Enes ibn-i Mâlik (r.a.) Resûllüllah (s.a.v.) Efendimiz’den şöyle rivâyet etmiştir:

“Bir köyde (kasaba veya şehirde) müezzin ezan okuduğunda, Allah o gün orayı azâbından emin kılar.” (Taberânî, Mu‘cemü’s-Sağîr, 1, 351)

İzâhı: Zulümler, isyanlar, azgınlık ve taşkınlıklar belâ ve musîbetleri dâvet ettiği gibi, hayırlar-hasenâtlar, ibâdet ve tâatler, duâ ve tazarrûlar da belâ ve musîbetlere set olurlar. İşte bu setlerin en mühimlerinden biri de ezandır. İslâm dininin şeâirinden yani mukaddes alâmetlerinden biri olan ezan, musîbetlere karşı bir kalkandır.

Hadîs-i şerifte de ifade buyurulduğu gibi, Cenâb-ı Hakk, ezan okunan bir beldeyi azaptan emin kılar.
 
Ş i i r 
 
Senin sesin gün doğmadan tan yerine yükselir
Tekkelerden, câmilerden îman aşkı ses verir
Bu ılık ses ümitlerin mâbedini ısıtır
Vicdanlara sükûn serper, fikirleri ışıtır
Senin sesin şâirlerin kaleminde inledi
Seni gençlik ihtiyarlık, seni varlık dinledi
Ey yurdumun müşfik sesi, ey İlâhî gün nefes
Ey dînimin canlı sesi, ey mukaddes nurlu ses
Ey hak sesi, insanlığı gürbüzleştir, gürleştir
Kanlıları kardeş eyle, cihanları birleştir
Ey ulu ses, ey ezan!..


Bu mısralar, İhsan Raif Hanım'ın “ezan” başlıklı iki ayrı şiirine aittir. Paris'te ezan sesine hasret kaldığı günlerde yazılmıştır.

Hakikatte ezan sesinin duyulmadığı bir yerde yaşamanın ağır yükü altında ezilmeden, ezana hasretlik ne demekmiş anlaşılamaz. Ecnebî diyarlarda insanlarımızın neden çabucak yitirildiğini ve eğer güçlü bir îmâna sahip değil ise, nasıl da heder edilmiş ömürlere sürüklendiklerini söylemeye hâcet var mı? Belki de bu yüzden duâlarımıza bir tekerleme hâlinde, “Rabbim! Ezânımızı dindirtme...” temennîleri süzülüp gelmiştir.

İhsan Raif Hanım'ın Paris'te dinlediği kilise çanları arasında aynı duâyı günlerce tekrarladığını duyar gibiyiz.

İhsan Raif Hanımefendi, Osmanlı vezirlerinden Köse Raif Paşa'nın kızıdır. Beyrut'ta doğmuş ve Paris'te vefat etmiştir. Bununla beraber daha sonra na‘şı İstanbul'a getirilip Rumelihisarı Kabristanı'na defnedilerek Boğaz'ın dâvûdî ezanlarıyla sıla hasretini giderecektir. Küçük yaşlardan itibaren Fransızca ve edebiyat dersleri alan İhsan Raif Hanım, edebiyat ve şiire sıcak alâka duyuyordu. Rıza Tevfik'in şiirleriyle karşılaştığında da sanatkâr rûhu onu şiir yazmaya sevk etti. Türk edebiyatının hece vezniyle yazan ilk kadın şâiri oldu. “Gözyaşları”
adını verdiği şiir kitabı, daha ziyade muztarip gönlünün gözyaşlarıyla nemlenmiştir.

İstanbul'a ve ezan sesine hasret, henüz kırkdokuz yaşında iken gurbet ellerde hayata veda eden bu hanımefendinin vefat tarihi, 4 Nisan 1926'dır.
Go to top