Halis ECE
Hayâsızlığın/utanmazlığın, ahlâksızlığın toplumda yayılmasını isteyenler, buna önayak olanlar, vatan ve milletlerine, hatta topyekûn insanlığa karşı en büyük kötülüğü yapmış olurlar. Kendileri de dünyada ve ahirette zararların en büyüğüne uğrarlar. Çünkü hayâsızlık, Allah’ın (c.c.) ve Rasûlü’nün (s.a.v.) bildirdiğine göre, kişilerin ve toplumların helâk sebebidir; yok oluşlarına, mahvolup gitmelire yol açar.
Cenâb-ı Hak ve feyyâz-ı mutlak hazretleri buyuruyor ki:
“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl suresi, 90)
***
Ahir zaman Nebisi, topyekün ins ve cinni peygamberi, iki cihanın güneşi Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“Hayâ imandandır ve hayâlı olan kimse cennettedir! Hayâsızlık ise kalbin katılığındandır; kalbi katı olan da cehennemdedir!..” (Buhâri, Sahih, İmân, 16)
Hiçbir izaha/açıklamaya ihtiyaç göstermeyecek şekilde net. Hayâ imanın bir parçası ve ona sahip olanın gideceği yer, ebedi olarak kalacağı mekân Cennet! Hayasız insanların ise kalpleri katı, merhametten, incelikten, nezaketten-zarafetten yoksun; varacakları yer de Cehennem!..
***
Bilindiği üzere Rabbimizin (c.c.) sekiz “sübûtî sıfatları”ndan ikisi, e-Semî’ ve el-Basîr’dir. Yani her şeyi hakkıyla, kemâliyle-tamamiyle, kusursuz-küsursuz, noksansız-eksiksiz bilen ve gören’dir o. Yeryüzünde zatına halîfe olarak yarattığı insanlar özellikle de mü’minlerin sultanları, Osmanlı hükümdarları “zıllullâhi fi’l-âlem”dirler… Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, halifesi, nâibi, vekilidirler. Onun adına İlahi hükümleri uygularlar. O bakımdan Osmanlı sultanları, dünyada olup bitenlere bigâne kalmazlar, kalamazlardı… Dikkatle takip ederler, olup biten her şeyden haberdar olmaya gayret ederler, gerektiğinde müdahalede bulunurlardı.
Nitekim büyük büyük ceddimiz/atamız KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (1495 – 1566 r.aleyh) devrinde, Fransa’da dans denilen hayâsızlık-ahlâksızlık ve rezâlet yeni-yeni ortaya çıkmaya başlamıştı. Bunu duyan büyük ve mübarek ceddimiz Kânûnî, derhal Fransa kralına şu tâlimâtı gönderdi:
“…İşittim ki, memleketinizde kadın ve erkeklerin dans adı altında birbirlerine sarılmak sûretiyle halk önünde ahlâk ve hayâya mugâyir (toplum ahlâkına aykırı, uygunsuz) davrandıkları süflî (alçakça ve aşağılık) bir eğlence îcâd edilmiş! Bu rezâletin, sınır komşusu olmamız sebebiyle memleketime sirâyet etme (yayılma) ihtimâli vardır. Bu itibarla, nâme-i hümâyunum (Osmanlı Padişahları tarafından İslâm ve Hristiyan Hükümdarlarla Osmanlı Devletine tâbi imtiyazlı olanlara gönderilen mektublara verilen ad) elinize ulaşır ulaşmaz derhal bu rezâlete son verile! Aksi halde bizzat gelip o rezâleti kaldırmaya elbette muktedirim.”
Avusturyalı meşhur tarihçi, diplomat ve Doğu bilimleri uzmanı Joseph von Hammer (1774- 1856), bu mektup üzerine, Fransa’da bu ahlaksızlığın tam yüz (100) yıl yasaklandığını kaydetmektedir.
***
Hammer ki, ciddi bir tarihçidir. Ülkesinde saray müşavirliği yapmış, imparatorluk akademisinde başkan seçilmiş... 1835'te politikayı bırakıp kendine tamamen tarih çalışmalarına vermiştir.
Doğu dillerine ve kültürüne ait önemli eserleri Almanca'ya kazandırarak büyük yankılar uyandıran ünlü tarihçinin kabrinde yazan ismi;
"Yusuf bin Hammer"dir.
Kabir taşını kendisi çizmiş ve İstanbul'daki âlimlerin mezar taşlarından ilham almıştır.
Şâhidesinin/mezar taşının üstünde yazanlar;
"Hüvelbaki" diye başlar… "Rahmân olan Allâh'ın rahmetine sığınan, üç dilin tercümanı müverrih Yusuf bin Hammer" diye biter.
***
DİPNOT(*) KANÛNÎ SULTAN SÜLEYMAN rahmetullâhi aleyh.
27 Nisan 1495 Pazartesi günü Trabzon'da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun'dur. Hafsa Hatun Osmanlı ya da Çerkezdir.
Kanûnî Sultan Süleyman yuvarlak yüzlü, ela gözlü, geniş alınlı, uzun boylu ve seyrek sakallıydı.
***
Kanûnî Sultan Süleyman devri, Türk hâkimiyetinin zirve/doruk noktasına ulaştığı bir devir olmuştur. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye başladı. Benzeri görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü...
İlk eğitim ve öğretimini annesinden ve ninesi Gülbahar Hatun'dan (Yavuz Sultan Selim'in annesi) aldı.
Yedi yaşına gelince tahsil için İstanbul'a, dedesi Sultan İkinci Bayezid'in yanına gönderildi. Şehzade Süleyman, burada Karakızoğlu Hayreddin Hızır Efendi'den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri alanında da öğrenim görüyordu...
***
15 yaşına kadar babası Yavuz Sultan Selim'in yanında kalan Şehzade Süleyman, kanunlar gereği sancak istemesi üzerine, önce Şarki Karahisar'a, oradan da Bolu, kısa bir süre sonra da Kefe sancakbeyliğine tayin edildi (1509).
***
Yavuz Sultan Selim'in 1512 de tahta geçmesi üzerine İstanbul'a çağırılan Şehzade Süleyman, babasının kardeşleriyle mücadeleleri sırasında İstanbul'da kalarak babasına vekalet etti. Bu sırada Saruhan sancakbeyliğinde de bulundu. Babası Yavuz Sultan Selim'in ölümü üzerine, 30 Eylül 1520'de 25 yaşındayken Osmanlı tahtına geçti.
Kendisinden başka erkek kardeşi olmadığı için tahta geçişi kolay ve çatışmasız oldu.
***
Çok ciddi ve kendinden emin bir padişah olan Kanûnî Sultan Süleyman, azim ve irade sahibiydi. Yapacağı işlerde hiç acele etmez, gayet geniş düşünür ve verdiği emirden asla geri dönmezdi. İş başına getireceği adamlara, kabiliyet derecelerine göre görev verirdi. Zigetvar kuşatmasını idare ederken, 7 Eylül 1566 yılında 71 yaşında vefat etti. Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsiah...
***
Kendisine "Kanûnî" denmesi, yeni kanunlar vaz’ etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır. Kanûnî Sultan Süleyman çok âdil bir padişahtı. Mısır'dan gelen vergiyi haddinden fazla bulup, yaptırdığı araştırma sonunda halkın zulme uğradığını düşünmesi ve Mısır Valisini değiştirmesi bunun açık ispatıdır.
**
Kanûnî Sultan Süleyman, tahta çıktığı sırada Osmanlı Devleti dünyanın en zengin ve en güçlü devleti konumundaydı. Babasının ölümü ve kendisinin padişah olması,
"Arslan öldü, yerine kuzu geçti" diye düşünen Avrupalıları sevindiriyordu.
Ancak Avrupalılar, yanıldıklarını/hayal kırıklığına uğradıklarını anlamakta gecikmediler .