Çanakkale Muhârebeleri’nde, Avustralya’nın Resmî Savaş Muhâbiri olan Charles Bean’in “Gelibolu Günlüğü”nde, insanın tüylerini diken diken eden acı itiraflara da yer verilmiş. Bunların en vahşîcesi de, Türk esirleri canlı canlı yaktıklarını itiraf ettiği satırlar. Bean, 8 Ağustos 1915 diye başlayan satırlarına şöyle devam ediyor:

“Bugün Pazar. Bu topraklara ayak basalı 15 hafta oldu...
Bugün hayatımda gördüğüm en alçakça davranışlardan birine şâhit oldum! Sığınağımın hemen karşısında 100 kadar Türk ile 2 Alman esirin barındığı esir tutukevinin çevresine benzin döküp tutuşturuldu... Kendilerine çok yaklaşan dev alevler karşısında zavallı esirler, tutukevinin en uç köşesine üşüştüler ama, acı âkıbetten kurtulamadılar... Bu manzarayı seyredip gülüşenler arasında, İngilizler de Avustralyalılar da vardı. Bu işi yapanların ağzını-burnunu dağıtacak insaf ve haysiyet sahibi bir kişi yok muydu acaba? Aynı alçakça iş dün de yapılmıştı çünkü...
Bu esirlere yapılan muâmele, insanın yüzünü kızartacak derecede!.. Oysa bildiğimiz kadarıyla Türkler, esir düşen asker ve subaylarımıza fevkalâde iyi davranıyorlar...”


Avustralyalı gazeteci Charles Bean’in Çanakkale Muhârebeleri sırasında cephede gazetecilik yapan tek hususi muhâbir olarak şâhit olduğu bu son derece âdi ve alçakça hâdise, yıllarca dünya efkâr-ı umumiyesinden saklandı. Bean’in yazdıklarından, bu yakma hâdisesinin sadece bundan ibaret olmadığı da anlaşılıyor. Çünkü, “Aynı iş dün de yapılmıştı” diyor.
***
Bir de madalyonun öbür yüzüne bakalım...

Bean’in günlüğünde, yukarıdaki dehşetengiz hâdiseler anlatılırken aşağıdaki insanî davranışlar da kaydediliyor:

“4 Mayıs: Türkler, Kabatepe’de yaralılarımızı teknelerimize yüklememize izin verdiler. Bütün bu tahliye-yükleme sırasında hiç ateş etmediler...

“... Bugün öğleden sonra saat 14.00’te donanmaya ait bir tekne, beyaz bir bayrak çekmiş olarak yaralıları toplamaya geldi. Türkler, teknenin gelip yaralıları almasına, sonra yeniden denize açılmasına izin verdiler...
11 Kasım: Türkler’le son zamanlarda oldukça kesif haberleşmemiz oldu. Kendilerine gâyet iyi bakıldığını belirten bazı esir mektupları ile Kahire’de çekilmiş kanlı-canlı fotoğraflar attık karşı taraf siperlerine... Türkler’den şu cevabı aldık:

‘Sizin sadakanız ile yaşayan domuzdur. Midelerimiz dopdolu. Kollarımızın ucunda ellerimiz, ellerimizde de süngülerimiz var. Eğer söylendiği kadar büyük milletseniz, neden o yüce düsturlara münasip hareket etmiyor ve neden başka milletleri kendi önderlerine bağlılıktan ayartmaya çalışıyorsunuz?..'

Son derece haysiyetli ve şerefli bir cevap. Türkler’i ayartma yolundaki girişimlerde ipin ucunu kaçırmamız işten bile değildi...

Üç hafta önce Türkler’in üç gün süren bir bayramı vardı. [Muhtemelen ramazan bayramıdır.] Bizim siperlere iki paket sigara attılar. Üzerinde bozuk bir Fransızca ile, ‘Âfiyetle için kahraman düşmanımız’ yazıyordu. Başka paketin üzerinde de, ‘Sevgili düşmanımız bize süt gönderin’ yazıyordu. Biz konserve et gönderdik. Bir taşla sopanın ucuna iliştirip fırlattıkları cevapta, ‘Konserve et istemeyiz’ dediler. [Herhalde domuz eti olabileceği ihtimâline binâen olsa gerek.] Bunun üzerine biraz reçel, iyi bisküvi fırlattık. Bütün bunlar saat 08.30 ila 09.15 arasında olup bitti.” [/b](Aksiyon/13 Mart 1999, Sayı: 223)
***
... Evet, düşmanın onca alçaklıklarına rağmen ecdâdımız, onlara karşı daima insanca muâmelelerde bulundu. Hiçbir şart ve ahvâlde, insan haysiyetine yakışmayacak davranışlarda bulunmadı. Esir de olsalar, onların da insan olduğunu göz ardı etmedi. Neticede, Çanakkale ne denizden, ne de karadan geçilebildi. İstilacılar 6 Aralık’ta Anafartalar, Arıburnu ve Seddülbahir cephelerini boşaltarak savaşa son verme kararı aldılar. Boşaltma ameliyesi yani kaçış ise, Anafartalar ve Arıburnu cephesinden 19-20 Aralık 1915, Seddülbahir cephesindense 8-9 Ocak 1916 gecesi oldu. Kısacası, Çanakkale Muhârebeleri Osmanlı Devleti’nin zaferi ile neticelendi.
***
Bu vesile ile kahraman ecdâdımıza Hazret-i Mevlâ’dan rahmet, Cennet ve Cemâl-i İlâhisi ile müşerref kılmasını... bizlere de onlara layık bir nesil olabilmeyi nasip etmesini niyaz ediyoruz.


GÜZEL SÖZLER

* İnsanları, şiddetten çok güzel sözle idare etmenin daha iyi ve daha kolay olduğunu hep hatırda tutmalıyız. (Lâ edrî)

* Dünyayı idare edenler, dirilerden çok ölülerdir. (James Howel)

Go to top