Hocam selamun aleykum Rabbim saglik sihhat hayirli uzun ömür versin Bir sorum olacakti Karbonatla dis firçalamak orucu bozarmi ? İsmail ünal – Facebook
*******
Ve aleyküm selam.
Fırça, misvak gibidir; misvakın olmadığı yerde o kullanılır. Hanefi mezhebine göre, oruçlu olan bir kimse misvak veya fırçayı, kuru olsun yaş olsun, öğleden evvel veya öğleden sonra olsun her zaman kullanabilir.
Bazı rivayetlere göre İmam Ebû Yusuf (rh.), oruçlu olan kimsenin yaş misvakı kullanmasının mekruh olduğunu söylüyor. Ancak İmam-ı A'zam ile İmam-ı Muhammed'e (rahımehumallah) göre ise oruçlunun su ile ıslatılmış misvak veya fırça kullanmasında hiçbir kerahet yoktur.
Hâsılı, Hanefî mezhebinde müftabih olan kavle göre her zaman misvak ya da fırça kullanılması caizdir.
Şâfiî mezhebine göre öğleden evvel kullanılmasında bir sakınca yoktur; öğleden sonra ise mekruhtur.
Oruçlu iken diş macunu veya benzeri (tuz-karbonat vs.) ile fırça kullanmakta, mutlak mânada kerahet vardır, orucun sevabını giderir, sakınılması gerekir.
Dişlerin macunla fırçalanması, ya da tuzlu su veya karbonatla ağızda çalkalama yapılması esnasında, macun, tuz ve karbonatın tadı boğaza kadar ulaşması halinde oruç bozulur. Bu gibi uygulamalardan ve bilhassa gargaradan kaçınmak lazımdır.
Misvaktan kopan ve yutulan parçalar buğday tanesi kadar yahut daha fazla olursa orucu bozarlar.
Dişlerin kendiliğinden kanaması halinde, kan tadı duyulacak kadar olur ve bilerek yutulursa oruç bozulur. Az olur ve farkına varmadan yutulursa bozulmaz.
Bütün bu durumlarda orucun bozulması halinde sadece kaza gerekir, keffâret icap etmez.
Selamünaleyküm
Ramazan-ı Şerifiniz ve akabinde bayramınız okuyucularinizla birlikte mübarek olsun.
Hocam , malumunuzdur ki devlet engelli vatandaşlarımızı,sıfır araba aldıkları takdirde bazı vergilerden muaf tutuyor.
Çevremizden bir kişi babasının engelli olması nedeniyle,babasının bu durumu üzerinden 97.000 tl tutarindaki bir arabayi 67.000 tlye almış ve kendisi kullanmaktadır.
Bu durumda bir sakınca var mıdır ?
Saygıyla...
*******
Ve aleyküm selam. Bilmukabele sizlerin de mübarek olsun.
Sahtekârlıktır, haramdır.
şunu yaz şuraya gönder, şu kadar lira bağışta bulun gibi kampanyalar oluyor, bu kampanyalara telefondan mesaj çekmek suretiyle katıldığımızda sadaka vermiş olur muyuz?
*******
Olursunuz.
Hocam selamunaleyküm, bi arkadaşım bize sordu ancak tam vâkıf olmadığımız için cevabı veremedik, sizden görüş almak istedik. Mızraklı ilmihali hakkında görüşünüz nedir? Ayrıca aşağıda oradan alıntı olduğu iddia edinen "yoksulluk alametleri" dizesi ne kadar doğrudur? Şimdiden bayramınızı tebrik eder hayırlı ömürler dilerim..
Mızraklı İlmihal'de geçen yoksulluğun sebepleri "Yoksulluk 24 şeyden gelir. 1-Ayakta bevl etmek 2-Cünüp olarak birşeyler yemek 3-Ekmek ufaklarını hor görüp basmak 4-Soğan ve sarımsak kabuklarını ateşe atmak 5-Baba ve Anasını adı ile çağırmak 6-Eline geçirdiği ağaç ve süpürge cöpü ile dişini karıştırmak 7-Büyüklerinin önünce yürümek 8-Elini balcıkla yıkamak 9-Eşik üzerine oturmak 10-Bevl ettiği yerde abdest almak 11-Tabağı çanağı yıkamadan içine yemek koymak 12-Elbiselerini üzerindeyken dikmek 13-Yüzünü eteğine elbisesiyle silmek 14-Aç iken soğan yemek 15-Evinde örümcek barındırmak 16-Sabah namazından sonra mescitten acele ile çıkmak 17-Pazara erken gidip geç dönmek 18-Yoksul kimseden ekmek satın almak 19-Baba ve Anaya kötü dua da bulunmak 20-Çıplak yatmak 21-Kap kaçağı örtüsuz bırakmak 22-Çırayı mumu üfleyerek södürmek 23-Hey şeye Bismillah demede 24-Elbiselerini ayakta giymek" Kaynak: Mızraklı İlmihal. Davut Gazi Toklu - Facebook
*******
Ve aleyküm selam.
1- “Mızraklı İlmihal” Osmanlı te'lif geleneğinde 'ilmihal' tabirinin geçtiği ilk eserdir. Asıl adı, Cennet Anahtarı manasında, “Miftâhu’l-Cennet”tir. Eserin müellifi, 1480’de Edirne’de vefat etmiş olan Muhammed İznikî hazretleridir. Salih bir zattır. Süleymaniye Kütüphanesinde, ‘Yazma Bağışlar’ nr. 1164’de kayıtlı bulunan nüshada da müellifle ilgili “Mızraklı Efendi” kaydı geçmektedir. 1260‘da (1844) istinsah edilen bu nüshanın girişinde, Hanefî fıkhına dair Halebî ve Mülteka gibi kıymetli eserlerden faydalanıldığından bahsedilmiştir.
Kitapta genellikle Hanefî mezhebindeki en kuvvetli hükümler toplanmış ve ihtilâflı meselelere yer verilmemiştir. O bakımdan, avam Müslümanların çok rahat anladığı bir ilmihâl kitabı olmuştur. Böyle olması sebebiyle senelerce halkın büyük rağbetine mazhar olmuştur.
Kitapta imana dair bilgilere ve doğru itikada yer verilmiş; iman-İslâm-ihlâs, küfür ve şirk gibi hususlar, Allah’ın sıfatları, peygamberlerin sıfatları, meleklere ve kitaplara iman, 32 ve 54 farz anlatılmış… İbadet bahisleri izah edilmiş; abdest, gusül, teyemmüm, namaz, oruç, hac mevzuları ele alınmış… Ahlâk ve âdâba dair açıklamalarda bulunulmuştur.
Kitap, zamanın Türkçesine göre yazılmış ve halkın kolay anlayacağı bir dil kullanılmıştır. Bu sebeple önemli bir eserdir. Günümüzde de çeşitli yayınevleri tarafından neşredilmiştir.
Osmanlı toplumunda çok okunmuş ilmihal kitaplarının başında gelen Mızraklı İlmihal yalnız okunmakla kalmayıp aynı zamanda ezberlenmiş; hatta İstanbul, Rumeli ve Anadolu’da sıbyan mektepleri gibi resmî eğitim kurumlarında da din bilgisine başlangıç kitabı olarak okutulmuştur. Tesiri zamanımıza kadar devam etmiş olan eser, birkaç kez günümüz Türkçesine de çevrilip basılmıştır.
2- İsmi geçen eserdeki âdapla alakalı kısımdan kopyalayıp sorduğunuz maddeleri ve üslûbu da, o günün halkı / toplumu açısından değerlendirip ele almanın doğru olacağı muhakkaktır. Çünkü tarihi ve sosyal hadiseler, kendi devirleri ve şartları içinde değerlendirilirse sağlıklı neticeler elde edilir. Hâl böyle olmakla beraber, her bir maddeyi ayrı ayrı ele almanın da gereksiz olacağı kanaatindeyim. Kaldı ki bunların her birerinin zayıf da olsa İslamî kaynaklarda müstenidatı vardır, ayrıca mutlaka ilmî-mantıkî-mâkul bir izahı da mümkündür. Ve yine itikat ve ibadetle (farzlarla) alakalı hususlar cümlesinden olmadıkları için, dayanakların zayıf mı kuvvetli mi olduklarına da bakmaya gerek yoktur.
Enes bin Mâlik (r.a) şöyle demiştir:
Ramazan ayı girdi de Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem) şöyle buyurdu :
«Bu aya girmiş bulunuyorsunuz. Onda bin aydan hayırlı bir gece vardır. Bu gecenin (kazancın)dan mahrum olan bir kimse hayrın tümünden mahrum olmuş olur, ve bu gecenin hayrından yalnız saadetten payı olmayan kimse mahrum kalır.
(Sünen İbni Mace,Siyam,2,Hadis No:1644)Bir sürü hayır kazanma yolu ve senenin diğer 364 günü var iken 'hayrın tümünden mahrum olur'' deniyor ve ayrıca ''yalnız saadetten payı olmayan kimse mahrum kalır'' denilmiş payı saadetten payı olmayan yani nasipsiz kimsede
ancak kafirler hakkında kullanılan bir ifade kişi bir günü/geceyi gafil geçirdiği için kafir mi oluyor,ben bu rivayeti anlıyamadım,açıklamanızı rica ederim.
*******
“…Bu geceden mahrum olan bir kimse, hayrın tümünden mahrum olmuş olur.”
Yani Kadir Gecesini gafletle geçirip manevi bakımdan ihya etmeyen kişi, yalnızca bu geceye mahsus olan onca büyük hayrın, hazinenin tamamından yoksun kalır, hiçbir zerresinden istifade ve istifâza edemez.
“…ve bu gecenin hayrından yalnız saadetten payı olmayan kimse mahrum kalır.”
Ancak bu geceye ait olan, başka gün ve gecelerde dengi-benzeri bulunmayan bu muazzam ecirden-sevaptan-mükafâttan, sadece bundan nasibi-kısmeti-payı olmayanlar yoksun ve yoksul kalır. Eğer kişi Kadir Gecesini ihya etmemiş-edememişse, bu hâl, onun o gecenin rahmet ve bereketinden mahrum olduğunun, kendisine hiçbir yararının isabet etmeyeceğinin işaret ve emaresidir. Yoksa ‘kâfir olur’ demek değildir. Mahrumiyetin, zarar ve ziyanın büyüklüğüne işaret edilmektedir!
İslamî usûl ve kavâidi esas aldığımızda, bundan anlamamız gereken mânâ budur.
Rabbim (c.a.) cümlemizi ve bilcümle Ümmet-i Muhammed’i ve evladını böylesine büyük ve dehşetengiz bir mahrumiyetten hıfz u himaye ve vikaye buyursun.