Sayın hocam,
Ölen eş, dost ve akrabalarımızın ruhu yaşayan bizleri görürler mi? Yaptıklarımızı bilirler, söylediklerimizi duyarlar mı? Bir de ölenlerin ruhu birbiriyle buluşup konuşurlar mı?
Teşekkürler...
*******
Kıymetli kardeşim;
Bildiğiniz gibi ölen bedenlerimizdir, ruhlarımız değil. Hadis-i şerifteki beyanla, “Mü’minler ölmez, bilakis fani âlemden beka âlemine göç ederler”. Allah Teala’nın izin verdikleri de, bişekilde geride kalanlardan haberdar olur. Hatta görür, bilir; iyilikleriyle sevinir, kötülükleriyle üzülür, hidayetleri için Cenab-ı Hakk’a dua ederler.
Öbür âleme vardıklarında, mü’min kardeşleri tarafından karşılanırlar… Yani biribirleriyle buluşurlar, tabir caizse, dünyadakilerden onlara taze haberler sorarlar.
Ebû Eyüb el-Ensarî'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.), “Mü’minin ruhu kabzedilince, dünyadakiler müjdeciyi karşıladıkları gibi, Allah’ın kullarından ehl-i rahmet (bir grup), onu karşılarlar. Ve o ehl-i rahmet birbirine; ‘Arkadaşınızı rahat bırakın, istirahat ediyor. Dünyada şiddetli bir bela içerisinde idi’ derler.
Sonra dünyadakilerle ilgili soru soruyorlar: ‘Falan adam, filan kadın ne yapıyor, evlendi mi (evlenmedi mi), diye…Ölen birisinden sorduklarında ise, “O benden önce öldü” cevâbını verince, onlar: “O sığınağı, anası olan cehenneme götürüldü” derler. “O ne kötü ana ve ne kötü mürebbiyedir” derler.Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle devam etti: “Sizin amelleriniz ölen akrabalarınıza bildirilir. İyi ise sevinirler ve ‘Yâ Râbb, bu senin nimetin ve fazlındır. Nimetini ona tamamla. O nimet üzre onu öldür’, derler. Kötülerin amelleri de onlara arz olunca, onlar, ‘Yâ Rabb, ona sâlih amel ilham et ki, onunla ondan razı olasın ve onu rahmetine yaklaştırasın’ derler.”
İbn Ebî Dünya (rh.), Saîd bin Cübeyr'den (r.a.) rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: “Kişi öldüğü zaman evvelce ölen çocukları onu karşılarlar; ki, sizin gurbetten döneni karşıladığınız gibi.”
İbn Ebi Dünya, Amr bin Dinar’dan (rahımehumallah) rivayet ettiğine göre: “Her ölen kendisinden sonra ailesinde olacağı her şeyi bilir. Onlar onu yıkarken, kefenlerken o hep onlara bakıyor” demiştir.Müslim ve Buharî, Hz. Enes’ten (r.anhum) şöyle rivayet etmişler: Rasûlullah (s.a.v.) Bedir ölülerinin yanı başlarında durdu. Onlara seslenerek:
- “Ey filanın oğlu filan! Rabbinizin size vaad ettiğini hak olarak buldunuz mu? Çünkü ben, Rabbimin bana vaad ettiğini hak olarak buldum.” Hz. Ömer (r.a.):
- “Yâ Rasûlullah, nasıl ruhsuz cesedlerle konuşuyorsunuz, deyince Nebî (s.a.v.):
- “Siz onlardan daha fazla işitici değilsiniz. Yalnız onlar, bana cevap veremezler” buyurdu.
Ebû Şeyh (rh.) mürsel olarak Âbid bin Merzûk’tan (r.a.) rivayet ettiğine göre, o şöyle demiştir: Medine'de Mescide bakan bir kadın vardı; vefat etti. Rasûlullahın (s.a.v.) haberi olmadı. Kabri yanından geçerken,
- “Bu kabir nedir (kimindir)?" diye sordu. Ona,
- “Ümmü Mihcen'in kabridir” dediler. Rasûlullah (s.a.v.):
- “Camiye bakan kadın mı?" dedi.
- Evet, dediler. Rasûlullah (s.a.v.) hemen topluluğu saflaştırdı, cenaze namazını kıldı. Sonra ölen kadına seslenerek:
- “Hangi ameli daha hayırlı buldun?” deyince, sahabeler:
- “O işitir mi yâ Resûlullah?” dediler. Nebî (s.a.v.):
- "Siz ondan daha fazla işitir değilsiniz." buyurdu. Hatta bazı rivayetlerde, cevap olarak, “Mescide yaptığım hizmetler” dediği nakledilmiştir.
[Benzeri ve değişik pek çok hadis ve daha fazla bilgi için bkz. İmam es-Suyûtî, Kabir Âlemi, Kahraman Yayınları] Şu linkten de yararlanabilirsiniz: http://kitap.mollacami.com/kabir-alemi/konu-4851.htm
Vaktiniz-fırsatınız olursa şunlara da bkz.