Selamın Aleyküm hocam. Size sormak istediğim bir şey var. Kuran-ı Kerim'e karşı görevini yerine getiren müslümanların Ahirette ve Dünya'da neler kazanacağını ve Göreveni yerine getirmeyen müslümanların Ahirette ve Dünya'da neler kaybedeceğini söyler misiniz ? Görevlerini bilen bir çok kişi , neler kazanacağını düşünmeden görevlerini yerine getirmeyi erteliyor , yapmayı önemsemiyor ya da yapmıyor. Bilinçli olan biri neler kazanacağını düşünerekten hareket eder ve buna göre kendini zorunlu kılar diye düşünüyorum. Bende bilmiyorum ve öğrenmek istiyorum. Allah'a emanet olun. En kısa sürede cevaplamanız dileğiyle ve saygılarımla. faruk kılıç
*******
Ve aleyküm selam.
Değerli kardeşim;
Gerek dünya gerekse ahiretteki mükâfatı için ibadet etmek -ki buna hiç şüphesiz amellerin en üstünü olan Kur’an-ı Kerim hizmeti de dâhildir- avâmın işidir. Havâs dediğimiz zümre, yani şeriatın sadece zâhiriyle değil bâtıniyle de alâkadâr olan maneviyat ehli ise bütün a‘mâl, ibâdat u tâat ve Allah yolundaki hizmetlerini sırf rızâ-i ilahi için yapar. Onun aslî gayesi-hedefi, sadece ve sadece Allahu Teâla’nın rızâsıdır. Çünkü rızâ-i ilahinin üzerinde bir şey yoktur. Nitekim buyurdu ki Mevlâmız:
“Allah, inanan erkeklere ve kadınlara, sonsuza dek kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn Cennetlerinde güzel-güzel meskenler va'detti. Allah'ın bir rıdvânı (rızâsı-hoşnutluğu) ise hepsinden büyüktür. İşte asıl fevz-i azîm (en büyük kurtuluş ve saadet) de budur.” [Tevbe suresi, 72]
Bu en büyük kurtuluş ve en yüce saadet varken, hakiki mü’minler niçin daha aşağı mertebe ve derecelere tâlip olsunlar… Öyle değil mi?
Silsile-i Aliyye’nin büyükleri hemen hepsi bu mânâya, bu inceliğe işaret buyurmuşlardır. Bâhusus silsile-i zehebin 23. halkası ve ikinci bin yılın müceddidi İmam-ı Rabbanî (k.s.) hazretleri ile bu silsilenin mütemmim u mükemmili 33. halkası olan Üstâzünâ Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) hazretleri… Zâhirde ve bâtında, ibadât u tâat ve hizmetlerde hep en üstün olana talip olmamızı tavsiye etmişlerdir.
Hâl böyle olunca bize düşen; Kur’an-ı Kerim hizmetlerinde dahi ne Cennet nimetlerini-mükâfatlarını düşünmeliyiz, ne de Cehennem azabı korkusuyla koşturmalıyız. Maksadımız da matlabımız da daima sadece Allah rızâsı olmalıdır.
Hâsılı, ilim-irfan yolunun yolcularına düşen; Allah yolunda, başta Rasûlullah Efendimiz olmak üzere O’nun vârislerinin de takip edip işaret buyurdukları istikametten ayrılmamaktır.
Rabbim (c.c.), sırât-ı müstakiminden, son nefesimiz dâhil iman-ı kâmil ve Kitab-ı Mübîn’ine hizmetten ayırmasın. Rasûlünün şefaat-ı uzmâsından mahrum kılmasın.
Bütün bunları dile getirdikten sonra, Kur’an-ı Mecîd’e hizmetten mahrum kalanların ahiretteki kayıplarını saymaya bilmem ki gerek kaldı mı?
En kısa ifadesiyle; imanlarını kurtarıp Cennet-i a‘lâya girebilseler dahi, Kur’an-ı Kerim hâdimlerinin nâil oldukları niam-i sübhâniyyeden mahrum bırakılacaklardır. O gün onlar için bundan büyük kayıp bundan dehşetli zarar, bundan elîm bir pişmanlık olur mu?
Hz. Mevlâ topyekün ihvân ve ehavatımızı bu zarar ve ziyandan selâmette kılsın. Amin…
Sadedinde olduğumuz mevzu ile alakalı bu öz ve özet mahiyetindeki mukaddimeden sonra, âciz bir kardeşiniz olarak size tavsiyem; öncelikle sohbetleri ihmâl etmemeniz, sonra da lütfen aşağıda vereceğimiz linkleri mutlaka ama mutlaka ve dikkatle-hassasiyetle okumanızdır.
http://www.halisece.com/islami-makaleler/222-allah-yolunda-cihad-ve-hizmet.html
http://halisece.com/sorulara-cevaplar/981-kur-an-i-kerim-in-sirri.html