Selamün aleyküm hocam acaba baba ile oğul arasında borç olur mu,babamın benim malımın üstünde ne gibi tasarruf hakkı var,kısaca açıklarsanız müteşekkir olurum.

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

1-baba ile oğul arasında borç olur mu?”

Baba ile evlât arasında hem şahsî haklar, hem de atalık ve evlâtlık hukûku ön plândadır. Rüşt çağına kadar baba evlâdına bakmakla yükümlüdür. Bu dönemde baba; oğlu için olsun, kızı için olsun geleceğe dönük adımlar atar ve çocuklarının okumalarında, yetişip iş kurmalarında, evlenmelerinde ve sâir hayatî problemlerinin çözümünde yardımcı olur.

Baba ocağından ayrıldıktan ve işini kurduktan sonra evlât anne-babasına karşı saygısını ve ilgisini, anne-baba da evlâdına karşı şefkatini ve yakınlığını karşılıklı olarak eksik etmezler. Fakat şüphesiz bu hususî nezâket ve saygı, imtiyazlı / farklı / ayrıcalıklı hürmet ve sıcak şefkat aralarında hususî hukukun yok olması veya görmezden gelinmesi mânâsına gelmez. Ebeveyn ve evlatların birbirlerine karşı maddî münasebetler bakımından mevkileri / konumları başka insanlardan farksızdır. Evlât babadan borç para aldığında, zamanı gelince onu geriye ödemelidir. Ödemediğinde kul hakkı söz konusu olur. Baba hakkını helâl etmediğinde, yarın ahirette bu evlâda sorulur. İleride babanın malının oğula mîras yoluyla geçecek olması, evlâdın babasının malını önceden çarçur etmesini, keyfine göre harcamasını gerektirmez. Çünkü -varsa- diğer kardeşlerinin ve mirasçıların hakkını da yok sayamaz.

Ancak evlât annesine veya babasına hayatlarının her döneminde elinden geldiğince bakmakla, problemleriyle ilgilenmekle ve ihtiyaçlarını karşılamakla mükelleftir. Bunun karşılığında anneden veya babadan her hangi bir bedel almaz.

2-babamın benim malımın üstünde ne gibi tasarruf hakkı var?”

Bu meseleyle ilgili olarak Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

“Muhakkak ki sizin yediğinizin en helâli, (meşrû) kazancınızdan olan (lokma)dır. Şüphesiz sizin çocuklarınız da sizin kazancınızdandır." [İbn Mâce, Sünen, Ticaret, 64]

Bir adam, "Yâ Rasûlallah! Benim (biraz) malım ve çocuğum vardır. Babam da cidden benim malımı kökünden tüketmek ister." dedi. Bunun üzerine Fahr-i Âlem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sen babanın (kazancı)sın, malın da babana (helâl)dır.” [A.g.e., Ticaret, 64]

Diğer bir rivayette ise, “Sen ve malın babana aitsiniz. Şunu bilin ki, evlâtlarınız kazançlarınızın en temizlerindendir. Öyleyse evlâtlarınızın kazançlarından yiyin.” [Ebû Davud, Sünen, Büyû, 79] buyurulmuştur.

Annne-babanın ihtiyaçları olduğu takdirde -israf etmemek şartıyla- oğullarının mallarından yararlanmaları caizdir.

Hadislerde geçen “babanındır” lafzı, elbetteki mülkiyet için değil, mubah olduğunu belirtmek içindir. Yoksa mal çocuğundur. Zekâtı o verir. Malı miras bırakan da o olacaktır.

Yine hadiste geçen "Babam malımı kökünden tüketmek ister" manasına gelen “ictiyâh” kelimesi, bazı nüshalarda "muhtaçtır" şeklindedir. Buna göre cümle, "Babam malıma ihtiyaç duyuyor" şeklinde olur. Bu cümle "ihtiyaç duyuyor" şeklinde kabul edilirse hadisin manası, izahı gerektirmeyecek kadar açıktır. Fakat "bitirecek, tüketecek" şeklinde olduğu takdirde, kelimenin te’vili gerekecektir. Bu kelimenin izahı sadedinde Hattâbî (rh.) şöyle demektedir:

"Nebî sallallahu aleyhi vesellem'e soru soran zâtın; babasının, malını tüketeceği tarzındaki sözlerinden maksadı, babasına vereceği nafaka sebebiyle malının tükenmesidir. Yani, babasına vereceği nafakaya, malının fazlası ve geliri kâfi gelmemekte, malın kalanını da almak istemektedir. Ama Rasûlullah (s.a.v.), adamın mazeretini kabul etmemiş, babasının nafakasını vermeme hususunda ruhsat vermemiştir. Aksine, ‘sen ve malın babana aitsiniz’, buyurmuştur. Bu sözün manası şudur: Eğer malın kâfi geliyorsa, baban senin malından ihtiyacı kadarını alır. Ama senin malın yoksa veya kâfi gelmiyorsa o zaman çalışacaksın ve babanın nafakasını vereceksin. Baban kendi malı gibi senin malını da ihtiyacı nisbetinde alır. Kendi malın bulunmadığında çalışarak mal kazanabilirsen, çalışıp babanın nafakasını ödemen gerekir." [Bkz. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi, 13, 97]

Diğer taraftan hadiste çocuk babanın bir kazancı sayılmıştır. Çocuğa kazanç demek, mecazî mânâdadır. Çünkü çocuk babasının bir parçasıdır.

Şevkânî, bu rivayetleri dikkate alarak, evlâdın malına babanın ortak olduğunu, bu sebeple baba, evlâdının malından ondan izin almadan da yiyebileceğini ve kendi malında tasarruf ettiği gibi onun malında da tasarruf edebileceğini söyler. Ancak, israf yollarında, sefihçe / rezil ve âdice, zevk ve eğelence yollarında harcayamaz. Fakir olan baba ve anneye nafaka vermek, zengin olan çocuk üzerine farzdır.

İbnü'l-Hümâm (rh.) ise, hadîste geçen “Sizin evlâdınız da sizin kazancınızdandır” mealindeki cümlenin mânâsı, "Çocuğun malı babanın malıdır" şeklinde değildir. Çünkü Allah Teâlâ ölen kişinin çocukları olduğu zaman, ölenin babasına sâdece altıda bir, nisbetinde bir miras payı vermiştir. Eğer kişinin malının mülkiyet hakkı babasına âit olmuş olsaydı, kişi öldüğü zaman malının tamamının babasına verilmesi gerekecekti, demiştir."

Avnü'l-Mabûd müellifi de bu hadîsin şerhinde özetle şöyle der: "Baba, evlâdın dünyaya gelmesine sebep olduğu için, evlâd onun bir nevi kazancı sayılmış ve dolayısıyla evlâdın kazancından yemek ona helâl kılınmıştır."

Hattâbî (rh.); bu hadîs, nafaka verebilir durumda olan evlâdın, kendi baba ve annesinin nafakasını vermekle mükellef olduğuna delâlet eder. İyi durumda olan baba ve annelerin nafakalarının evlâdına farz olduğu hususunda âlimler arasında ihtilâf vardır: İmam Şâfii'ye (rh.) göre baba fakir ve çalışamaz durumda olursa, nafakası evlâdına farzdır. Eğer babanın öz malı varsa veya vücutça bir sakatlığı bulunmayıp çalışabilir durumda ise nafakası evlâdına farz değildir. Diğer fukaha ise, baba ve annenin nafakası evlâdın üzerinde farzdır, demişlerdir.

Tıybî de, İmam Şâfiî'ye (rahımehumallah) göre muhtaç ve çalışamaz durumda olan baba ve annenin nafakası evlâda (yani erkek çocuklara) farzdır; fakat muhtaç olmayan veya çalışabilenlerin nafakası evlâda farz değildir, der ve Şâfiî'den başkası böyle bir şart koşmadan baba ve annenin nafakasının evlâda farz olduğuna hükmetmişlerdir, diye de ilave eder.

N e t i c e

Mevzu ile ilgili hadislerde, evet annne-babanın ihtiyaçları olduğu takdirde -israf etmemek şartıyla- oğullarının mallarından yararlanmaları caizdir. Fakat babanın ve annenin bir ihtiyacı yok iken ve nafakadan ayrı olarak evlâdının malını elinden alıp dilediği gibi kullanma / harcama / tasarruf etme manası yoktur. [Bkz. Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları, 6, 333-335]

Go to top