Halis ECE
Colombia Üniversitesi psikologlarından Dr. Lodge herhangi bir hastalık hâli bulunmadığı takdirde, kafanın düşünme ve üretme kabiliyetini 90 yaşına, hatta daha da ileri yaşlara kadar devam ettirebileceğini isbatlamıştır. Kendisi de o yaşta üniversitede ders vermekteydi.
“Yaşlanan vücuttur, kafanız değil... Şayet kafanızı kullanmasını bilirseniz...” diyordu.
Eski Yunan trajik şâiri Aeschylus da, aynı fikirde idi.
“Yaşlılar için öğrenme mevsimi her zamandır” derdi.
İki Cihan Güneşi Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) ise, bu husustaki son noktayı koymuşlar:
“İlim (öğrenmek), beşikten mezara kadardır.”
Kısacası, okuyup öğrenmenin yaşı-başı yoktur. Zira, ömrümüzün son demine kadar bunu yapabilecek kabiliyet ve melekeyi Cenâb-ı Hakk, biz kullarına ihsan etmiştir.
AMAN, TANSİYON YÜKSELMESİN!..
Tansiyonunuzun yükselmemesi için, belki de en önemli nokta kilonuza dikkat etmektir. Düşük ağırlık, düşük tansiyon demektir. Onun için de;
a) Alkol kullanmayın; yağlanmaya ve yüksek tansiyona sebep olur. Hem de haramdır.
b) Tükettiğiniz tuz miktarını azaltın. Yeme-içme alışkanlıklarınızı gözden geçirerek damağınızı otlar ve baharatlarla yeni tatlara alıştırın. Hele yaşınız kırka dayanmışsa, “Kırkına kadar etten, kırkından sonra da ottan şaşma!” ünlü deyimimizi hatırınızdan çıkartmayın.
c) Kendinizi egzersine alıştırın. Zira düzenli yapılan egzersiz, stresi kontrolde yardımcı olur; tansiyonunuzu normal, vücûdunuzu mükemmel seviyede tutar. Yürüyebildiğiniz kadar yürüyün, asansör yerine merdivenleri tercih edin. Akşamları, hafif koşu ve yüzme de –şayet imkanınız varsa- son derece faydalı olacaktır.
İçki ve kumar sağlığa da ahlâka da zararlıdır, kin ve dünmanlığa sebeptir
“Ey îman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları ancak şeytanın amelinden birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki saâdete eresiniz. Şeytan, içkide ve kumarda ancak aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allâh’ı zikirden ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi? (Kur'ân-ı Kerim, Mâide, 90-91)
İbn Abbas'tan (r.a.) rivâyet olunan bir hadîs-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurur:
“Allâh’a ve âhiret gününe inanan kimse, içki içilen sofraya oturmasın.” (Terğib, 1/145)
İbn Ömer'den (r.anhüma) rivâyet olunan, hadîs-i şerifte de, “Allah (c.c.), içkiye, içene, sunana, satın alana, satana, sıkana, sıktırana, taşıyana ve kendisi için taşınana lânet etmiştir” buyruluyor. (Ebû Dâvud, Sünen, 3674)
Yine Fahr-i Âlem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “İçki kötülüklerin anasıdır ve büyük günahların başında gelir. Kim içki içerse namazı terk eder; (Allah korusun) annesine, teyzesine ve halasına sarkıntılık edebilir.” (Taberanî, 11, 203)
İçkinin zararları sayılamayacak kadar çoktur. İçki, içen kimsenin vicdanının sesini köreltir ve utanma hissini kaldırır. Cemiyet için bu iki kötü neticeden daha zararlı bir şey düşünülemez.
Bu hâl, içki içeni ahlâksızlığa ve her türlü kötülüğü yapmaya sevkeder.
Neticede yuvalar yıkılır, hâneler vîran, âileler perişan olur. Kavga, dövüş ve çeşitli cürümlerin pek çoğunun meyhane ve benzeri yerlerde işlenmiş olması, elbette ki bir tesadüf eseri değildir; sebebi gâyet açıktır:
İÇKİ ve KUMAR!..
ÂFİYETTE OLMAK
Adamın biri Meymun bin Mihran (k.s.) hazretlerine:
— Sen içlerinde olduğun sürece insanlar âfiyet üzere olacaklardır, demişti.
Hazret-i Meymun bu sözü şöyle düzeltti:
— İnsanlar, ancak Allah’tan korktukları sürece âfiyet içinde olurlar.
FIKRA: DOKTORLARIN TEVÂZUU
Ahmed Refik’in ölüm yıldönümünde bir doktor, konuşma yaparken şöyle dedi:
— İşte, üstad da bir içki kurbanıdır!
Dinleyenler arasında bulunan Neyzen Tevfik, bir arkadaşının kulağına şunları fısıldadı:
— Bu doktorlar da çok mütevâzi oluyorlar, kendi kurbanlarını hiç saymıyorlar…