Selamün aleyküm. Hozam şuan arşı taşıyan 4 melek var. O halde Arşın içindeki herşeyi mesela kürsüyü-yedi kat gök ve yedi kat yeri, Rabbimizin izniyle bu 4 melek tutuyor. O zaman dünyayı da bu 4 melek taşıyor anlamına geliyor.
Öyleyse dünyayı Allahın izniyle melekler tutuyor dense yanlış olur mu? "Dünyayı, hameleyi arş melekleri tutuyor"?
Soru: gurban koliev tarafından yazıldı. Kategori: Soru – Cevap
*******
Ve aleyküm selam.
Kürsî, Arş-ı A’lâ’nın içinde değil, altındadır. Yedi kat sema da birbirini takip etmektedir. Yedi kat arz da hakeza…
Birbirlerine nisbetle büyüklüklerini ifade sadedinde kullanılan “ihâta-kuşatma” mefhumları ile yüklenme manasındaki “haml” lafzını birbirine karıştırmamak lazım. Zira farklı kavramlardır.
Mahlûkat ve mevcudatın her birini himaye, vikaye ve muhafaza ile vazifeli melekler vardır. Nitekim bazı eserlerde Arş-ı A’lâ’ya ve semavata nezaret eden 4 melekten bahisle, bunlardan ikisinin isminin Nesir ve Sevr olduğu ifade edilmiş... Ve yine dünyaya nezaret eden melekler ise iki tane olup isimlerinin de Sevr (boğa) ve Hut (balık) olduğu zikredilmiştir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri (1705-1771) de, “Allahu Teâla dört büyük melek yaratmıştır, bunlar Arş'ı taşır; Hamele-i Arş denilen bu meleklere Kerûbiyyûn da denilmiştir. Allah'ın (c.c.) indinde bütün meleklerden daha üstün ve faziletlidirler. İsrafil (a.s.) de bu meleklerdendir, diğer üçünden daha üstündür” der. [Bk. Mârifetnâme, Birinci Bölüm, Üçüncü Madde.]
Kısacası melekler kâinattaki maddî-manevî hemen bütün işlerde vazifelidirler. Her varlığın müekkel yani kendisine vekil kılınmış bir meleği vardır. Yaptıkları işlerin ehemmiyetine göre dereceleri de birbirinden farklıdır. Mesela vücudumuzda vazifeli 384 melekten derecesi en yüksek olanı, insanın def’-i hacetinde vazifeli olan melektir, çünkü o işi tenezzülen kabul etmiştir.
***
Kur’an-ı Kerim’de, "Semâ yarılmış o da o gün sarkmıştır, (za’fa düşüp düzeni bozulmuş, çökmeye yüz tutumuştur). Melekler onun (göğün) etrafındadır. O gün Rabbinin Arş’ını, bunların da üstünde sekiz (melek) yüklenir." [Hâkka suresi, 16-17] buyrulmuştur.
Sa'lebî'nin (rh. v. H. 427-m.1035) rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte de Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşladır:
"Hamele-i Arş şu anda dörttür, Kıyamet günü Allah onları bir dört melekle daha takviye eder / kuvvetlendirir, böylece sekiz olur." [Kurtubî, el-Cami'u fî-Ahkâmi'l-Kur'ân, XII, 266]
Bu sebepledir ki Abdullah b. Amr (r.a.), "Arş'ı taşıyan melekler sekiz tanedir" der. Said b. Cübeyr (r.a.) de, âyetteki "sekiz melek" ifadesini sekiz saf melek olarak tefsir etmiştir. Bu meleklere, Allahu Teâla’ya yakın ve meleklerin efendileri olmalarından dolayı Kerûbiyyûn melekleri denilir. İbn Abbâs’tan (r.anhuma) nakledilen bir rivâyete göre Kerûbiyyûn melekleri, sekiz bölümdür. Onlardan her bir cinsinin insan, cin, şeytan ve melek gücü kadar gücü vardır. [İbn Kesîr, Tefsiru'l-Kur'âni'l-Azîm, VIII, 239] Her şeyin en doğrusunu Allah (c.c.) bilir.
Âlemlere Rahmet Efendimiz (s.a.v.) yine buyurmuşlardır ki:
"Size Arş’ı taşıyan meleklerden bahsetmem hususunda bana izin verildi. Onlardan her birinin kulak memesi ile boynunun arasındaki mesafe, yedi yüz yıldır." [Ebû Dâvûd, Sünen, Sünneh, 18]
Ve kezalik bazı haberlerde / hadislerde geldiği üzere, “Kürsîyi taşıyan meleklerle Arş arasında nûrdan 70 perde ve zulmetten de 70 perde vardır. Her bir perdenin kalınlığı 500 yıllık yoldur. Eğer böyle olmasaydı, Arş’ı taşıyan meleklerin nûrundan Kürsî’yi taşıyan melekler yanardı. Yani Hamele-i Arş’ın nûruna Hamele-i Kürsî tahammül edemezlerdi. Güneş’in nûru, Kürsî’nin nûrunun 70’te biridir. Kürsî’nin nûru da, Arş’ın nûrunun 70’te biridir, diye Hz. İkrime (r.a.) rivayet etmiştir… [Bkz. Seyyid Fazıl Mehmed Paşa, Şerh-i Evrâd-ı Mevleviyye, Rûmi Yayınları, Konya, 2010, s. 53]
Demek ki, onların haricindekiler hakkında bir izin çıkmamış, ya da sınırlı çıktığı için bizim gibi sıradan insanların bilgisi dâhilinde değil.
S o n u ç
Mutlak mânâda “…dünyayı Allahın izniyle melekler tutuyor dense” bittabii yanlış olmaz. Ama “Dünyayı, Hamele-yi Arş melekleri tutuyor" demek de herhalde doğru ve isabetli bir ifade olmaz.
Allahu Teâla’nın kudreti sonsuzdur, dilediğini dilediği gibi yaratır, dilediği gibi de muhafaza eder / korur, tutar. İster sebepli, ister sebepsiz… Yaptıklarından da kimseye karşı mes’ul değildir.
Bizler de bunları bilmekle yükümlü olmadığımız gibi, sorumlu da değiliz.