Selamun aleykum .. Hocam izlediğim bir video da bir bayan erkeklerin bulunduğu bir ortama ihlas okuyordu mısırlı kendisi .. Ve mısır da bu caiz miş .. Doğru mu sizce dinimzde yeri varmı böyle birseyin
*******
Ve aleyküm selam…
Dilerseniz şu soruların cevaplarına bakarak meseleyi tahlil ve halletmeye çalışalım:
- Kadının sesi haram mıdır?
- Hanımların mahremi olmayan erkeklere sesleri avret midir?
- Hanımların; Kur’an okurken, zikrederken bile olsa seslerinin dışarı çıkmasının bir mahzuru var mıdır?
- Kadınların sesleri hangi şartlarda haramdır?
- Bir hanım şiir ve ilahi okuyabilir mi?
Bildiğiniz üzere İslâmiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler almıştır. Çünkü İslâm’da insanın safiyet ve vakarının muhafazası ve bozulmaması esastır. Bu tedbir ve koruma hem erkek için, hem de kadın için eşit seviyede düşünülür.
Diğer yandan insana verilmiş olan özellik, kabiliyet ve farklılıklar bir başkasının vebal altına girmesine sebep olmamalı… Yanlış duygulara kapılmasına meydan vermemeli… Nefsini azdırmamalıdır.
Hâlık-ı zû’l-Celâl tarafından kadına ihsan edilen sesi de bu çerçeve içinde düşünmek gerekir. Esas itibariyle başta insan olmak üzere hiçbir varlığın sesi mutlak olarak haram ve günah sınıfına sokulmaz. Çünkü yaratılışında bir haramlık mevcut değildir. Bunun içindir ki, hiçbir ayet ve hadis kadının sesini haram kılıcı bir hüküm bildirmez.
Başta Hanefî ve Şâfiî imamları olmak üzere mezhep sahibi müçtehid imamlarımızın (rahımehumullah) görüşleri de bu merkezdedir. Hatta bütün fıkıh kitaplarında şu hükmü görüyoruz:
Cumhura (fakih âlimlerin çoğunluğuna) göre kadının sesi avret değildir. Yani bütün müçtehidlere göre kadının sesi haram değildir.
Şâfiî mezhebi âlimleri ve diğer müçtehitler şöyle derler: "Kadının sesi avret değildir. Çünkü kadın alış-veriş yapar, mahkemede şahitlikte bulunur. Bunun için sesini yükselterek konuşmak zorunda kalır.” [Muhammed Ali es-Sâbûnî, Tefsîru Ayati’l-Ahkâm, 2, 167]
Kadının sesinin avret olmadığının gerekçesi, İslâm’ın ilk uygulamalı devri olan Asr-ı Saadet’tir. Yani Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ve sahabelerin uygulayış biçimidir. Bu uygulanış biçimi üç şekilde görülüyor:
1) Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hanım sahabilerlerle konuşması, onların sorularına cevap vermesi, şikayetlerini dinlemesi, ihtiyaç ve taleplerini karşılamasıdır. Bir örnek olması bakımından şu hadis-i serifi nakledelim:
Amr bin Şuayb (r.a.) rivayet ediyor: “Bir kadın, yanında kızı ile birlikte Rasûlullaha (s.a.v.) geldi. Kızın kolunda iki altın bilezik vardı. Rasûlullah (s.a.v.) kadına sordu:
- “Bu bileziklerin zekatını veriyor musun?” Kadın,
- “Hayır, vermiyorum” diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) tekrar sordu:
- “Peki, kıyamette bu iki bilezik yerine Allah’ın sana ateşten iki bilezik taktırması hoşuna gider mi?” Kadın iki bileziği hemen çıkarıp Rasulüllaha (s.a.v.) uzattı ve,
- “Bunlar artık Allah ve Rasûlüne aittir” dedi. [Tirmizî, Sünen, Zekat,12]
2) Sahabiler (r.anhum) gerek Peygamberimizin (s.a.v.) hanımlarına (r.anhunne), gerekse diğer hanım sahabilere (r.anhunne) hadis ve benzeri durumlarda soru sorarlar, konuşurlar ve pek çok mevzuda bilgi alırlardı.
3) Yine sahabe döneminde kadınlar, halifelere şikayetlerini dile getirirler veya dini meselelerde diğer sahabilere bilmediklerini sorup öğrenirlerdi. Bununla ilgili de bir örnek verelim:
Kadının biri Hazret-i Ömer’e (r.anhuma) gelerek,
- “Yâ Emire’l-mü’minin! Kocam geceleri ibadet eder, gündüzleri de oruç tutar” şeklinde şikayette bulundu. Hz. Ömer,
- “Ne demek istiyorsun? Kocanı geceleri ibadet etmekten ve gündüzleri oruç tutmaktan alıkoymamı mı istiyorsun?” dedi. Bunun üzerine kadın başka bir şey söylemeden çıkıp gitti ve biraz sonra gelip aynı şikayetini dile getirdi. Hazret-i Ömer kadına yine aynı cevabı verdi. Bu durumu gören Ka’b bin Sur (r.a.) söze karıştı ve
- “Yâ Emîre'l-mü’minîn, kadının hakkı var. Ceneb-ı Hak erkeğe dört kadınla evlenebileceğine müsaade ettiğine göre, dördüncü gün kadının hakkıdır” dedi.
Bu defa Hazret-i Ömer kadının kocasını çağırtıp, dört günde bir oruç tutmamasını ve her dört gecede bir kadının yanında yatmasını emretti. [Muhammed Yûsuf Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahabe, 3, 349]
Ancak diğer bütün mubah meselelerin mahiyet değiştirip mahzurlu bir hal almasında olduğu gibi, kadının sesi meselesinde de aynı durum söz konusudur. Kadının sesi mubah, masum ve meşru olmasına karşılık hangi sebeplerden dolayı “avret” olur, yani nasıl olursa yasak sınıfına girer, yabancı erkeklerin dinlemesi haram olur? Şimdi de bunları görelim.
Kadının sesi yaratılışı gereği dikkat çekicidir. Özellikle ses normalin dışında bir tonda çıkarsa, bir takım mahzurları / sakıncaları da beraberinde getirmekte ve dini tabiriyle “fitne”ye sebep olmaktadır.
Demek ki, haram olan sesin kendisi değil de, kontrol dışı bir mahiyet taşımasıdır.
Ahzab suresinin 32. ayet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) hanımları validelerimizin (r.anhunne) şahsında şöyle veriyor:
“Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer halinize lâyık bir takvâ ile korunacaksanız, yabancılarla câzibeli bir şekilde konuşmayın ki, kalbinde fesat blunan bir kimse bir ümide kapılmasın. Konuşurken vakarla/ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin.”
Müfessir Vehbi Efendi bu ayeti tefsir ederken, “Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın. Yani câzibeli ve ecânibi (yabancı erkekleri) şüpheye düşürecek bir halde edâlı ve nâz u istiğnâ ile söylemeyin” şeklinde izah getirmektedir. Elmalı’lının ifadesiyle; “Yayılarak, kırıtarak, sınık, yılışık' olduğunda 'kalbi çürük, kötülüğe meyilli kimseler' bir ümide kapılırlar. Bundan dolayı da günaha girilmiş olur."
Vehbe Zuhayli bunu normal konuşmalardan fazla olarak dinî muhtevada da olsa aynı gerekçe ile mahzurlu görür: "Kadının, Kur’an şeklinde de olsa, coşkulu ve nağmeli olarak okumakta iken seslerini işitmek haramdır. Çünkü bunda fitneye sebep olma korkusu vardır." [el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhû (Terc.) 1, 467]
İbn Âbidîn (rh.) ise meseleye şu şekilde bir açıklık getirir:
“Tercih edilen görüşe göre kadının sesi avret değildir. Yalnız zekâsı kıt olanlar zannetmesin ki, biz kadının sesi avrettir demekle konuşmasını kasdetmiyoruz. İhtiyaç halinde ve benzeri durumlarda kadının yabancı erkeklerle konuşmasına cevaz veriyoruz. Yalnız kadının yükses sesle konuşmalarını, seslerini uzatmalarını, yumuşatmalarını ve nağmeli bir şekilde okumalarını câiz görmüyoruz. Çünkü bunlarda erkekleri kendilerine meylettirmek ve şehvetlerini tahrik etmek vardır. Kadının ezan okuması da bundan dolayı câiz olmamıştır.” [İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, 1, 272]
Bu hükmü Faruk Beşer de veciz bir şekilde şöyle dile getirir:
“Kadın her şeyiyle olduğu gibi sesiyle de çekici, büyüleyici ve tahrik edicidir ve aslında bu onun çirkin olduğunu değil, güzel olduğunu gösterir. Birer nimet demek olan çekici yönlerini, bu arada sesini fitneye sebep olmak ve tahrik etmek için kullanırsa, yani konuşmasını kırıla-döküle ve kadınsı biçimde yaparsa, ya da normal konuşurken zaten tahrik edici olan sesini nağmeli sözlerle daha da etkileyici hale getirirse, sesi avret olduğundan değil de, fitneye sebep olacağından haram olur. Vakarlı ve karşısındakine ümit kestirici edayla konuşursa haram olmaz." [Hanımlara Özel İlmihal, 314]
***
Sonuç
“Açıkça görüldüğü gibi, eğer fitneden emin ise kadının sesi haram olmaz. Ancak, erkeklerin, kadınları fitne ve fesada götüren hallerden uzak tutmaları gerekir." [es-Sâbûnî, Tefsiru Âyâti’l-Ahkâm, 2, 167] Yüksek sesle Kur’an okumada, şiir ve ilahide ses incelip kalınlaştığı, nağmeli olduğu ve cazip bir mahiyete büründüğü için yabancı erkeklerin duyacağı şekilde söylemek beraberinde mahzurları da taşımaktadır. Hanımların sesli olarak Kur’an okumaları, zikretmeleri de şayet yabancı erkekler duyacaksa, yine aynı kategoriye girmekte ve bir takım yanlış duyguların uyanmasına sebebiyet vereceğinden ezanda olduğu gibi müsaade edilmememiş, caiz görülmemiştir. Fakat kendi aralarında sesli olarak Kur’an okumalarında ilahi söylemelerinde ve zikretmelerinde haliyle mahzur olmaz.