Define aramak bulmak haram mıı, dini hükmü nedir? İsim mahfuz

*******

Haram değil caizdir, helâldir. Bulanın kimliğine, bulunan definenin mahiyetine göre aldığı hükümler, uygulanacak muamele de farklılık arz eder. Lütfen dikkatle okuyunuz.

Bildiğiniz üzere “define”; fıkıh lisanında "kenz" olarak ifade edilen, gömülü bulunduğu yerden çıkarılan ve sahibi bilinmeyen altın gümüş paralar, silahlar, aletler, ev edevatı... gibi mal ve eşyaya verilen isimdir.

İslâm fıkhına göre defineler üçe ayrılır:

1- İslâmî defineler: Bunlar, üzerinde herhangi bir İslâmî işaret bulunan eşyadır. Diğer bir ifade ile, üzerinde kelime-i şahadet gibi bir yazı, bir işaret/bir sembol taşıyan ve Müslümanlara ait olması kesin olan ve yer altından çıkarılan eşya ve paralardır.

2- Cahiliye devri defineleri: Üzerinde İslâmî olmayan bir simge/bir işaret, bir yazı... vb. belirleyici özellik bulunan; mesela, İslâm öncesi toplumların inandıkları tanrıların/putların resimleri-heykelleri veya Müslüman olmayan hükümdarların birinin resmi bulunan ve gömülü halde bulunan paralar yahut diğer eşyalar…

 3- Müştebeh defineler: Bunlar ise üzerinde belirleyici bir işareti/simgesi, nakşı, baskısı karışık olduğundan, bulunan bu definenin Müslümanlara mı, yoksa Müslüman olmayan milletlere mi ait olduğu bilinemeyen veya anlaşılamayan gömülü halde bulunan para ve diğer eşyalardır. [Bilmen, Ö. N., Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, IV, 75-76] 

İslâm'da tarif ve izahlarını verdiğimiz defineler, beytü'l-mâl'in gelirleri arasında yer alır. Bu definelerin, yukarıdaki kısımlarına göre bulana ve bulunduğu yere göre hazineye belli miktarı devredilir. Söz konusu defineler fıkıh kitaplarında madenlerin hükmüyle beraber ele alınır. Hatta her iki grup da, yer altında gömülü olup, sonradan çıkarıldıkları için, define ve madenlere beraberce "rikaz" diyenler vardır. [Şeyhzâde Süleyman (v. 1078), Mecmau'l-Enhur, İstanbul, 1301, l. 405] (Günümüz şartlarında, beytü’l-mâle verilmesi gereken bu beşte birlik bölümü, Allah yolundaki hizmetlere vermek yeterli olur. Tabii mevcut hukuk sistemiyle meseleni hallettikten sonra…)

Dolayısıyla ister öşür arazisinde, ister haraç arazisinde bir Müslüman veya gayrimüslim fakat İslâm diyarında yaşayan ve adına "zimmî" denilen kişilerce bulunup eritilebilen madenler ile, bir zamanlar Müslüman olmayanlar tarafından gömülmüş defineler, miktarlarının azlığına veya çokluğuna bakılmaksızın vergiye tabi tutulmuşlardır.

Alınan vergi oranları da şöyledir:

Bir Müslüman veya zimmî, ateşte eriyebilen altın, gümüş, bakır... vb. madeni bulduğunda bunun beşte birini hazineye devreder; geri kalan kendisine ait olur. Bunları bulan kişinin Müslüman veya zımmî, hür yahut köle, çocuk ya da bâliğ, erkek veyahut kadın olmasında fark yoktur. Bu hüküm sahipsiz bir arazide bulunan madenler içindir. Fakat madenin bulunduğu arazinin sahibi varsa bulunan madenin beşte dörtlük bir miktarı arazi sahibine aittir. [Bilmen, a.g.e. IV, 102]

Müslüman olmayan bir ülkeden kalkıp, izinsiz olarak İslâm ülkesine girmiş bir "harbî"nin, İslâm diyarında bulduğu madenlerin tamamı "fey" hükmündedir. (Yani İslâm devletinin gayrimüslimlerden aldığı vergi veya savaşsız alınan mal ve arazi kabilindendir.) Bu sebeple bu harbinin bulduğu herşey elinden alınır ve hazîneye devredilir. Şayet Müslüman olmayan kişi, turist gibi İslâm ülkesine izinli giren "müste'men /pasaportlu" ise, yine o kişinin bulduğu define de elinde bırakılmaz ve hepsi alınır. Buna karşılık hükümetin müsadesiyle defineyi çıkarmaya çalıştıysa, anlaşma şartlarına göre hareket edilir. [Bilmen, a.g.e., IV, 103]

Üzerinde İslâmî bir işaret, mesela kelime-i şehadet, Kur'an-ı Kerim'den bir ayet veya Müslüman bir hükümdarın ismi olan bir define bulunursa, bu define "lukata (yitik mal)” hükmündedir. Buna mukabil üzerinde cahiliye devrine ait olduğunu gösteren işaret bulunan veya bir Müslümana ait olmadığına dair kesin bir işaret bulunan defineler, yine beşe ayrılır ve beşte biri hazineye, geri kalanı bulana verilir. Fakat bu defineyi bulan kişi, harbî veya müste'men ise buldukları define ellerinden tamamen alınır ve hiçbir pay verilmez. Aynen madenlerde olduğu gibi... [el-Mevsılî, el-İhtiyâr, İstanbul 1980, I, 117-118]

Madenlerde olduğu gibi, eğer bir kişi defineyi kendisinin malı olmayan bir yerde, yani mülk olmayan dağ, sahra gibi sahipsiz bir yerde bulduysa, bulduğu definenin beşte biri hazinenin, geri kalanı da kendisinin olur. Fakat bu define, mülk olan arazide bulunduysa, yine beşte biri hazineye, geri kalanı ise, bu arazinin Müslümanlarca ilk defa fetholunduğunda İslâm devlet başkanı tarafından kime verilmişse, o kişiye veya vârislerine verilir. Vâris de yoksa, bu define tamamen hazineye devredilir. [el-Mevsılî, a.g.e., I, 118] İslâmî mi, yoksa Cahiliyye dönemine mi ait olduğu kesin belli olmayan ve üzerinde açık bir işaret bulunmayan define, Cahiliyet dönemi definesi hükmüne tâbi olur. Başka bir görüşe göre ise, bu defineler de İslâmî definelerden sayılırlar.

Bir Müslüman veya zimmî İslâm ülkesi olmayan bir memlekete (dâru'l-harb'e) izinli olarak girip burada bir define bulsa, bu definenin tamamı bulana ait olur. İslâm devleti bundan birşey almaz. Fakat kuvvet ve cesaret sahibi bir topluluk böyle bir ülkeye (izinsiz) gidip, defineyi bulmayı ve almayı başarsalar, bu definenin beşte biri hazine için alınır. Çünkü bu şekliyle elde edilen mallar ganimet sayılır. Aynı şekilde daru'l-harbe giren Müslüman veya zimmî, oradaki evde bir define bulsa, bu definenin tamamını evin sahibine iade eder. Aynı hüküm, sahipli arazide bulunan defineler için de geçerlidir. Çünkü aksine hareket etmek, hıyanet ve zulüm sayılır. [Şeyhzâde, a.g.e., İstanbul 1301, I, 207]

Denizden çıkarılan her türlü definenin tamamı çıkarana aittir. Bu görüş İmam-ı A'zam ve İmam Muhammed'e (rahımehumallah) göredir. İmam Ebu Yusuf'a (rh.) göre ise, denizden çıkarılan definelerin de beşte biri hazineye alınır. [Bilmen, a.g.e. IV, 103-104; el-Kasanî, Bedâiu's-Sanâyi', Beyrut 1974, II, 65-66]

Go to top