Verilen sadaka geri alınır mı? Ben bir yurda yardım etmiştim, ama şimdi durumum çok kötü, bunu geri almak istiyorum, caiz mi? acil bir cevap.
*******
Verilen adaka geri alınmaz
Hz. Ömer (r.a.) anlatıyor:
“Ben Allah yolunda bir atı sadaka olarak vermiştim.
Atı alan kişi, hayvanın bakımını ihmal etti. Bunun üzerine verdiğim atı ondan satın almayı düşündüm. (Atı ona veren ben olduğum için) biraz ucuza satar sanıyordum. Ama yine de Rasûlullah’a (s.a.v.) bir sorayım, dedim.
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.):
– “Sakın ha! Onu ne satın al, ne de sadakanı geri iste. Hatta onu sana bir dirheme bile verse (almaya yanaşma)! Çünkü sadakasını geri isteyen (ve alan) kustuğu şeyi tekrar yemeye dönen gibidir, buyurdu.” [Buhari, Sahih, Zekat 59; Müslim, Sahih, Hibât, 3]
Hadisten ulemânın anladığı hüküm; sadakayı geri almanın mekruh olduğudur. Sebep ne olursa olsun; ister Hz. Ömer’in anlattığı gibi olsun, ister sizin durumunuzdaki gibi olsun…
Ayrıca bu hadiste, hediye verme ve hibede bulunma ile ilgili de önemli bir görgü kuralına da işaret vardır. İnsanın, hediyede ve bağışta bulunduğu kimse, yapılan hediye ve bağışın kıymetini bilmese dahi, verenin aklı ona takılmamalı, gözü onda kalmamalıdır. Kendisi verme sevabıyla yetinmeli, değeri takdir edilmeyen eşyayı geri alma şıkkını hiç düşünmemelidir.
***
Sizin durumunuza gelince…
Keşke bu vaziyeti baştan iyi hesap edip sadakanı ona göre ayarlayıp verebilseydin… Nitekim Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:
“Sadakanın en hayırlısı (yani kâmil ve mükemmel manadaki sadaka, ancak) zenginlik halinde verilendir. (Harcamaya da) nafasını vermek zorunda olduklarından başla.” [Buharî, Sahih, Zekât, 18]
Yani elindeki varlığını önce kendine tasadduk et (kendi nafakan/ihtiyacın için harca), sonra çocuklarına, zevcene, sonra -varsa şayet- hizmetçine sarf et. Bütün bunlardan sonra geri kalan malın varsa, onu da istersen tasadduk edersin, istersen tasarruf edersin. Yoksa muhtaç duruma düşecek şekilde elindekileri sadaka olarak vermek doğru ve isabetli bir davranış olmaz. Türkçemizde meşhur bir tabirimiz vardır; “Eve lâzım olan camiye haramdır” denilir. Bunu unutmamak gerek!
Yine Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz, sahip olduğu bütün serveti getirip, ‘Bunu sadaka olarak veriyorum’ diyor ve sonra da oturup halka avuç açıyor! Hayır. Sadakanın hayırlısı zenginlikten sonrakidir.” [Ebû Dâvud, Sünen, Zekât, 39, Hadis no: 1673]
Bununla birlikte Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.v.), kişinin bütün servetini bir kerede bağışlamasını hoş karşıladığını bildiren rivayetler de vardır. Mesela Hz. Ebu Bekir (r.a.) örneği meşhurdur. Onun, bir seferde bütün malını bağışlamasını yadırgamamış Efendimiz (s.a.v.). “Âilene ne bıraktın” sorusuna da Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) “Allah ve Rasûlünü!” cevabını hoş karşılamıştır. Ulemâdan Hattâbî (rh.), Rasûlullah’ın (s.a.v.) bu tutumunu, “onun niyetindeki sadakati/ihlâsı/doğruluğu ve yakînindeki kuvveti bildiği ve toptan bağışını reddettiği şahıs hakkında düşündüğü, “fitneye dûçar olur” endişesine “Hz. Ebu Bekir hakkında düşmediği için” diye açıklar. Nitekim bu farklı vak’aları göz önüne alan bazı şârihler, yukardaki hadiste geçen “Zenginlikten sonraki…” ifadeyi, Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) misalinde olduğu üzere “kalbî zenginlik” veya başka misalde olduğu üzere “maddî zenginlik” olarak açıklamışlardır.
Evet, sıddîkiyet yolu o. Kaldırabileceksek, tahammül gösterebileceksek elbette ki buna talip olur, ona göre davranabiliriz. Ama terazimiz bunu tartmayacaksa, vaziyetimize uygun olan tavır içinde olmamız gerekir.
Velhâsıl size tavsiyemiz; Allah’tan korkun ve bağışınızdan vaz geçmemenin yollarını araştırın. Böyle davrandığınız takdirde hiç kuşkunuz olmasın, Hz. Mevlâ mutlaka bir çıkış yolu gösterecektir. Kolay gelsin.
Rabbim cümlemize helâlinden yiyebileceğimiz, yedirebileceğimiz, yolunda ifak edebileceğimiz rızık nasip eylesin. Amin…