selamünaleyküm hocam İşyerindeki patronun rencide edici tutumları/tavırları yüzünden kendi isteğimle Helalleşerek ayrıldığım işyerimi , ayrıldıktan üç sene sonra diğer arkadaşlarla birlikte mahkemeye verdik. Mahkeme bizi haklı bulup faiziyle birlikte tazminat verdi. Fakat vicdanen rahatsız olup daha önce işten ayrılır iken helalleştiğim aklıma gelince işyeri sahibine gittim parayı iade edip helalleşmek istedim. Beni haksız bulup ısrarla helaleşmek istemedi ve aldığım tazminatı almayı reddetti ve İşyeri sahibi helalleşmek için şart koştu; Savcılığa suç duyurusunda bulunarak yalan beyan ifade ile tazminat aldığımı beyan etmemi istedi. Aslında yalan beyanımız yok. Ama istediğini kabul ettiğimde yalan söylemem kaçınılmaz olacak. Ben sadece kendi adıma helalleşmek istiyorum fakat işveren iyi niyetini anlamam için bunu yaparsan helalleşiriz diyor. İşverenin mahkeme konusundaki iyi niyetinden şüphe ediyorum ki zaten devlet mahkemeleri malumunuz şeri mahkeme değil ve çok sıkıntılı Mahkemeye verdiğimde diğer tazminat sahiplerininde emsal teşkil ederek zarar görmesinden endişe ediyorum. mahkeme bana 10000 tl tazminat bedeli verdi. zaman aşımından dolayı üzerine 5000 tl faiz koydu. toplamda 15000tl kendisinin toplam diğer masraflarla birlikte gideri 25000 tl olarak belgelerle bana gösterdi. SORU: 1- SAVCILIĞA KENDİM İÇİN SUÇ DUYURUSUNDA BULUNARAK HELALLEŞEBİLİR MİYİM? BU DOĞRU BİR YOL MUDUR? 2- EMSAL TEŞKİL ETMESİ SEBEBİYLE DİĞER HAK SAHİPLERİNİN ZARAR GÖRMESİ BENİ MESULİYET ALTINA SOKAR MI? 3- BENDEKİ 15000 TL Yİ VEYA İŞVERENİN KAYBIM DEDİĞİ 25000 TL Yİ DİREK İŞVERENE TESLİM ETSEK HELALLEŞMİŞ OLUR MUYUZ? 4- 3 DEFA KAPISINA GİTTİM HEP YOKUŞA SÜRDÜ HELALLEŞMEK İSTEMİYOR, PARAYI NAPAYIM?
Soru: kemal bilgin tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap
*******
Ve aleyküm selam.
Cevap 1-2: Her iki meseleyi de öncelikle avukatınla görüş, herhangi bir sıkıntıya mâruz kalıp kalmayacağını, diğer arkadaşlarına zarar verip vermeyeceğini öğren ve ona göre kararını ver. Ne kendini ne de diğer arkadaşlarını sıkıntıya sokmamaya çalış. Bu esnada işverenden, bunu niçin istediğini de sor öğren. Hatta bunu avukatınla da görüşebilirsin. Eğer bu husus makul bir sebebe dayanıyor ve zararsız bir uygulama olacaksa, kabul etmekten imtina etme. Zira helalleşmek için katlanılabilir sıkıntıları göze almak gerekir.
Cevap 3: Zikri geçen parayı (masrafları dahil) ona teslim edip helalleşmen gayet tabii ki iyi olur. Bu metodun aynı zamanda basit, pürüzsüz, uygulaması kolay bir yöntem olacağı mâlum. Ama şayet kabul edip helalleşirse...
Cevap 4: Hatanı, unutmanı itiraf ederek bütün yalvarıp yakarmalarına rağmen gene parayı ve helalleşmeyi kabul etmezse yapılacak iş, takip edilecek yol, kendisine de söyleyerek onun adına o parayı verilmesi müsanip kişi veya kurumlara tasadduk etmek olur. Böylece -inşâallah- bu haktan kurtulunmuş olacağı ümit edilir. Çünkü yapılması icap eden bütün yollara müracaat edilmiş, başka da bir çare kalmamış oluyor.
***
Bir hadis-i şeriflerinde Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
"Bir kimse kardeşinin haysiyetine, yahut malına haksız olarak taarruz etmişse, iltimas (karşılık) olarak verilebilecek altın ve gümüşün bulunmadığı (kıyamat) gün(ün)den önce helâlleşsin. Aksi halde, yaptığı haksızlık nisbetinde onun iyi amellerinden (ibadet-tâat, hayır ve hasenatından) alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden adama verilir." [Buhari, Sahih, Kitâbu’l-Mezâlim, 10]
Görüldüğü üzere, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) beyan ve tavsiyelerine göre, bu durumda helâlleşmekten başka çıkar yol yoktur. O kadar ki, insan şehit bile olsa, üstünde kul hakları varsa, Allahu Teâla diğer günahlarını bağışladığı halde kul hakkını bağışlamamaktadır. Bunun için mesele, hak sahibinin gönlünü almaya, rızasını kazanıp helalleşmeye kalıyor.
Sizin de dile getirdiğiniz gibi, zarara uğramasına sebep olduğunuz kimseye gider, önce bir hata yaptığınızı itiraf ederek özür beyan edip, maddî kaybını öderiz. Bununla beraber affedip, hakkını helâl etmesini rica ederiz. Böylece elimizden geleni yapmış oluruz. Muhatabınız da sizi hoş karşılar, müsamaha ve anlayış gösterirse, ne a’lâ… Mes'uliyetiniz kalkmış, hadis-i şerifte açıklandığı gibi, dünyada iken helâlleşerek âhiretteki hesaplaşma ve azaptan kurtulmuş oluruz.
Bununla ayrıca nedametle tevbe ve isitğfar ederiz.
Malumunuz, "Pişmanlık tevbenin kendisidir." [İbn-i Mâce, Sünen, Kitâbü’z-Zühd, 30; İbn Hanbel, Müsned, c.I, s. 376]
Keza, "Günahından tevbe eden hiç günah işlememiş gibi olur." [el-Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb, 4, 97]
Bu hadis-i şeriflerin esrarıyla Allah katında da necat ve huzura kavuşmuş oluruz.
Bir insan tevbesinin kabul olduğunu, günahtan kurtulduğunu nasıl anlar, nasıl fark eder, bu hâl nasıl bilinir, sorusunun da cevabına bakabiliriz.
Bu hususta Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki:
"Bir günah işledikten sonra tevbe edip iyilik işleyen kimse, üzerine çok dar bir zırh giyinen bir adama benzer. Günahtan sonra bir iyilik yaparsa, zırhın halkalarından biri çözülür. Bir iyilik daha işlerse öbür halka da çözülür. Yapılan iyiliklerin sonunda zırh yere düşer." [el-Münzirî, a. g. e., 4, 106]
***
N e t i c e
Gerek Rabbine karşı bir günah işleyen, gerekse bir insana haksız bir davranışta bulunan bir kimse, o günah ve hatanın akabinde pişmanlık duyarak rızâ-yi ilahiye muvafık ameller işler, Kur'ân ve İslâm’a yönelik hizmet ve çalışmalarını arttırırsa günah zırhının düğmeleri teker teker çözülür… kısa zamanda o günahlardan kurtulur. Artık bundan sonra bir vicdan azabı çekmesine, huzursuz olup üzüntüye kapılmasına gerek kalmaz. Çünkü o bir kul olarak hâlis bir niyet ve ihlâsla elinden geleni yapmış sayılır.
Bu arada şu mealdeki âyet-i kerimeyi de unutmayalım:
"(Rasûlüm) De ki: ‘Ey kendilerinin aleyhinde (günahta) haddi aşanlar, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah (şirk müstesna), bütün günahları mağfiret eder (affeder-bağışlar). Şübhesiz ki O, çok mağfiret edici, çok merhamet edicidir.” [Zümer suresi, 53]