merhaba, bu şekilde bir soru soracağım için öncelikle sizlerden ve okuyan ehl-i sünnet kardeşlerden çok ama çok özür diliyorum. Eğer sizin için uygunsa sorumu siteye koymazsanız,eğer koyarsanız da adımı yayınlamazsanız sevinirim.

(…)  

Mahzuf soru: İsmi mahfuz bir üye tarafından tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Selamün aleyküm.

Merhaba. Sorunuzu da isminizi de yayınlamıyoruz, zaten gereği de faydası da yok.

İstimnânın haram olduğunu bildiğinizi belirtmişsiniz. Ancak bu hususta etraflı ve sağlıklı bilgi için aşağıdaki linklere de mutlaka bakmanızı tavsiye ederiz.

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1990-istimna-bi-l-yed.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1784-istimna.html

Sorunuzun cevabına gelince…

1. Dinen haram / yasak olan bir şeyi yapmamak üzere nezirde bulunulmaz. Nezredilirse de esasen bu nezir olmaz. Çünkü o iş zaten meşrû değildir; dolayısiyle Allahu Teâla’nın nehyine uyup işlememek, bundan kaçınmak lazımdır. Orgazm olup olmamak ise cenabetlikle / gusülle / yıkanmakla alakalıdır; filasıl bu çirkin fiilin günah olmasını engellemez, çünkü o cürme fiilen teşebbüs vardır. O bakımdan nedametle / tam bir pişmanlıkla tevbe ve istiğfar etmek gerekir.

Keza haram olan ya da yerine getirilmesi mümkün olmayan şeylerin nezri / adanması da caiz değildir. Böyle bir adağın yerine getirilmesinin caiz olmayacağı da icma’ ile sabittir. Ancak bu durumda, Hanefî ve Hanbelîlere göre yemin keffâreti ödemek gerekir. Diğer mezheplere göre ise adak sahih olmadığından herhangi bir şey lazım gelmez.

2. Bu madde de ilk sorunuzdan bağımsız değil. Malumunuz, düşünceler kötü de olsa fiiliyata dökülmedikçe şer’i bakımdan / fetva açısından günah tasnifine girmez, kişi bunlardan sorumlu olmaz. Fakat takvâ yönüyle yapmaması gereken, kirletmemesi icap eden gönül dünyasını, iç âlemini o tür pis düşüncelerle lekelediği, en kıymetli sermayesi olan vaktini bu tür olumsuzluklarla, nefsânî arzularla çar-çur ettiği için manevi bakımdan mutlaka zarar görür. Sınırlarda, tehlikeli yerlerde dolaşmaya başlar, ibadet ve tâatinden de zevk almaz, alamaz hale gelir. En önemlisi de Allahu Teâla’nın rızasından uzaklaşır. Bundan büyük felaket, bundan feci zarar-ziyan olur mu? Binaenaleyh gene mutlaka gözyaşıyla ve tevbe-istiğfar ile kalbini yıkayıp arıtması, kendine gelip hayatına bir çekidüzen vermesi lazımdır.

…Ve her iki durumda da aklı başına gelmesi, Allah’a (c.c.) verdiği ahdini-sözünü unutmaması, haram-helâl sınırlarını aşmaması bakımından birer yemin keffâreti ödemesi yerinde ve güzel olur.

Unutmamak lazım; din sadece emir ve nehiylerden / yasaklardan ibaret değildir. Sünnet ve âdabı, mekruh ve şüphelileri de gözardı etmemek, hayatımızın hiçbir safhasında hatırdan çıkartmamak, edebi terkten şiddetle kaçınmak gerekir. İrademize hâkim olmamız iktiza eder. Allah dostlarına göre edep, insanın bedenindeki ruhtur, enbiyâ ve evliyânın göz ve gönül nûrudur, şeytanın ve nefs-i emmârenin katilidir, insanla hayvanı birbirinden ayıran en önemli haslettir / vasıftır. Budan dolayı denilmiştir ki:

Edep bir tâc imiş nûr-i Hudâ’dan
Giy ol tâcı, emîn ol her belâdan

Allah ve Rasûlü’ne yükselen merdivenin basamakları, ancak edeple çıkılır... Edepten yoksun olanlar, mânevi derece itibariyle terfî ve terakkîden de mahrumdurlar. Bu hususlarda detaylı bilgi için lütfen aşağıdaki linklere de bkz.

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2607-tasavvuf-adab-ile-teeddubun-neticesi.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3415-teheccutte-hz-yunus-un-duasini-okumak-ve-irade-zaafiyeti-icin-dua.html

Go to top