selamun aleyküm hocam
Hocam bazı kişiler İşleri kötü gittiğinde 'Allaha emanet' gidiyoruz diyor.bu söz imani nokta da küfür sözü olabilir mi? Hande Aktaş – gmail
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Bilindiği gibi iman-küfür noktasında Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat âlimlerimizin temel düsturu, hüsn-i zanla (iyi niyetle) hareket edip o nevi söz ve fiilleri iyiye hamletmek, doğruya-güzele yormaktır.
Hâl böyle olunca, “İşleri kötü gittiğinde 'Allah’a emanet' gidiyoruz” diyen bir Müslümanın, bu sözle kendisini ayıpladığını; hatasını, eksik ve noksanını îma ile, tembelliğini, tedbirsizliğini, gayretsizliğini itiraf ederek tevessül ve tevekküldeki kusurunu dile getirdiğini düşünemez miyiz? Ardından da, sözlerinde şayet gördüğümüz bir pürüz-yanlış varsa, bunu da yumuşak ve yapıcı bir üslûpla hatırlatıp ikaz edemez miyiz? Elbette ki bu mümkündür değil mi? Nebevî âdap ve usûlede uygun olan budur.
Bu durumda nedir Allah aşkına bu keskin ve kesin ifadeler? Şunu demek küfür müdür, bunu söyleyen kâfir olur mu gibi vesveseler, düşünceler… Bu sahada dikkatli olmamız lazım. Geçen gün de bir başka okuyucumuz küfürle ilgili gene buna benzer bir şeyler soruyordu. Hayli uzunca cevap vermeye çalıştım, ama inanın fevkalâde rahatsızlık duyuyorum. Bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3459-uydurma-sozleri-hadis-diye-nakletmek-ve-buna-inanmak.html
Hep hatırlatıyoruz: Mezhep imamımız İmam-ı Azam Ebû Hanife (rh.), ‘bir kimsenin 99 küfür alâmeti bulunsa dahi, bir de iman alâmeti varsa tekfir edilemeyeceği’ni söylemiştir.
Binaenaleyh bir kimseye ceffe’l-kalem ‘kâfir’ diyenin kendisinin kâfir olup olmayacağı hususunu da ele alıp, iki madde halinde anlatmaya çalışalım.
1. Bir kimsede küfür alâmetleri bulunur da, ilim sahibi olmayan (ya da ilmi yetersiz olan) biri, o kimsenin küfre girdiğini sanarak ona ‘kâfir’ derse; bir te'vil (yorum) ile bir kimseyi küfre nisbet ettiği için, kendisi kâfir olmaz; yani küfür sözü kendisine dönmez. Fakat ilimsizce konuştuğu ve bir kimseye zulmedip, eziyet verdiği, o kişinin itibarını ve mürüvvetini rencide ettiği için günah işlemiş olur, mutlaka tevbe ve istiğfar etmelidir. Ayrıca kul hakkı olduğu için o kimseyle helalleşmesi icap eder. Kendisine ulaşma imkânı bulunmazsa ya da vefat etmişse onun bağışlanması için dua edilmesi gerekir.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, İmam-ı Azam hazretleri, ‘bir kimsenin 99 küfür alâmeti bulunsa dahi, bir de iman alâmeti varsa tekfir edilemeyeceği’ni söylemiştir. İlimsiz bazı kimseler, bu sözü tahrif ederek, ‘küfür alâmeti’ ifadesini “açık küfür’ gibi yorumlayarak, “bir kimsenin 99 tane küfrü dahi olsa ona kâfir denmez” şeklinde konuşmaktadırlar. Bu söz hem Allahu Teâla’ya, hem O’nun ayetlerine, hem o dini bize ulaştırıp açıklayan Rasûlullah’a (s.a.v.) ve hem de bu sözü söyleyen İmam-ı Azam Ebû Hanife’ye (rh.) birer iftiradır. Böyle söylemekten Allah’a sığınırız! ‘Küfür alâmeti’ ile ‘küfrü evvâh’ ya da ‘küfrü sarîh’i yahut da ‘küçük küfür’ ile ‘büyük küfür’ü bilmeyen kimselerin bu cür’eti, maalesef ki iman hakikatini bilmemelerinden kaynaklanıyor. Allah’ın (c.c.) muhkem bir nass ile küfür olarak tavsif buyurduğu bir sözü söyleyen veya Allah’ın bir ayetini ya da hükmünü inkâr eden kimse, apaçık şekilde küfre girer. Onlara, bu inançlarına rağmen, hâlâ ‘Müslüman’ demek ise küfürdür, söyleyen kâfir olur.
2. Muvahhid bir mü'mine, imanını ikrar ettiği, tağut, şirk, küfür gibi tüm bâtılları reddettiğini açıkça beyan ettiği halde, bir sözünü ya da fiilini beğenmeyerek onu küfre nisbet eden yani onu tekfir eden, -Allah korusun- kendisi kâfir olur. Çünkü o Müslüman, Tevhid akidesinin gereği olan itikadını açıkça ikrar ve beyan etmiştir. Buna rağmen onun tekfir edilmesi karşılığında, “ben onu kâfir sandım” denemez! Bu, genelde imanı açık olan Müslümanların, akidesi bozuk ve şirk koşan kişilerce tekfir edilmesi durumudur. Dolayısıyla “muvahhid bir mü'mini tekfir eden bir kişi, küfre girer” demekten ziyade, aslında tekfirci kimse kendi inancında bozukluk olduğu için, Müslümanlarla ters düşmektedir. Yani muvahhid bir kişiye, kâfir deme yanlışına düşmektedir! Akidesi sağlam bir kimseyi, akidesi sağlam olan başka bir kimsenin te'vil ya da başka gerekçelerle küfre nisbet etmesi, hem ilme hem de akla-mantığa aykırı olur. Zira bir Müslüman, akidesini açıklarken, başka bir Müslümanın buna rağmen onu tekfir etmesi beklenemez.
Bu anlatılan açık durumlar dışında, bir de görünüşe bakarak veya cahilî toplumda yaşayanları tanımadan ve zâhirî hayatından habersiz olunduğu halde, İslâm'ın kabul etmeyeceği fikrî yaklaşım tarzlarıyla, bir Müslümana kâfir demek ise, diyeni kâfir yapmasa da günahkâr yapar. Zira aynî (isim belirterek) tekfir etmek avamın değil, âlimlerin ya da kaadının-mahkemenin işidir. Zarûret ve İslâmî bir maslahat bulunmadan avam, husûsî tekfirden kaçınmalıdır.