Selâmün aleyküm

Hocam Allah ü Teâlâ mizin sıfatları ile ilgili olarak, maturudiye akaidine göre, sıfatlar Zat-ı Şerife nin “ne aynı ne de gayrı” dır. O halde Zati/Selbi/Tenzihi Sıfatlar(kıdem, beka, kıyam-bi nefsihi gibi) da Zat ile aynı ve gayrı denilir mi ? Zira bazi kaynaklarda Zât ile aynı diye ifade ediliyor.  Maturudiye gore nasil bilmeliyiz ? Teşekkür ederim. Sarp Akkurt

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Öncelikle zât nedir, sıfat nedir onları bir görelim.

Hariçte müstakillen (dışarda başka birisine tâbi olmadan, kendi başına) düşünülen şey zâttır. Hariçte müstakillen düşünülemeyip sadece zâta tebaan (zata bağlı olarak) düşünülebilen şey de sıfattır. Mesela; başlı başına düşünülebilen Zeyd zât, Zeyd’siz-zâtsız düşünülemeyen onun kıyamı / ayakta olması da sıfattır.

***

Asıl sorunuza gelince…

Kelâm ilminde, sıfât-ı ilahi hakkında üç farklı görüş vardır:

(1) Hukemâ’nın (felâsifenin) görüşü… Onlar, Allah’ın sıfatları zâtının aynıdır derler. Çünkü onlara göre, aynı olmasa taaddüd-i kudema (kadîm olanların çokluğu) lazım gelir ki, bu da muhâldır, imkânsızdır.

Bunlara cevabımız: Taaddüt (çokluk) zâtta olursa ulûhiyete zarar verir de, sıfatta olursa zarar vermez; burada taaddüt zâtta değil, sıfattadır ve tevhide muhalif değildir. Sıfat ya da sıfatların zâtsız varlığı düşünülemez.

Mu’tezile’nin itikadı da onlara yakındır. Cenab-ı Hak ilimsiz bizzat âlimdir, derler. Sıfatın merciini (yerini, makamını) nefyeder yani ortadan kaldırırlar. Delilleri; eğer sıfât-ı ilahi zâttan zâit (fazlalık) olsa, kemâl (mükemmellik, tamlık, eksiksizlik ve kusursuzluk) sıfatı ya olur ya olmaz. Eğer olmazsa nefy (red) lazım gelir, zira zât-ı ilahinin noksanla muttasıf olması muhâldir / mümkün değildir. Ve eğer sıfat kâmil (eksiksiz-noksansız, tam) olursa, Cenab-ı Hak bizzat nâkıs / noksan olur, başkasıyla kâmil olması (tamamlanması) gerekir ki, bu da muhâldir.

Ehl-i Sünnet’in Mu’tezile’ye cevabı: Evet, ilahi sıfatlar kemâl sıfatlarıdır, ondan zâtın ayrılması gerekmez, bilakis kemâli lazım gelir. Zira zâtın kemâli, ancak kemâlâtın menşei / kaynağı olmaktır. Eğer zâttan ayrı bir şeyden oluşsaydı, noksan olması lâzım gelirdi. Sıfat ise zâttan ayrı olmaz…

(2) Mütekellimîn’in cumhuruna ait görüş… Bunlar da sıfât-ı ilahi zâtının gayrıdır derler. Zira onlara göre, sıfat mevsufun gayrıdır. Eğer aynı olursa, taaddüd-i mâ’bûd (kendisine ibadet olunanların çokluğu) lazım gelir, bu ise muhâldir, mâ’bûdun tek olması gerekir.

3) Eşâire ve Mâtüridiye’ye (Ehl-i Sünnet mezheplerine) göre ise, Cenab-ı Hakk’ın sıfatları zâtının aynı da değildir gayrı da değildir. Yani sıfatlar zâtının farksızı, tıpkı kendisi, eşiti-benzeri olmadığı gibi, ondan başka (diğer bir şey) de değildir. En güzel ve uygun olan görüş de budur.

Yani Ehl-i Sünnet mezhepleri ve müntesibi bulunan bizler, Allah Teala’nın sıfatları zâtının ne aynıdır ne de gayrıdır, diyoruz. Aynı olmaz, çünkü sıfat ittihâd-ı tâm ile min külli’l-vücûh (her bakımdan tam bir birleşme / birliktelik ile) zâtının aynı değildir. Zât başka, sıfat başkadır. Gayrı da olamaz; zira sıfat, zâttan infakâk-i tâm ile min külli’l-vücûh (he bakımdan tam bir ayrılma ile) ayrılmış değildir. Sıfat zâta, zât da sıfata bağlı ve lâzımdır, tamamen ayrılması imkânsızdır, muhâldir. En sağlam kavil (itikadî görüş) de budur. Bu hususta daha ince ve daha detaylı bilgi için bkz. http://halisece.com/aynul-hakika-fi-rabitatit-tarika/405-hak-din-islamdir.htmlÖzellikle 18 no'lu dip nota...

***

H u l â s a

Ehl-i Sünnet itikadına göre sıfât-ı ilahiyye Allah Teala’nın zâtının aynısı olmadığı gibi gayrısı da değildir. Nasıl ki güneşin ışınları güneştendir, ancak güneş değildir. Bunun gibi Cenab-ı Hakk’ın sıfatları da onun zâtındandır, ancak zâtının kendisi değildir.

Hâşâ, Allah (c.c.) zâtî sıfatlarının bütününün bir araya gelmesinden meydana gelmiş bir mahiyet değildir. Bir başka ifadeyle; onun zâtı, sıfatının icabı / gereği ve sonucu değil, sıfatları zâtının gereği ve sonucudur. Yukarıda açıklamaya çlıştığımız üzere, sıfatın gerçek mânâsı da budur.

Hâlık-ı zû’l-Celâl’in varlığı bizâtihi vacip olduğu gibi, sıfatları da başka türlü değil, zâtıyla vaciptir. Atalarımızın “Teşbihte hata olmaz, hatasız da teşbih olmaz” sözleri gereğince, Güneşin ışınlarının kaynağı güneş olduğu gibi, Allah Teala’nın sıfatlarının kaynağı da zâtındandır.

Sıfatlar mevzuunda bu mesele, anlaşılması çok zor ve çetin olduğu için Felsefeciler ve Mu’tezile sıfatları kabul etmeme… Kerrâmiye, sıfatların kadîm olduğunu kabul etmeme… Ehl-i Sünnet ise sıfatların, ‘zâtın aynı olduğunu da, gayrı olduğunu da kabul etmeme’ kanaatine ulaşmışlardır.

Daha fazla bilgi için, Allâme-i Taftazâni (rh) hazretlerinin Şerhu Akaidi’ne müraccat olunabilir… Ancak tavsiyemiz, söz konusu mevzularda temel bilgisi olmayanların, bu ve benzeri meselelerin derinliğine dalmamalırıdır. Yoksa işin içinden çıkamayıp, -Allah korusun- itikadî muvazeneyi / dengeyi bozma ihtimâlleri yüksektir. 

Ayrıca bkz. http://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-1264.html

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1206-kelim-sifati-ve-kelamullah-in-mahiyeti.html

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/621-allah-teala-nin-zati-sifatlari.html

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/620-allah-teala-nin-subuti-sifatlari.html

Go to top