Selamün Aleyküm kolay gelsin hocam. Bana gelen bir soruyu size sormak istiyorum. “Bir kaç komşu kadın bir araya gelip ayda bir toplanıp, Kuranı-ı Kerim okuyup, sure dinletip bununla beraber o ay kimde toplanılıyorsa herkes ona belli bir miktar para verse, o parayı verilen şahıs istediği gibi kullansa doğru olurmu. Normalde para biriktiremiyoruz bu şekilde biriktirmeye çalışacağız dediler. Bu şekilde davranmak doğrumu?

İkinci bir sorum kadınların yaptığı altın günleri kültürümüze nerden gelmiştir? Araştırdım ama tatmin edici bir cevap bulamadım. Verecğiniz cevaplar için şimdiden teşekkür ederim.

 

 

*******

Ve aleyküm selam kardeşim; teşekkür eder, size de kolaylıklar dilerim.

Sorunuza gelince…

Gram ya da miktarı/sayısı belli olmak şartıyla, kura ile altın günü yapmakta bir mahzur olmaz, caizdir. Bunu yasaklayan herhangi bir delil yoktur. Bu bir nevi borç verme ya da yardımlaşma ve dayanışma örneğidir. Borç verme, yardımlaşma ve dayanışma ise malumunuz, dinimizce teşvik edilen bir husustur, yasaklar arasında değildir.

Ancak biraz önce de belirttiğimiz gibi, diğer kişilerden alınan altına karşılık, kişinin, geri verdiği altının aynı gramajda veya sayıda olması gerekir. Zira borç vermede önemli olan, borç karşılığında herhangi bir fazlalığın şart koşulmaması, borç veren ya da alanın zarara uğratılmamasıdır.

Sonuçta bu bir borç verme işlemidir. Lakin, katılımcılardan bir kısmına sıra gelmesi için beklenmesi gereken süre içinde parada meydana gelebilecek değer kaybından doğabilecek zararı önlemek için, borçlanmanın altın gibi sabit değer (ya da bir başka ifadeyle az değişken bir değer üzerinden) olması daha uygun olur.

Çünkü paranın değerinin artması halinde sırası önce gelenler; eksilmesi halinde sırası sonra gelenler zarara uğramış olacaktır. Değer kaybı durumunda borçların misliyle değil kıymetiyle (borçlanıldığı gündeki alım gücüyle) ödenmesi esastır. Hanefîlerde İmâmeynin (İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed rahımehumallah) içtihadı bu yöndedir ve müftabih olan kavil budur. (Lûgatte "kendisiyle fetvâ verilen" manasına gelen “müftâ bih” terkibi, dinî bir mefhum olarak, bir mezhebin imamları arasındaki farklı görüşlerden, daha sonraki âlimlerce delil bakımından tercih edilmiş olanı demektir… Veya bu görüşlerden belirli bir zaman için geçerli ve fetvâ vermeye daha uygun olduğu kabul edilen görüş anlamına gelir.)

Bir de bu gibi toplantılarda dinimize aykırı bir takım uygulamaların bulunmaması icap eder. Mesela;

- İkramlarda haram olan yiyecek ve içeceklerin bulunmaması,

- Yasak olan oyun ve eğlencelere yer verilmemesi,

- İsraftan kaçınılıp iktisada riayet edilmesi, 

- Toplantının meşru sınırlar çerçevesinde gerçekleşmesi gerekir.

Bu takdirde kadınların kendi aralarında, erkeklerin de kendi aralarında ‘altın günleri’ tertiplemelerinde herhangi bir sakınca söz konusu olmaz.

Sosyal hayatımıza nerden gelip yerleşmiş olduğuna dair sıhhatli bir bilgiye sahip değilim. Bunun da çok önemli olduğu kanaatinde değilim. Mühim olan İslamî ölçülere uygun olup olmadığıdır, onu da gördüğünüz üzere yukarıda açıklamaya çalıştık.

Allah’a emanet olun.

 

Go to top