Selamun aleyküm değerli hocam.
"Çocuğu diri diri mezara gömen kadın da, diri diri mezara gömülen çocuk da cehennemdendir." (Ebu Davud, Sünnet 17) sahih hadis ile "Diri diri toprağa gömülen kız çocuğunun hangi suçla öldürüldüğü sorulduğu zaman..." (Tekvir, 81/8-9) ayeti çelişiyor gibi duruyor. İzahatı nedir acaba? Yani aslında burda sorduğum gömülen çocuk neden cehennemde?
Soru: Emre Karkar tarafından yöneltildi. Kategori: Soru – Cevap
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Öncelikle belirtelim; ayetlerle hadisler, hiçbir hâlükârda çelişmez. Çelişki bizim kafamızdadır, idrâk noksanlığımızdadır, izah fukaralığımızdadır.
Mesajınızda kaydettiğiniz bu hadis-i şerif ve benzeri hadisler, gene zikrettiğiniz ayetler ve daha bunlarla aynı mânâda olan diğer ayetler karşılaştırıldığında, görüldüğü üzere anlaşılması zor, en azından bizim için müşkil bir durum arzediyor. Fakat bu durumun, “çelişki” kelimesi ile ifade edilmesi fevkalâde yanlış ve edebe mugayir olur. Maamafih bunu, “Çocuğu diri-diri mezara gömen kadın Cehennem’dedir, diri-diri mezara gömülen çocuk da Cehennem’de (olmasa da Cennet’e de giremeyip toprak olacak)dır.” diye te’vil de edebiliriz. Bunun muvafık ve münasip olacağı, aşağıda gelecek açıklamalardan da anlaşılacaktır.
Ancak bu noktada ileri-geri konuşmaktansa, tevakkuf etmenin isabetli olacağı âcizane mülahazamdır. Hakikaten bu düşüncemizi te’yid eden bir izahı, üstâzı-üstâzımız Süleyman Hilmi Tunahan Efendi (k.s.) Hazretlerinden naklen, eski müftülerimizden merhum Ali Erol hocamız Hatırat’ında şöyle kaydeder:
“Entüm a‘lemü bi-dünyâküm…” hadis-i şerifi, “Sizler, zannınıza göre dünya işlerini daha iyi bilirsiniz” demektir. “Entüm”den sonra “Fî zunûniküm” mahzuftur. Hadis-i şerifteki bu inceliği idrâk etmeyip de, ashabını Rasûlullah’tan (s.a.v.) âlim bilmek, insanların büyük felaketine sebep olur.” [A.g.m.ve e., s. 81] Zira Efendimiz (s.a.v.), evvelîn ve âhirînin ilmine sahipti. Tirmizî (rh.) bu hususla ilgili zikrettiği üç rivayetin her birinde farklı ifadelerle şunları zikretmiştir:
“Göklerde ve yerdekileri bildim”; “Doğu-Batı arasındakileri bildim”; “Her şey bana tecellî etti ve tanıdım / bildim”.
Peki, âlemler yüzü suyu hürmetine yaratılan O yüce Rasûl’ün (s.a.v.) üzerinde kim bilgi sahibi olabilir? Ayrıca O’nun verâset-i tâmmesine sahip olan Zât-ı Şerif (k.s.) bunu bize bildirmese kendiliğimizden bunu nasıl idrâk edebilirdik!
***
Cehennem’e ancak asâleten girilir
Hem asâleten hem de tebaan giriş, Cennet’edir. Cehennem’e tebaan giriş yoktur, sadece asâleten girilir. Nitekim Üstâzımız (k.s.) Hazretleri, “…O gün ki kişi, ellerinin ne takdim ettiğine (dünyada iken ahiret için neler yapıp gönderdiğine) bakacak ve diyecek ki kâfir: Ah no’laydı, ben bir türâb (toprak) olaydım”[Nebe’ suresi, 40] mealindeki ayet-i kerimeden bahsederlerken şöyle buyururlar:
“Cennet’e ya asâleten veyahut tebaan girilir. Kâfirlerin çocukları emr-i imanla mükellef olmadan, bilâ-iman öldükleri için asâleten giremeyecekleri gibi, ebeveynleri gayrimüslim olduğundan tebaan dahî giremezler. Cehenneme ise asâleten girilir. Tebaan Cehennem’e girmek yoktur. Bu çocuklar, küfürleri sabit olmadığı için oraya da giremezler. Onlar, hayvanat ile beraber ‘Kûnû türâben (toprak olun)’ emrine uyarak toprak olacaklar. Kâfirlerin ‘Yâleytenî (no’laydı!)’ sözleri bunun delilidir.” [Z.Sunguroğlu’nun Notları, s. 95]
Mevzu ile ilgili olması bakımından ayrıca aşağıdaki linke de bkz.