*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Aslında bu ve benzeri hususları, sizin de işaret ettiğiniz gibi çevrenizdeki hocaefendilerle yüzyüze, femen bi-femin halletmeniz, okuyup mütâlaada bulunmanız daha iyi, daha isabetli ve daha faydalı olur. Belki vakitleri olmamıştır. Tekrar hatırlatınız. Onlar sürekli alet ve âlî ilimlerle meşgul oldukları için istifade ve istifâzanız da ziyade olur. O bakımdan siz, gene onlardan rica edin, fırsatını bulup okumaya çalışın.
Bununla beraber, madem talepte bulunmuşsunuz, atalarımızın tabiriyle belki ‘yırtığa yama, sadra şifa olur’, bir nebze faydası dokunur ümidiyle aşağıda Hatim duasının Arapça metin ve tercümesini ıttılâınıza arz ediyorum. Dua ve niyazlarınızda bizleri de unutmamanız temenisiyle…
***
أعوذ بالله من الشيطان الرجيم
بسم الله الرحمن الرحيم
اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ اْلعاَلَمينَ
Hamd, âlemlerin Rabbi Allahu Teâlâ'ya mahsustur.
وَالصَّلوةُ وَالسٍّلاَمُ عَلى سَيِّدِناَ مُحَمَّدٍ وَعَلى الِه وَصَحْبِه اَجْمَعينَ
Salât[1] ve Selâm[2] Efendimiz Hz. Muhammed’e, O’nun Âl ve Ashâbının cümlesine olsun.
وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْلَناَ واَرْحَمْناَ اَنْتَ مَوْليناَ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمينَ
Bizi affet, bizi mağfiret et / bağışla, bize rahamet(inle muâmele) eyle (Allah’ım!). Sen Mevlâ'mızsın ve Sen erhamü’r-râhimînsin.
اَنْتَ مَوْليناَ وَاَنْتَ اَكْرَم ُاْلاَكْرَمينَ
Sen Mevlâ'mızsın, Sen ikrâm edenlerin en fazla ikrâm edenisin.
اَنْتَ مَوْليناَ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمينَ
Sen Mevlâ'mızsın, Sen erhamü’r-râhimînsin.
اَنْتَ مَوْليناَ فاَنْصُرْناَ عَلىَ الْقَوْمِ الْكاَفِرينَ *
Sen Mevlâ'mızsın, kâfirler topluluğu üzerine (onlara karşı) bize yardım eyle!
اَللّهُمَّ اِنَّا نَسْئَلُكَ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِكَ
Allah'ım! Biz senin ind-i mâneviyenden bir rahmet istiyoruz...
تَهْدى بِهَا رَوْعَنَا
Ki, o rahmet sebebiyle kalplerimize hidâyet ver.
وَتَلُمُّ بِهَا شَعَثَنَا
O rahmetle dağınıklığımızı toparla.
وَتَجْمَعُ بِهَا شَمْلَنَا
Onunla tefrikamızı (perişanlığımızı-dağınıklığımızı toparla) birleştir.
وَتَشْفى بِهَا مَرْضينَا
O rahmetinle hastalarımıza şifâ ihsân eyle.
وَتُزَكّى بِهَا اَعْمَالَنَا
O rahmetinle amellerimizi (riya ve süm'adan) tezkiye et / temizle.
وَتُلْهِمُنَا بِهَا رُشْدَنَا
O rahmetle (feyiz yoluyla) kalplerimizin rüşde ermesini ilham (ve ihsan) eyle.
يَا جَامِعَ النَّاسِ اَللّهُمَّ اجْمَعْ اُمَّةَ مُحَمَّدٍ عَلى نوُرِ هِدَايَتِكَ
Ey insanları toplayan Allah'ım! Ümmet-i Muhammed’i hidâyet nûrun üzere cem‘eyle / topla.
يَا جَامِعَ النَّاسِ اَللّهُمَّ اجْمَعْ اَوْلاَدَ اُمَّةِ مُحَمَّدٍ اِلىَ نوُرِ هِدَايَتِكَ *
Ey insanları toplayan Rabbim! Ümmet-i Muhammed'in evlâdını hidâyet nûruna topla.
اَللّهُمَّ اِنَّا نَسْئَلُكَ
Allah'ım, biz Sen’den istiyoruz:
بِصَمَدَانِيَّتِكَ وَبِوَحْدَانِيَّتِكَ وَبِفَرْدَانِيَّتِكَ وَبِعِزَّتِكَ الْبَاهِرَةِ وَبِرَحْمَتِكَ الْوَاسِعَةِ
Samedâniyetin[3] vahdâniyetin[4] ferdâniyetin[5] izzet-i bâhiren (açık izzet ve galeben) ve geniş rahmetin hürmetine…
اَنْ تَجْعَلَ لَنَا نوُرًا فى مَسَامِعِنَا
Kulaklarımıza nûr vermeni (istiyoruz ki, onunla hakkı işitip ona tâbi olalım).
وَنوُرًا فىاَعْيُنِنَا
Gözlerimize nûr vermeni (istiyoruz ki, onunla hakkı görüp ittibâ edelim).
وَنوُرًا فى اَجْدَاثِنَا
Kabirlerimize nûr vermeni (istiyoruz ki, o nûr vesilesiyle kabrin zulmetinden kurtulalım).
وَنوُرًا فى قُلُوبِنَا
Kalplerimize nûr vermeni (istiyoruz ki, onunla sadrımız açılıp her halimizde basîret ve tefekkür üzere olalım).
اَللّهُمَّ آتِناَ نِعْمَةً ظَاهِرَةً وَنِعْمَةً بَاطِنَةً يَاقَوِىُّ يَادَائِمْ يَا حَىُّ يَا بَاقِى
Allah'ım, bize zâhirî ve bâtınî nimet ihsan eyle[6]! Ey Kavî, Dâim, Hayy ve Bâki[7] (olan Allah'ım!).
حَسْبُنَا اللهُ لِدينِنَا
Dinimiz(i muhâfaza) için Allah bize kâfîdir.
حَسْبُنَا اللهُ لِدُنْيَانَا
(Maîşetimizi temin ettiğimiz) dünyamız için bize Allah kâfîdir.
حَسْبُنَا اللهُ الْكَرِيمُ لِمَا اَهَمَّنَا
Bizim için ehemm olan her işimizde keremi bol olan Allah (celle şânuhu) bize yeter.
حَسْبُنَا اللهُ الْحَليمُ الْقَوِىُّ لِمَنْ بَغى عَلَيْنَا
Halîm[8] ve Qavî[9] olan Allahu Teâlâ, bize karşı azgınlık ve zulüm edenler için kâfidir.
حَسْبُنَا اللهُ الشَّديدُ لِمَنْ كَادَنَا بِسُوءٍ
Bize kötülük kastedenlere karşı şiddetle mukabele eden Allah bize kâfidir
حَسْبُنَا اللهُ الرَّحيمُ عِنْدَ السَّامِ
Ölüm anında rahîm (olan Allah'ımız) bize kâfidir.
حَسْبُنَا اللهُ الرَّؤُفُ عِنْدَ الْمَسْئَلَةِ فِى الْجَدَثِ
Raûf; çok şefkatli, pek merhametli olan Allah(ımız) kabirdeki sual ânında bize yeter.
حَسْبُنَا اللهُ اللَّطيفُ عِنْدَ الْميزَانِ
Latîf olan (incelik gösteren, sezilmez yollardan nimetler veren, en ince-en gizli işlerin dahi içini bilen) Allah, Mîzan’da bize kâfidir.
حَسْبُنَا اللهُ الْقَديرُ عِنْدَ الصِّرَاطِ
Kudret(i, gücü-kuvveti her şeye yeten), azamet sahibi Allah Sırat'ta bize kâfidir.
حَسْبِىَ الله ُلاَ اِلهَ اِلاَّهُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظيمْ
Bana Allah kâfidir, O'ndan başka (kulluğa-ibadete lâyık) ilah yoktur; ben O'na tevekkül ettim. O, pek büyük (ve çok yüce) olan Arş'ın da Rabbi’dir.
يَا رَحْمنَ الدُّنْيَا وَيَا رَحيمَ اْلآخِرَةِ
Ey dünyada inanan ve inanmayan bütün mahlûkâta iyilik ve ihsanda bulunan, ahirette ise yalnızca inananlara lûtuf ve ihsan eden (Allah'ım…
وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْلَناَ واَرْحَمْناَ اَنْتَ مَوْليناَ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمينَ *
Bizi affet, bizi mağfiret et ve bize merhamet eyle. Sen Mevlâ'mızsın ve erhamü’r-râhimînsin.
اَللّهُمَّ اجْعَلْ هذَالْخَتْمَ الشَّريفَ وَالْفَاتِحَةَ الشَّريفَةَ وَاْلاِخْلَاصَ الشَّريفَه وَالصَّلَوَاتِ الشَّريفَةَ اَوَّلاً هَدِيَّةً وَاصِلَةً اِلى رُوحِ نَبِىِّ الرَّحْمَةِ
Allah'ım! Bu okunan hatm-i şerif, Fatiha-i şerife İhlâs-ı şerif ve salavât-ı şerife(lerden hâsıl olan sevab)ı evvela rahmet Nebî’nin (peygamberinin) ruhuna vâsıl (ulaşan) bir hediye kıl.
وَاِلى اَرْوَاحِ اَهْلِ بَيْتِه وَآلِه وَاَزْوَاجِه وَاَصْحَابِه رِضْوَانُ اللهِ تَعَالى عَلَيْهِمْ اَجْمَعينَ
Ve O’nun Ehl-i Beyt'inin, Âlinin, Ezvâcının ve Ashâbının ruhlarına… rıdvânullâhi Teâlâ aleyhim ecmaîn (Allahu Teâla hepsinden râzı olsun).
وَ اِلى اَرْوَاحِ جَميعِ اْلاَنْبِيآءِ وَاْلمُرْسَلينَ
Ve bütün Enbiya u Mürselîn hazerâtının ruhlarına[10]…
وَاِلى اَرْوَاحِ جَميعِ سَادَاتِنَاالْكَرامِ رِضْوَانُ اللهِ تَعَالى عَلَيْهِمْ اَجْمَعينَ
Silsile-i Sâdât-ı Kirâm rıdvânullahi teâla aleyhim ecmaîn hazerâtının ruhlarına…
وَاِلى رُوحِ اُسْتَاذِنَا قَدَّسَ الله ُسِرَّهُ الْعَزيزَ *
Ve Hazret-i Üstâzımızın (Allahu Teâla azîz sırrını takdis eylesin) ruhuna (vâsıl eyle, hediye kıl).
اَللّهُمَّ اجْعَلْ هذاَ جُزْءًا مِنْ جُزْءِ صَدَقَاتِ نَبِيِّكَ صَلَّى الله ُعَلَيْهِ وَسَلَّمَ
Allah'ım; bunu, Nebiyyin (Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi vesellemin sadakalarından bir cüz kıl.
اَللّهُمَّ اجْعَلْ هذاَ جُزْءًا مِنْ جُزْءِ هَدِيَّاتِ الَّنبِىِّ صَلَّى الله ُعَلَيْهِ وَسَلَّمَ
Allah'ım; bunu Nebiyyin (Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi vesellemin hediyyelerden bir cüz kıl.
اِلى اَرْوَاحِنَا اِلى مَقَامِ اَرْوَاحِنَا وَاِلى اَرْوَاحِ ابَائِنَا وَاُمَّهَاتِنَا وَاَقْرِبَائِنَا وَتَعَلُّقَاتِنَا
(Bu sadaka ve hediyeleri) ruhlarımıza, ruhlarımızın makamına, babalarımızın-annelerimizin ve akribâ-i taallukâtımızın ruhlarına vâsıl eyle…
خَاصَّةًاِلى هِدَايَةِ اُمَّةِ مُحَمَّدِ خَاصَّةًاِلى هِدَايَةِ اَوْلاَدِ اُمَّةِ مُحَمَّدٍ.
Ve bilhassa Ümmet-i Muhammed'in hidâyetine ve Ümmet-i Muhammed'in evlâdının hidâyetine vesile kıl!
اَللّهُمَّ انْصُرْ مَنْ نَصَر َالدّينَ وَاخْذُلْ مَنْ خَذَلَ الْمُسْلِمينَ.
Allah'ım! Din-i mübîn-i İslâm’a yardım edene Sen de yardım et. Müslümanları rüsvâ etmek isteyenleri perişan eyle!
اَللّهُمَّ مُنْزِلَ الْكِتَابِ سَريعَ الْحِسَابِ اِهْزِمِ اْلاَحْزَابِ
Ey kitap indiren, hesabı seri‘ (çok sür’atle gören) gören Allah'ım! Ahzâbı (Ahzab’daki / ‘Hendek’ harbindeki düşman askerlerini hezimete uğrattığın gibi, onlardan kıyamete kadar gelecek nesilleri de) hezimete uğrat!
اَللّهُمَّ اهْزِمْهُمْ وَانْصُرْنَا عَلَيْهِمْ وَزَلْزِلْهُمْ
Allah'ım, onları hezimete uğrat ve onlara karşı bize yardım et, onları ağır sarsıntıya uğrat!
اَللّهُمَّ يَا مُجِيبَ الْمُضْطَرّينَ وَيَا صَريخَ الْمَكْرُوبينَ
Ey çaresizlerin duâsını kabul ve ey darda kalanlara imdât eden Allah'ım!
اِكْشِفْ عَنَّا هَمَّنَا وَ غَمَّنَا وَ كُرْبَتَنَا فَاِنَّكَ تَرى مَا نَزَلَ بِنَا وَبِالْمُؤْمِنينَ جَميعًا
Bizden hemmimizi, gamımızı (üzüntü ve kederimizi), kürbetimizi (sıkıntılarımızı) kaldır. Zira Sen bizi ve bütün mü’minlerin başına gelenleri görüyorsun (Allah’ım)!
اَللّهُمَّ اسْترُْ عَوْرَاتِنَا وَآمينَ رَوْعَاتِنَا يَا اَكْرَمَ اْلاَكْرَمينَ وَيَا اَرْحَمَ الرَّاحِمينَ
Ey Ekremü’l-ekramîn ve ey erhamü’r-râhimîn olan Allah'ım; ayıplarımızı (utanılacak suçlarımızı) ört ve korktuklarımızdan bizi emin eyle!
بِحَقِّ اسْمِكَ الْعَظيمِ اْلاَ عْظَمِ
İsm-i azıym-i a'zam’ın hakkı için…
وَبِمَعَاقِدِ الْعِزِّ مِنْ عَرْشِكَ
Arş'ındaki azîz (pek şerefli) akitler (sözleşmeler) hakkı için…
وَمُنْتَهَى الرَّحْمَةِ مِنْ كِتَابِكَ
Kitab’ındaki sonsuz rahmet hakkı için…
وَمُنْتَهَى الْفَضْلِ فى نَبِيِّكَ الرَّحْمَةِ
Rahmet Peygamberi’ndeki sonsuz fazilet hakkı için…
{ وَمُنْتَهَى الْفَضْلِ فى شَهْرِرَمَضَانَ وَمُنْتَهَى الْفَضْلِ فى لَيْلَةِ الْقَدْرِ وَمُنْتَهَى الْفَضْلِ فى نوُرِ لَيْلَةِ الْقَدْرِ}
Ramazân-ı şerifteki sonsuz fazilet, Kadir gecesindeki nihayetsiz üstünlük (mânevi ziyafet) ve Kadir gecesinin nûrundaki sonsuz lûtuf ve ihsanlar hakkı için…
يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمينَ وَيَا اَكْرَمَ اْلاَكْرَمينَ.
Ey ikrâm edenlerin en fazla ikrâm edeni ve merhametlilerin en merhametlisi!
اَللّهُمَّ صَلِّ عَلى سَيِّدِنَا وَنَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ فِى اْلاَوَّلينَ
Allah'ım! Efendimiz ve Peygamberimiz Hz Muhammed üzerine Evvelîn’de salât eyle.
وَصَلِّ عَلى سَيِّدِنَا وَنَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ فِىاْلآخِرينَ
Efendimiz ve Peygamberimiz H. Muhammedüzerine Âhirîn’de salât eyle.
وَصَلِّ عَلى سَيِّدِنَا وَنَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ فِىاْلمَلاَءِاْلاَعْلى اِلى يَوْمِ الدّينِ
Efendimiz ve Peygamberimiz üzerine kıyamet gününe kadar mele-i a'lâ'da (en hayırlı topluluklar meyanında) salât eyle.
وَصَلِّ عَلى سَيِّدِنَا وَنَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ فِىكُلِّ وَقْتٍ وَحينٍ
Efendimiz ve Peygamberimiz üzerine her vakit ve her an salât (rahmet) eyle.
وَصَلِّ عَلى جَميعِ اْلاَنْبِيآءِ وَاْلمُرْسَلينَ وَعَلى مَلئِكَتِكَ اْلمُقَرَّبينَ وَعَلى عِبَادِكَ الصَّالحِينَ وَعَلى اَهْلِ طَاعَتِكَ اَجْمَعينَ
Topyekûn Enbiyâ ve Mürselîn üzerine, Mukarreb meleklerin üzerine ve bütün senin tâatin üzere olanlara da salât eyle…
وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاحْشُرْنَا مَعَهُمْ بمَِغْفِرَتِكَ وَبِرَحمْتَِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحمِينَ
Bizi mağfiret buyur, bize rahmet eyle ve bizi rahmetin ve mağfiretinle onlarla beraber haşreyle. Ey merhametlilerin en merhametlisi (Rabbim).
وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاحْشُرْنَا مَعَهُمْ بمَِغْفِرَتِكَ وَبِرَحمْتَِكَ وَبِفَضْلِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحمِينَ
Bizi mağfiret buyur, bize rahmet eyle ve bizi rahmetin ve mağfiretin ve fazl u kereminle onlarla beraber haşreyle. Ey merhametlilerin en merhametlisi (olan Allah’ım)!
اِنَّكَ عَلى كُلِّ شَئٍْ قَديرٌ وَسَلاَمٌ عَلىَ الْمُرْسَلينَ وَاْلحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعَاَلمينَ*
Muhakkak sen her şeye kadirsin. Selâm Mürsellerin (kendisine kitap gönderiler peygamberlerin) üzerine olsun. Hamd âlemlerin Rabb’ine mahsustur.
Dipnotlar
[1] Salât; Allah'tan rahmet, meleklerden istiğfar, mü’minlerden dua demektir.
[2] Selâm, dünya ve âheret selametidir.
[3] Samed: Her şey ona muhtaç, O ise hiçbir şeye muhtaç değil.
[4] Vahdâniyet: Benzeri olmayan tek; Zât ve sıfâtında bir.
[5] Ferdâniyet: Vahdaniyetle aynı mânâda; atf-ı tefsir.
[6] Zâhirî nimet: Rızık vb. Bâtınî nimet; bilmediğimiz veya sonu senâ olan nimetler.
[7] Qavî: Çok kuvvetli, Daim: Evveli ve sonu olmayan ezelî ve ebedî. Hayy: Hayat sahibi, diri, her şeyi ayakta tutan; Bâqî: ebedî olan, sonu olmayan.
[8] Halîm: Yarattıklarına yumuşak davranan. Mukadder vakti gelmeden evvel âsinin / günahkârın azabı için acele etmeyen, mühlet veren, ilerde tevbe edip ıslah olması için azabını tehir eden.
[9] Qavî: Çok kuvvetli, Düşmanlarından intikam almağa gücü yeten.
[10] Nebî: Kendisine kitap gelmeyen, kendinden evvelki peygambere gelen kitapla / şeriatle amel eden peygamber. Mürsel: Kendisine kitap verilen peygamber.