Hocam Selamün aleyküm, vermiş olduğunuz malumatlar için teşekkür ederim. Allah razı olsun, bi sorum daha olacak, Hz Ali Efendimiz Hz Fatıma validemizle evli olduğu halde ikinci bir kişi ile evlenme hissi olmuş mudur. Böyle bi hadise var mı? Teşekkür ederim.

*******

Değerli kardeşim;

Sorun, İslâm’daki “taaddüd-i zevcât” yani çok evlilik meselesiyle ilgili…

O bakımdan öncelikle dinimizin bu husustaki umdelerini-pernesiplerini görmemiz, ele alamamız gerekir diye düşünüyorum. Bu noktada aslolan;

1) Aded’in sınırlandırılması

 2) Hanımlar arasında adaletin gözetilmesidir.

Biliyorsunuz bu hükümlerle Cahiliye devrindeki erkeğin hudutsuz evliliğine sınır getirilmiş... Bu ayetin nüzulünden sonra Rasûlullah Efendimizin (s.a.v) emriyle 4'ten ço hanımı olanlar, fazlalarını boşadılar. Adalet meselesine gelince… Zevceler arasında adalet; yedirme-içirme, giydirme-barındırma, kocalık muamelesi ve sevgide gösterilecektir. Yalnız şu var ki, insanın sevgi hususunda tam bir adalet gösterebilmesi, imkânsız denecek kadar zordur. Kadının çeşitli fizikî ve ruhî hususiyetleri/özellikleri sevginin derecesindeki farklılıkları meydana getirecektir. Adalet hususunda erkek ne kadar çaba harcasa da, bunu başarması neredeyse imkansızdır.

Cenab-ı Hak buyuruyor ki: "Kadınlarınız arasında her yönden adaletli davranmaya ne kadar uğraşsanız buna güç yetiremezsiniz. Bari birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan korunursanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok rahmet edici (esirgeyici)dir." [Nisa suresi, 129]

Bu ayet-i kerimeyle Rabbimiz (c.c.), erkekleri kadınlarına sevgi/muhabbet hususunda mutlak adalet göstermekten afvetmiş... Sadece erkeğin bir tarafa bütün bütün meyledip ötekinden yüz çevirmesini yasaklamış… Elinden geldiği kadar âdil davranmaya çalışmasını emretmiştir.

Sevgili peygamberimiz (s.a.v), bu meselenin önem ve tehlikesiyle ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır: "İki zevcesi olup da birine tamamen meyledip diğerini ihmal eden kimse, kıyamet gününde, bir yanı felçli olarak gelir." [İbn Mâce, Sünen, Nikâh, 47; Mişkâtü’l-Mesâbih, 2, 196]

***
Kadın, yaratılışı itibariyle erkeğini normal şartlar altında ikinci bir kadınla paylaşmaya razı olmadığı gibi, hiçbir kadın da mecbur kalmadan evli bir erkekle hayatını birleştirmek istenmez. Çok evliliğin hak olduğuna inanmak imanın icabıdır. Ancak, buna inanmak kadının, kocasının kendi üzerine evlenmesini onaylayarak rıza göstermesi, tasvip etmesi mecburiyetini getirmez. Hiçbir mü’min babadan da kızı üzerine damadının ikinci, üçüncü veya dördüncü kadını almasını olgunlukla beklenemez. Kadının kıskançlık fıtratı ve babalık şefkati buna engeldir.

Nitekim sizin sorunuzda da işaret ettiğiniz üzere, Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) kızı Hz. Fatıma (r.anha), kocası Hz. Ali'nin (r.a.) ikinci bir kadınla evlenmek istemesine karşı çıkmıştır.

Âlemlere rahmet Peygamberimizin (s.a.v.) terbiyesinde büyüyen Hz. Fatıma'nın, kocasının ikinci evliliğine karşı çıkması caiz olmasaydı Allah Rasûlü (s.a.v.) onu ikaz eder, kocasının arzusuna boyun eğmesini emrederdi.

Halbuki durum öyle olmamış, bilakis kızının üzüldüğünü gören Efendimiz (s.a.v.), damadı Hz. Ali'nin (r.a.) bu arzusundan vazgeçmesini istemiş… Eğer vazgeçmezse, ancak Fatıma'yı (r.anha) boşadıktan sonra evlenebileceğini bildirmiş... Hz. Ali'nin Hz. Fatıma'nın üzerine evlenip onu üzmesine razı olmamıştır. Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) bu davranışında, Müslüman kız ve babalarının damadın ikinci evliliğine karşı çıkabilecekleri hususunda ruhsat olduğu anlaşılmaktadır. Velhasıl;

İslâm dini çok evliliği ne emir ne de tavsiye etmiştir. Sadece bazı zaruri hallerde buna müsaade etmiştir. Zaten yukarıdaki hadiseyi naklettikten sonra diyecek bir şey de kalmıyor bir mü’min için…

Go to top