Selamün aleyküm hocam, müsaadenizle bir sorum vardı, hutbede raşid halifelerin isimleri söylenmezse hutbe olur mu? Abdullah Güler – İstanbul

*******       

Ve aleyküm selam kardeşim;

Sorduğunuz meseleyle alakalı olarak İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretleri şu beyanlarda bulunurlar:

Hutbede Hulefâ-i Râşidîn’in isimlerini zikretmek her ne kadar hutbenin şartlarından değilse de, Ehl-i Sünnet’in (Allah onların sa’yini meşkûr / çalışmalarını şükrâna lâyık eylesin / mükâfatlandırsın) şiârındandır, alâmetlerindendir. Buna ancak içi pis, kalbi hasta olan kimseler teşebbüs eder[el-Mektubat, 2, 15] Mektubun tamamı ve meselenin teferruatı için, Hutbelerde Hulefâ-i Râşidîn’in anılması başlıklı cevabi yazımıza bkz.

Evet, bu açıklamalardan sonra kim bunu bilerek / kasten terk edebilir..?! Hutbeyi de namaz gibi düşünün; çünkü, “Hutbe iki rek’at namaz makamına kaimdir”. Namazın şartları-farzları var, vacipleri var, sünnetleri / müstehapları var… Bunlar, farzın edasında meydana gelebilecek eksik ve kusurların ikmâl ve tamamlanmasına vesiledirler.

Peki bu durumda, nasıl olsa farzını yerine getirdiğimizde namaz oluyor, vaciplere-sünnetlere-müstehaplara gerek yok; onları yapmasak da olur diyebilir miyiz?

Diyemeyiz!

Neden?

Çünkü namazımızı sadece borç ödemek için değil, ayrıca manevi mükâfatlara nail olabilmek, bâhusus Rabbimizin rızasını tahsil edebilmek için ikame ediyoruz. Bütün bunlar da, o ibadetin sadece farzlarını ifa ile elde edilmez, edilemez! Binaenaleyh usûl-âdap ve erkânına da riayette tembellik etmemeliyiz.

Kısacası ibadetlerin farzları-şartları olduğu gibi, diğer hükümleri de vardır. Mükellef olan bir mü’min, ef’âl-i mükellefîn’in her birine riayet etmekle mükelleftir. Bu sebeple hutbe hususunda da, sadece farzları-şartları yerine getirip müstehapları bir kenara bırakamayız. Onun da usûlüne-âdâbına mutlaka uymalıyız. Hutbede Hulefâ-i Râşidin anılması, ilk asırlardan beri Müslümanlarca iyi karşılanmış, kabul görmüş güzel bir âdettir. [Bkz. İbn Hâc, el-Medhal, Mısır, 1960, 2, 277] Mensubu bulunduğumuz Ehl-i Sünnet Müslümanlarının şiârı olan bu güzel âdeti asla terk etmemeli, hutbelerde Hulefâ-i Râşidîn’in isimlerini mutlaka zikretmeliyiz. 

Go to top