Selamun Aleyküm Hocam; "Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi adede inamillahi ve ifdalih salaten daimeten bi devamillhil azıym" salat u selamında devamillah ifadesinden dolayı sadaka i cariye mantığı burada çalışır mı, yerine geçer mi?  Fi Emanillah   

Soru: uğur tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

*******

Ve aleyküm selam.

Değerli kardeşim;

Zikrettiğiniz salavatı nereden aldığınızı belirtmemişsiniz. Okuduğum salavatlar arasında mevcut değil. Dolayısiyle bakma, inceleme imkânımız olmadı, haliyle fazileti hakkında da bir malumata sahip olamadık. Belki bunu kopyaladığınız yerde sorunuzla alakalı bilgi de olabilir. Bi-zahmet oraya tekrar bkz.

Ancak bu vesileyle önemli bir hususu hatırlatmak isteriz; kabule lâyık bir zikir, salavattan evlâdır. O bakımdan salavatı ihmâl etmemekle beraber, usûlüne uygun zikirle daha fazla meşgul olmanızı tavsiye ederiz. Bu meseleyle ilgili olarak aşağıdaki linke ve o ilnk için gösterilen diğer yazılara da bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3406-zikir-mi-faziletli-salevat-mi.html

Özellikle Kabûle lâyık bir zikir, salevâttan evlâdır başlıklı makaleyi mutlaka okuyunuz. Gereğini de yapmaya gayret ediniz.

***

Bu kısa girişten sonra sizin yazdıklarınıza gelince…

Evet, söyledikleriniz mantık olarak mâkul. Ama bu meselenin, pek de mantık ve mukayese işi olmadığını, bu yolla sıhhatli bir neticeye varılamayacağını düşünüyorum. O bakımdan bizim için önemli olan, ulemânın bu mevzuda ne söylemiş olduğudur, ona bakmamız lazım. Bilmem anlatabiliyor muyum? Zira sadaka-i cariye ayrı, salavat-ı şerife getirmek ayrı şeydir. Evet, kaydettiğiniz salavatın Allah indinde sevabı büyük olabilir, lakin sadak-i cariye ile mukayese edilebilir mi?

Onu bilmiyorum; o hususta bir şey söyleyemem.

Dilerseniz sadede gelelim.

Sadaka, malum olduğu üzere, geniş anlamıyla nafile olarak yapılan hayır ve hasenâtı, insan ve hayvanlara yapılan iyilik, lütuf ve ihsanları, hatta insanların gönlünü hoş eden güzel söz ve davranışları şumûlüne alır. 

Sadaka-i câriye ise, ecri-sevabı devamlı olan sadaka manasına gelir ki, vakfedilmiş sadaka ile diğer hayır ve hasenât bu mahiyettedir. Bir hadis-i şerifte sürekli ecir kaynağı olan ameller şöyle belirtilmiştir:

"İnsan öldüğü zaman amel işlemesi kesilir. Ancak üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i cariye, kendisinden yararlanılan ilim veya kendisine hayır dua eden sâlih çocuk." [Dârimi, Sünen, Mukaddime, 46]

Bu hadis-i şerifte zikredilen sadaka-i câriye; mektep-medrese, hastahane, yol, köprü, çeşme, mescid, yoksullar için aş evi gibi hayır yerlerini içine alır alır. İnsanlar bu gibi yerlerden yararlandığı sürece, bunları yaptıranlar, yapılmasına sebep olanlar, yol gösterenler ve destek olanlar, gerek sağlıklarında ve gerekse vefatlarından sonra ecir almaya devam ederler.

Faydalı bir ilim bırakan da, bu ilimden, kitaptan, keşif ve icattan toplum yararlandıkça -mü'min olmak şartıyla- sürekli olarak ecir / mükâfat alır. Nitekim ilim, irfan ve irşatlarıyla cemiyette iyi bir çığır açanın büyük mükâfatına, kötü çığır açanın da günahına hadis-i şerifte şöyle yer verilmiştir:

"Kim iyi bir çığır açarsa, bununla amel edenlerin ecri kadar ecri bu çığırı açan alır. Kötü bir çığır açan da, bununla amel edenlerin günahı kadar günahı yüklenir." [Müslim, Sahih, İlim, 15; Zekât, 69; Nesâî, Sünen, Zekât, 64; İbn Mâce, Mukaddime,14; Dârimî, Mukaddime, 44; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 357, 359-361, 362]

Dine ve topluma yararlı bir çocuk yetiştirmek de, toplum bu çocuktan yararlandıkça, onun yetişmesinde katkısı bulunan anne, baba, hoca gibi kimselerin sürekli ecir almalarına bir sebeptir.

Vakfedilen gayrimenkuller de sadaka-i cariye niteliğindedir. Vakıfnâmedeki esaslara göre, hayır yönü işletildiği sürece, vakfedene ecir gelmeye devam eder. Önceki asırlarda büyük han, hamam, medrese, dükkân ve çarşıların vakıf olarak topluma kazandırılması, mâliklerinin devamlı bir ecre nail olma istekleri vesilesiyledir.

Bu mevzuda gelen başka hadis-i şeriflerden bazıları da şöyledir:

Yedi şey vardır ki, kul vefâtından sonra kabrindeyken de bunların ecri kendisine ulaşır: Öğrettiği ilim, akıttığı su, açtığı su kuyusu, diktiği meyve ağacı, inşâ ettiği mescid, mîras bıraktığı Mushaf-ı Şerîf, vefâtından sonra kendisi için istiğfâr edecek hayırlı evlât.” [Beyhakî, Şuab, III, 248; Heysemî, I, 167]

Öldükten sonra kulun derecesi yükseltilir. Kul:

- “ Ey Rabbim! Bu sevap nereden geldi?» diye sorar. Cenâb-ı Hak ona:

− “(Arkanda bıraktığın) hayırlı ve sâlih evlâdın senin için istiğfarda bulundu, duâ etti” buyurur.” [İbn Mâce, Sünen, Edeb, 1; Ahmed, Müsned, II, 509]

Görüldüğü üzere bu hadislerde zikrolunan sadaka-i cariyeler arasında latinize ettiğiniz salavattan da, başka salavatlardan da bahsolunmuyor. Evet, ecri büyük olabilir. Ama bunu herhalde sadaka-i cariye ile karıştırmamamız münasip olur.

Allâhu a’lemu bi’s-savâbi…

Go to top