Hocam, otobüs, metrobüs, tramvay, tren, vapur, uçak gibi toplu taşıma araçlarında Kur'an-ı Kerim okunabilir mi, bir sakınca söz konusu olur mu? M. Deniz Akın - İstanbul
*******
Değerli kardeşim;
İsterseniz meseleye öncelikle İslâm’ın bâtınî-manevi penceresinden bakarak söze başlayalım… Sonra da zahirî fıkıh yönüyle ele alır, değerlendiririz.
Talebelerinden / eski müftülerimizden Ali Erol Bey “Hatıratım” isimli eserinde, üstâzı / üstâzımız Nakşî yolu Müceddidin kolu zincirinin 33'üncü ve son halkasını teşkil eden Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretlerinin bu hususta şöyle buyurduklarını nakleder:
“(Toplu taşıma araçları / umumi) vasıtalar içerisinde Kur’an-ı Kerim ve Evrâd-ı Şerif okunmaz. Zira cünüp ve hayızlı kişiler bulunabileceğinden, rûhâniler râzı olmayıp felakete sebep olur.” [Sayfa: 45]
Bizler, “Mürîdin fıkhı mürşidinin amelidir” fehvasınca / düsturunca, naklettiğimiz bu söze göre hareket eder, umumi vasıtalarda / toplu taşıma araçlarında Kur’an-ı Kerim ve Evrâd-ı Şerif okumayız. Hatta vasıtaya binerken okunan duayı dahi, binmezden evvel okuruz. Eğer binmezden evvel okuyamamış ve bindikten sonra okumak zorunda kalmışsak, içimizden gizlilice okuruz.
Tabii ki bu söz, o zâtın müntesibi olanları ilzam eder / bağlar. Herkese illâ da böyle yapacaksınız diyemeyiz. Dilerse söylediklerimize uyar, dilerse uymaz.
Gelelim meselenin zâhirî fıkıh cihetine, yani avam Müslümanları ilgilendiren yönüne…
Bu hususta birilerine sorulmuş soru ve verdikleri cevabı -ufak tefek rötuş ve köşeli parantez içerisinde açıklamalarla- aynen aktarmak, orada verilen bilgileri paylaşmak isterim. Zaten yazının muhteviyatında itirazı mucip bir şey de yok fıkhî bakımdan…
"Soru - Evimden çıkıp işime giderken yol boyunca Kur’an okuyorum, zikir çekiyorum. Bazan aynı şeyi vasıtada giderken de yapıyorum. Acaba bu gibi yerlerde Kur’an okumak, zikirde bulunmak câiz midir? Yoksa mahzuru var mı?
Cevap - Yolda Kur’an okuyarak, zikir yaparak yürümekte mahzur yoktur. Kur’an da zaten zikirdir. Bilâkis kendini başka türlü duygu ve düşüncelerden koruyup gaflete dalmaktan muhafaza etmek için Kur’an okumakta ya da başka türlü zikirlerde bulunmakta isabet vardır. Yeter ki, kimse rahatsız edilmesin, okunan yerler temiz olup, necaset gibi kirler bulunmasın…
Vasıtada giderken de aynı hüküm câridir. Kur’an okumak, tesbih-tahmid-tehlil, zikir ve fikirle meşgul olmak, gözü ve gönlü kötü şeylerden korumak için hayırlı ve faydalı bir meşguliyettir. Ancak, ağızla Kur’an okunurken, zikir yapılırken kalb ve göz Kur’ân’ın câiz görmeyeceği şeylerle meşgul olmamalı… Mümkün olduğu kadarıyla göz ve gönül de okunan Kur’an’a, yapılan zikre müteveccih / paralelel halde bulunmalıdır. Bu şekilde okuyuş iş ve tezgâh başında da câizdir.
Kur’an bizim son nefesimize kadar ayrılmak istemediğimiz kudsî rehberimizdir. Allah’ı zikir de hakeza… Onlardan hiçbir yerde uzak kalmak istemeyiz. Hatta yatarken bile onlarla olmayı arzu ederiz. Bu yüzden yatağına uzanmış kimsenin ayaklarını çekip Kur’ân okumaya, zikir yapmaya devam ederek uyuması mahzurlu değildir.
Hamamda Kur’an okumak (ve zikirde bulunmak) mekruh görülmüştür. Zira yer temiz olmaz, etraf kirlerden âri bulunmaz. [Yolcuların kadın-erkek, genç-yaşlı, temiz ya da temiz olmayan çok farklı, hatta karışık inanç gruplarından oluşması sebebiyle, toplu taşıma araçlarının durumunu da hamam gibi düşünebiliriz... O bakımdan fıkhî hüküm olarak da en azından mekruh, olabileceğini söyleyebiliriz.]
Demek ki, Kur’an ve evdâd u ezkâr, dua ve niyaz ancak temiz yerlerde okunur, kirli yerlerde okunursa hürmetsizlikte bulunulmuş olur. [Mukaddesata hürmet ise, kişinin takva derecesiyle mütenasiptir / orantılıdır.]
Kur’an’ı okumak, zikir ve tesbihatta bulunmak için abdestli olmak elbette ki güzeldir, âdaba uygun olan budur. Ancak abdestsizken de Kur’an okunabilir; dokunmadan okumak için abdestli olmak şart değildir. Abdest Kur’an’ı ele almak için farzdır. Abdestsiz Kur’an’a el dokundurulmaz, haramdır. Ezbere ise her zaman okunabilir. Bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2403-2014-12-17-17-22-25.html
Ashab-ı kirâm toplantılarına Kur’ân’la başlar, bitiminde de Kur’ân’la son verirlerdi. Binaenaleyh meclislerinin sonunu “Hıtâmuhu misk: sonu / mührü misk” [Mutaffifîn suresi, 26] olsun için böyle yaparlardı. Bu sırada hazır bulunanlar hürmetle dinler, huşû ile tefekkür ederlerdi.
Dinlenmeyen yerlerde Kur’an-ı Kerim'i sesli okumak mekruh sayılmıştır. Zaten sesli okunan Kur’ân’ı hiç olmazsa bir kişinin dinlemesi farzdır. Diğerleri mes’uliyetten ancak böyle kurtulurlar.