Selamun aleykum hocam . Meşru bir evlilik kurulmuş nikah kıyılmış.  Fakat damadın anne babası diyor ki ' bu kadını boşamaz isen anne babalık hakkımızı helal etmiyoruz ' . Böyle bir durumda boşanmak mi gerekir veya boşanmak için bu doğru bir sebeb olur mu? Hayırlı günler efendim 

Soru: Mesut tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Hemen ifade edelim ki; söz konusu evli çiftin boşanması gerekmez, çünkü anne-babanın o isteği hükümsüzdür, geçersizdir.

Şimdi de gelelim meselenin izahına...

Görüldüğü gibi anne ve babalar çocuklarına söz geçirebilmek için, pek çok alanda olduğu gibi evlilik mevzuunda da dini kullanıyor. Kur'an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde, anne-babaya itaat ile ilgili canlı ve ısrarlı açıklamalar bulunduğu için bunlara dayanıyor ve evlatlarından mutlak itaat istiyorlar. İtaat edilmediği takdirde "evlatlıktan reddetme", "sütünü, hakkını helal etmeme", "beddua etme" ile tehdit ediyorlar.

Aynı istismarı bazı kocalar da karılarına karşı yapıyor… Onların hâl ve arzularına aldırmadan, kendilerine mutlak itaati sağlamak için âyetler ve hadislere dayanıyorlar.

İslâm'da Allahu Teâla ve Rasulü Efendimiz (s.a.v.) dışında bir varlığa itaat asla mutlak yani kayıtsız-şartsız değildir. Şartlar gerçekleşmedikçe itaat etmek gerekmez. Hatta bazan (Allah’a isyan olan hususlarda) itaat etmemek gerekir. Bunun en uç misâli şu âyette görülmektedir:

"Hem insana valideyni hakkında güzellik tavsıye ettik. Maamafih sana, hakkında sence hiç bir ilim bulunmıyan bir şeyi bana şirk koşasın diye uğraşırlarsa o vakit onları dinleme. Dönüşünüz banadır. Ben o vakit size yaptıklarınızı haber veririm.” [Ankebût suresi, 8]

Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz bir kadını, onun istemediği birisiyle evlendirmek istemişti. Kadın, 

- "Bu teklifin(iniz) vahiy ile mi, yoksa bir beşer olarak Nebî’nin (s.a.v.) isteği ile mi?" olduğunu sordu. Rasûlümüz (s.a.v.), vahiy olmadığını, bir beşer olarak böyle münasip gördüğünü ifade etti. Kadın,

- "Öyleyse ben onu istemiyorum, evlenmeyeceğim." dedi, Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) de buna anlayış gösterdi.

Buhari'de yer alan bir hadis-i şerife göre Hizam kızı Hansâ (r.anha) dul kalmış, babası onu istemediği birisiyle evlendirmişti. Hansâ (r.anha) Rasûlullah’a (s.a.v.) müracaat etti, O da nikâhı iptal etti. [Buhari, Sahih, Nikâh, 41]

Bu iki hadisede kadınlar, istemedikleri halde bir erkekle evlenmeye zorlanıyor veya (birincisinde) zorlanmadan teklif alıyorlar. Teklifi yapan Rasûl-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.) olduğu halde kadın istemiyor ve bu günah olmuyor. Diğerinde de evlendiren baba olduğu halde Fahr-i Âlem (s.a.v.) evlenme akdini iptal ediyor.

Bizim toplumda muhafazakâr kesim, oğul veya kızlarını evlendirirken, evlenenler sanki kendileri (anne, baba, kardeşler) imiş gibi davranıyor, kendi arzularını ön planda tutuyorlar. Halbuki evlenen çocuklardır ve onların -meşru olduğu sürece- arzuları tercih edilmeli, mutlu olmaları hedeflenmelidir.

Elbette evlilik sosyal bir vakıadır, iki tarafın ailesinden başlayarak toplumu ilgilendirir. Ama bunun böyle olması tek taraflı (anne-babanın veya toplumun) dayatmalarını meşru kılmaz. Tarafların uzlaşması gerekir ve ortada hukuk, ahlak, sağlık vb. bakımlardan ciddi bir engel bulunmadıkça, evlenecek olanların istekleri ön planda tutulmalıdır. Aksine bir dayatma varsa, o zaman çocuklardan itaat beklenemez ve bu itaatin sağlanması için dinî değerler kullanılamaz.

***

Ana-baba çocuğunu reddedemez; yani evlatlıktan reddetmenin hukuki bir sonucu ve değeri yoktur. Eğer bu davranış haksız ise, ahlâki ve sosyal değeri de olmaz.

Beddua, haksız olduğunda tutmaz; hatta muhataba değil, bumerang gibi geri döner, bunu yapana zarar verir.

Süt küçük çocuğun hakkıdır, emziren dinî ve hukukî ya da ahlâkî vazifesini yapmıştır, süt de helal olmuştur; onu kimsenin haram kılma hakkı yoktur.

Bir kadını boşamak Allahu Teâla'nın en sevmediği davranıştır. Ortada ciddi, hukuk ve ahlak bakımından boşamayı gerektiren bir sebep yok iken anne veya baba istedi diye kadın boşanmaz.

***

S o n u ç

Evlilikte insanlık yönünden eşit iki taraf vardır… Ve bu iki tarafa verilmiş haklar ve vazifeler, yükümlülük ve sorumluluklar mevcuttur. Evet "Kişi karısını yatağa çağırdığı zaman (bir özrü olmadan) kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeple ona kırgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadına lânet ederler." [Buhari, Sahih, Nikâh, 85; Müslim, Sahih, Nikâh, 120) mealinde bir hadis-ı şerif vardır. Ama bu da mutlak değildir. "Kadının, meşru veya mümkün olmayan arzularını kocaya kabul ettirmek için cinselliğini olumsuz yönde kullanmasıyla" ilgilidir, bu duruma mahsustur. Yoksa insanlıkta eşit bir varlık söz konusudur ve ondan, kocanın her istediğinde, hazır olması, mâzeretli olmaması beklenemez. Allah (c.c.) zarar vermeyi, eziyet etmeyi yasaklıyor. Kadın için zarar ve eziyet olan bir teklife itaat gerekli olamaz. Diğer meşrû olmayan istekleri de böyledir.

Go to top