Sayın hocam, maddi manevi tüm ibadetlerime elimden geldiği ölçüde dikkat etmeye çalışıyorum fakat bilinçaltımda devamlı malesef işin takva boyutunda olmayıp hertürlü azaptan, cehennemden kurtulmak için, Hz. Allah'tan maddi manevi başta dünyevi istek ve arzularımızın yerine gelmesi için şefaate nail olmak gibi beklentilerle devamlı hareket ediyorum vesvesesi içimde devam ediyorki şu hani karşılıksız sevgi denilen ilahi aşk için anne babanın çocuğuna olan beklentisiz sevgi muhabbeti gibi bir ulvi mertebeve vasıl olmak için hangi yoldan yürümeli ve nasıl hareket edip nelere dikkat edip bu düşüncelerden kurtulabiliriz.Ashâb-ı Kehf duası hakkında çok hikmetler mevcut.Duanın yanında taşınma şekli ve usulü nedir.Duanın arapça yazılmış olup tamamen kapalı bir şekildemi taşınması mı gerekiyor. Saygı selamlerımızı iletip, Kandilinizi tebrik eder Tüm İslam Alemine hayırlara vesile olmasını niyaz ediyoruz.
*******
Sevgili kardeşim;
Bilmukabele ben de sizlerin kandilinizi tebrik ile iki cihanda saadetler niyaz ederim.
Öncelikle duam; Rabbim ibadet ve taatlerini kusuriyle-küsuriyle, noksanıyla-nisyanıyla, hatasıyla-isyanıyla başta Habib-i Edibi olmak üzere sair sevgilileri yüzü suyu hürmetine kabule karin eylesin.
***
Vesvese durumuna gelince…
Vesvese, bildiğiniz gibi gizli sese denir. Bir mastar olan “vesvâs” kelimesinin şeytana isim olması da aynı manayla alakalıdır ki, şeytan “vesvesenin kaynağı” demektir. Ancak örfen meşhur olan manasıyla vesvese, nefsin veya şeytanın kalbe attığı hayırsız, faydasız, adi-alçak hâtıra ve düşüncelere verilen bir isimdir.Hem nefsin hem de şeytanın vesvesesi, Kur’an-ı Kerim’de ayrı-ayrı zikredilir: “Yemin olsun ki, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne gibi vesveseler verdiğini biliyoruz ve biz ona şah damarından daha yakınız” [Kaf suresi, 50/16] ayeti, nefsin vesvesesine işaret eder. “Şeytan Adem’e vesvese verdi” [A’raf suresi, 7/20; Tâhâ suresi, 20/120] manasına gelen bir çok ayet de şeytanın vesvesesine delalet etmektedir.“Nefsin vesvesesi” tabiri, bir insanın, kendi kendine söylediği ve gönlünden geçirdiği gizli duygular, kararlar, vehimler, hatıralar ve bunlar gibi bütün bâtınî şuur durumlarını da içine alır. Bunlar o kadar gizli ve sessizdir ki, bazılarını melekler dahi tesbit etmekten acizdirler… Onları sadece Cenab-ı Hakk bilir. Nefisten gelen vesvese, şeytanın vesvesesine kıyasla daha gizlidir. Bu gizlilik, bir cihetten onu kuvvetlendirir. Dolayısıyla nefis, şeytandan daha müthiş bir düşmandır, 72 şeytan kuvvetindedir. “Senin en büyük düşmanın nefsindir” [Keşfu’l-Hafa, 1, 143] buyuran Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), işte bu hususa işaret buyurmuşlardır.
İmam Gazalî (k.s.) hazretleri buyurur ki: “Her insana musallat olan en az bir şeytan vardır. Şeytanın vereceği vesveselerden korunmaya çalışmalıdır! Şeytan cahillere daha çok musallat olur. Dinini iyi bilene kolayca vesvese veremez.” Bir rivayette şöyle gelmiştir: "Rasûlullah (s.a.v.), ‘…Şeytan, herbirinizin içinde, vücudunuzda kanın dolaştığı gibi, (kendisini hissettirmeden) dolaşır" buyurdu. Biz atılıp sorduk: "Sende de dolaşır mı?" "Bende de (dolaşır), ancak Allah bana yardım etti de (şeytanım) bana teslim oldu." [Tirmizî, Sünen, Radâ 17, 1172]Bir başka rivayette, “Kanın damarlarda dolaştığı gibi, şeytan da, insanın vücudunda dolaşır. Açlıkla (az yemekle, oruçla) onun yollarını daraltın!” buyrulmuştur.
İbn Abbas (r. anhuma) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: ‘Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah'ı zikredince siner, çekilir; gaflet ettiğinde, (tekrar ortaya çıkar) vesvese verir." [Buhârî, Sahih, Tefsir, Kul eûzu bi-Rabbi'n-nâs, 1]
Kısacası vesvese; temizliğe, abdeste-gusle, tuvalet ve banyo adabına riayetle, günahlara tevbe ile duâ ederek, Allah’ı zikrederek azalır ve yok olur. Bunun için, bilhassa günah işleme meyli olduğu zaman, hemen Allahı hatırlamaya/zikretmeye çalışmalı, tesbih-tahmid-tekbir-tehlil, salevat ve duâlarla onu uzaklaştırmaya gayret etmelidir!
İbn Merdûye (rh.) yine İbn Abbas'tan (r.anhuma) olmak üzere yukardaki hadisin bir başka vechini şöyle rivayet etmiştir: "el-Vesvâs şeytandır. Çocuk doğunca, kalbinin üstünde vesvâs olduğu halde doğar. Vesvâs ona dilediği gibi tasarruf eder. Ancak kişi Allah'ı zikredince şeytan siner, gâfil kalınca kalbine tüner ve vesvese verir."
Said İbn Mansûr (rh.) benzer bir hadisi Urve İbn Ruveyn'den (r.a.) rivâyet eder: "İsa (a.s.) Rabbinden, şeytanın insanoğlundaki yerini göstermesini istedi. Allah (c.c.) da ona gösterdi; şeytanın başı yılan başı gibiydi ve başını kalbin meyvesi üzerine koymuş vaziyetteydi. (O şekilde ki), kişi Rabbini zikredince geri çekilip siniyor, zikri bırakınca musallat olup konuşuyordu."
Bu vesveselerden kurtuluş çarelerini biraz önce anlatmaya çalıştık. Bu reçetelerden birisi de, farz namazların ardından çektiğimiz tesbihlerden önce okuduğumuz Âyetü’l-Kürsî’ye İhlâs, Felak ve Nâs surelerini de ilave etmektir. Buna devam eden kişinin, ruhî ve bedenî pek çok rahatsızlıklardan kurtulacağına dair Allah dostlarının sözleri vardır.
***
İlahi muhabbet ve Allah rızası
Rabbim, “İlahî ente maksûdî ve rızâke matlûbî” sırrına mazhar buyurarak, bütün kullak vazifelerini, başka hiçbir beklentin olmadan sırf Allah rızası için yapabilmeyi nasip ve müyesser kılsın.
Bu hedef için de, ihlâsla “Allâhümme bi-hubbi zâtike tehassannâ yâ Allâh, lâ ilâhe illallâh Muhammedün Rasûlullah” duasını okumayı çoğaltmalısın.
***
Ashab-ı Kehf’le alakalı sordukların için de lütfen şu linke bkz. http://sorular.mollacami.com/soru-ve-cevaplar-388.html