Selamün aleyküm hocam. Sahib-i özür bir kimse sağlıklı cemaate namaz kıldırabilir mi? Allah razı olsun. Ahmet Sinan Kaçar
*******
Ve aleyküm selam.
Hanefî mezhebine göre bir kimse özür sahibi ise, kendisi gibi özür sahibi olanlara imam olup namaz kıldırabilir. Lâkin bu kişi özrü olmayanlara imam olamaz. Çünkü imamın vaziyeti (hâli-durumu) cemaatin vaziyetinden aşağı olmamalıdır. [el-Fergānî el-Mergınânî (v. 593/1197), el-Hidâye, 1, 57]
Şâfiîlere göre ise, herhangi bir özrü olmayan sağlıklı kişiler, özür sahibi olan kimseye uyabilirler. [Hatîb eş-Şirbini, Muğni’l-Muhtâc, Beyrut, 1418/1997, I, 3]
***
Sürekli devam eden abdest bozucu hallere özür denir. Meselâ, idrarını tutamama, devamlı gaz çıkarma, sık-sık burnu kanama, yarasından devamlı su akma gibi haller, birer özür hâlidir. Kendisinde bu gibi abdest bozucu bir özür bulunan kimseye ise, sâhib-i özür (özür sâhibi) veya mâ‘zur (özürlü) denir.
Kişinin özürlü sayılabilmesi için, abdest bozucu bir hâlin, tam bir namaz vakti boyunca devam etmesi, yani, abdest alıp namaz kılacak kadar kısa bir süre dahi olsun kesilmemesi şarttır. (Bu özrün başlamasının şartıdır.) Bundan sonra da, her namaz vaktinde, en az bir kere aynı hâl ortaya çıkmalıdır. (Bu da özrün devamının şartıdır.)
Bunu bir misâlle îzah edelim:
Bir kimsenin burnu, öğle vaktinin başlangıcından itibaren kanamaya başlasa ve bu vaziyet, öğle vakti geçinceye kadar hiç kesilmeden devam etse, bu kişi için özür hâlinin başlama şartı gerçekleşmiş olur. Artık bundan sonraki her namaz vakti içinde en az bir kere bu kanama hâli görülse, o kimse “özürlü” sayılır.
Çünkü, her namaz vakti içinde özür hâli tekerrür ettiğinden, özrün devam ettiği ortaya çıkmış, özürlü sayılmanın ikinci şartı da böylece gerçekleşmiştir. Özür durumunun ortadan kalkması için, özür hâlinin bir namaz vakti içinde tamamen ortadan kalkması, hiç görülmemesi gereklidir. Böyle olan kimse, artık özürlü sayılmaktan çıkmış olur.
Özür sâhipleri için, dînimiz büyük kolaylık göstermiştir. Bunların abdestleri, abdest bozucu özürleri devam ettiği halde bozulmaz. Bu halde iken namazlarını kılarlar. Abdest bozucu kan, irin, idrar gibi akıntıların kirlettiği yeri tekrar temizlemekle de mükellef tutulmazlar. Çünkü, bu kirler temizlendikten hemen sonra yeniden vâki olmaktadır.
Meselâ, devamlı idrarı gelen bir kimsenin, abdestini idrar akıntısı bozmadığı gibi, gelen bu idrarın kirlettiği yeri yıkamak mecburiyeti de yoktur. İdrar kirletmesi mevcut olduğu halde namazını kılar.
***
Dînimizin özür sâhiplerine sağladığı bu kolaylığa karşı, onların da dikkat etmeleri gereken bir husus vardır. O da şudur:
Özürlü olduğunu tesbit eden kimse, her namaz vakti için, ayrı abdest alır, o vakit için aldığı bu abdestle dilediği kadar nâfile veya kazâ namazı kılabilir. Vitir ve cenaze namazlarını edâ edebilir. Özür sâhibinin aldığı abdest, sadece içinde bulunduğu namaz vakti süresince geçerlidir. Bir namaz vaktinin çıkıp diğer vaktin girmesiyle abdesti bozulur. Giren yeni vakit namazı için, yeniden abdest alması gerekir.
Meselâ; bir özür sâhibi sabah namazı için vaktinde abdest alsa, bu abdesti sabah namazının vaktinin çıkmasına kadar muteberdir. Vaktin çıkmasıyla, yani, güneş doğmasıyla abdest bozulur, hükmü kalmaz. Artık bu abdestle hiçbir namaz kılamaz.
Mevzu ile ilgili olarak ayrıca bkz.
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/727-ozur-sahibi-ve-abdesti.html