Esselamü aleyküm Muhterem Hocam,

Verilen iftarlara karşılık iade-i iftar vermek şart mıdır?

Karşı tarafın bir beklenti içinde olması veya bizim iftar verdikten sonra beklenti halinde olmamız ne kadar doğrudur?

Geceniz mübarek olsun...

*******

Ve aleykümü’s-Selâm kardeşim;

İftar vermek bir nevi tasadduktur, tatavvudur, nafile sadaka vermektir. Yani kişinin gönlünden gelerek yaptığı bir hayırdır, iyiliktir. Bunun iadesi niçin şart olsun? Nitekim Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de sâlih kullarından bahsederken, onların, ikram ve it’âm ettikleri insanlara; “(Biz) size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz.” [İnsan / Dehr suresi, 9] dediklerini haber verir. Öyle de olması icap eder. Bir karşılık bekleyerek yapılmamalı iyilikler… Sırf Allah rızası için olmalı. Doğru olan budur.

Fakat bir nevi iade etmen gerekiyor, çevrende bu bir teamül halini almışsa, imkânını zorlamadan iade edebilirsin elbette...

Nitekim Zeyd ibn Halid el-Cüheni (r.a.) şöyle rivayet ediyor: 

Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur ki:

Kim bir Müslüman kardeşine iftar vakti yemek yedirirse, onun sevabı kadar da kendisine sevap yazılır. Yemek yedirdiği kimselerin sevabından da hiçbir şey eksilmez.” 
[Tirmizî, Sünen, Savm, 82; İbn Mâce, Sünen, Sıyam, 40]

Ramazan ayının girmesiyle iftar ziyafetleri, iftar davetleri de artar malumunuz. Dostlarımızı, yakınlarımızı iftara davet ettiğimiz gibi, biz de onların davetine gideriz, birlikte iftar ederiz. Bu güzel âdet, hem insanların birbirlerine yaklaşmalarını sağlar, hem de yardımlaşma ve cömertlik duygularını canlandırır.

Ancak davet deyince, hemen akla sofranın çeşitli ve mükellef olması gelir. Bu yanlış düşünceye kapılarak dostlarımızı davet edeceğimiz zaman imkânlarımızı zorladığımız, bütçemizi aşan masraflara girdiğimiz olur.

Malî durumu iyi olanlar için bu mümkündür, ancak olmayanlar için aynı husus uygun olmaz. Çünkü böyle bir hazırlık her zaman devam etmeyeceği gibi, farz olan dost ve akraba ziyaretlerine de engel teşkil eder.

Hadis-i şerif oruçluya yemek yedirmeyi teşvik ederken, başka bir hadisten öğrendiğimize göre Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.),  bir yudum su, bir içim süt veya bir tek hurma ile de olsa iftar verilebileceğini ifade buyuruyor.

Böylece israfa, bol harcamaya gitmeden, pekâlâ, iftar verilebilir. İnsanın imkânı ne kadarını kaldırabiliyorsa, ona göre bir hazırlık yapar, ikram eder. Hadis-i şerifte Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) bunun en alt sınırını bildirerek az bir şey ikram etmekle de aynı sevabın elde edilebileceğini işaret buyuruyor.

Bundan dolayı, “İftar sofrasını hazırlamaya imkânım yok” diyerek dost ve akraba ziyaretlerini, Ramazan içinde iftar verip manevî mükâfatını elde etmeyi ihmal etmediğimiz zaman, çok şeyler kazandığımız gibi, güzel bir sünneti de işlemiş oluruz.

Bir kardeşimizin iftar davetine gidip, yiyip içtikten sonra ona dua etmek de bir sünnettir.

Nitekim Abdullah ibn Zübeyr’in (r.a.) anlattığına göre, Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), Sa’d ibn Muaz’ın (r.a.) evinde iftar yapmış ve onlara şöyle dua etmişti: 

Eftara indekümü’s-sâimûne ve ekele taâmekümü’l-ebrâru ve sallet aleykümü’l-melâikeh: Yanınızda hep oruçlular iftar etsin. Yemeğinizi iyi insanlar yesin. Melekler de size dua ve istiğfarda bulunsun.” [İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3,138]

Ramazan’da iftar verene meleklerin duası

Ebu’ş-Şeyh, İbn Hibban’ın (rh.) bir rivayetinde Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 

Ramazan ayında kim helal kazancından bir oruçluyu iftar ettirirse, Ramazan’ın bütün gecelerinde melekler ona dua eder ve Kadir Gecesinde Cebrail aleyhisselâm onunla musâfaha eder (tokalaşır). Cebrail aleyhisselâm kiminle musâfaha ederse, onun kalbi incelir ve gözlerinin yaşı çoğalır.” Râvi der ki: 

“Yâ Rasûlallah! Oruçluyu iftar ettirecek bir şeyi yoksa ne yapacak? Bana bildir(ir misiniz)” dediğimde; 

Bir avuç yiyecek de yeterlidir” buyurdu.

Ben, “Bir lokma ekmek de bulamazsa?” deyince; 

Birazcık su ile karıştırılmış süt ikram eder” buyurdu.

Ben, “Yanında o da yoksa?” deyince; 

Bir içim su” buyurdu. [Münzirî, et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2, 431]

Ramazan ayı girince meleklerin oruç tutanlara dua ettikleri hususunda Hz. Ali (r.a.) şu hadis-i şerifi rivayet eder: 

Ramazan ayı girdiğinde Allah Teâla, Arş’ın taşıyıcısı olan meleklere şu emri verir: 

Haydi kendi tesbihlerinizi bırakın artık, Muhammed Ümmeti için istiğfarda bulunun!” 
[Râmûzu’l-Ehâdîs, Hadis no: 584] Böylesine büyük bir müjdeden-mükâfattan kim müstağni olabilir ki! Elbette her mü’minin buna ihtiyacı vardır. 

Go to top