Selamun aleykum Hocam. Bir ateistin, davetine icabet edebilir miyiz? Yemeğinden yiyebilir miyiz? Bu insanlarla zaruriyet halinde arkdaşlık ilişkimiz nasıl olmalıdır? Teşekkür ederim

Soru: Tuncay tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm Selâm kardeşim…

Bildiğiniz gibi ‘davete icabet sünnettir’. Ancak o davette günah-isyan türü şeyler yoksa tabii… Değilse sünnet olmaktan çıkar, isyan halini alır elbette. Hele de sizin işaret ettiğiniz gibi davet sahibi bir ateist ise, dikkat etmek gerekir.

Yenilip içilecek maddeler helâl gıdalardan mı oluşuyor? İçlerinde sağlığa zararlı şeyler var mı? Biliyorsunuz Hayber’de bir Yahudi kadın, zehirli oğlak eti ikram etmişti Rasûlullah Efendimize ve ashabına… Ayrıca söz konusu davette günah sayılabilecek fiillere yer veriliyor mu? Bütün bunlar dikkatten uzak tutulmaması gereken hususlardır.

Her şey tamam, olumlu diyebiliyorsanız şayet, o takdirde yapılan ikramı yemeniz haram olmamakla birlikte mekruhtur; imkan nisbetinde kaçınmak gerekir. Ama davet-ikram Ehl-i Kitap’tan olsaydı, yemenizde bir beis olmazdı... Zira Cenab-ı Hak, “…Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir." [Mâide suresi, 5] buyuruyor. Ama tabii ki yememek evladır, mutlaka yememiz gerekiyorsa, o zaman da “Hediyyetün minallah” deyip yememiz münasip olur. Zira hediye herkesten alınabilir, herkese verilebilir. Gayrimüslim bir komşumuza da bir şey verirken, özellikle kurban etinden ikramda bulunurken, hediye niyetiyle vermemiz gerekir.

***

Gayrimüslimlerle ilişkilerimiz zaruret miktarını aşmamalı… Ölçülü olmalı… Onlarla olan münasebetlerimiz, mü’min bir kardeşimizle olduğu gibi olmamalı. Belli alanlarda, belli sınırlar dahilinde yürümeli. Hiçbir surette ‘sır’ denilebilecek şeyler paylaşılmamalı. İslâm’ın ve Müslümanların aleyhine kullanabilecekleri mevzularda kesinlikle açık verilmemelidir.

Bu arada şunu da ifade etmiş olalım: Gayrimüslimi misafir edip ona iltifat etmekte beis olmadığı gibi, evinde misafir kalmakta da beis yoktur. Hattâ İslâm'ı anlatabilmek için, gerekiyorsa gayrimüslimlerde misafir kalmak vacib bile olur.

Ve yine Müslüman olmayan bir hastanın ziyaretine gitmek de caizdir, dinen bir sakınca yoktur. Hz. Enes'ten (r.a.) rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimize (s.a.v.) hizmet eden Yahudi bir genç vardı. Hastalandı... Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) onun hâlini sormaya gitti ve İslâm'a davet etti… O da Efendimizin davetine icabet ederek Müslüman oldu. Said bin Müseyyeb'den (r.a.) rivayet edilmiştir. Nebî (s.a.v.), ölüm döşeğinde yatan ve Müslüman olmayan amcası Ebu Tâlib'e gitti ve hâlini sordu. Keza, yolculuktan dönen bir gayrimüslime gidip "hoş geldin" demekte, halini-hatırını sormakta da beis yoktur.

***

Yüce dinimiz İslâm, insana büyük değer vermiştir. İnanan ve inanmayan herkes için şefkat kanadını açmış, insan olmak açısından mü'min ile kâfir arasında ayırım yapmadan bütün insanların aziz ve yeryüzünde hâlife olduğunu ve hepsinin Hz. Adem ile Hz. Havva'dan (aleyhimesselâm) türediklerini, tanışıp aralarındaki bağları kuvvetlendirmek için onları kabile-kabile, şube-şube, bölük-bölük olarak yarattığını beyan etmektedir. Mü'min olsun olmasın herkese, hattâ her canlı mahluka iyilik yapmak için teşvik etmektedir. Rasûlullah (s.a.v.) buyuruyor ki: "Her canlı yaratığa iyilik etmekte sevab vardır." [Buharî, Edebü’l-Müfred, Hadis no: 379] Âyeti Kerîme de Rabbimiz (c.c.) şöyle buyuruyor: "Din için sizinle savaş etmeyen ve yurtlarınızdan sizleri çıkarmayan kimselere iyilik ve ihsan etmenizden, onlara adaletli davranmanızdan Allah (c.c.) sizleri menetmez. Şüphesiz Allah âdil davrananları sever." [Mümtehıne suresi, 8]

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Üç çeşit komşu vardır. Bir hakkı olan komşu (hakkı en az olan komşu budur), iki hakkı olan komşu ve üç hakkı olan komşu. Bir hakkı olan komşu Müslüman olmayan komşudur. İki hakkı olan komşu, Müslüman olan komşudur. Bir hak İslâm'ın, diğer hak da komşuluğundur. Üç hakkı olan komşu ise; komşu, Müslüman ve akraba olan kimsedir. Bir hak İslâm'ın, bir hak komşuluğun, diğer bir hak ise akrabalığın hakkıdır.” [İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, 10, 456]

Görüldüğü gibi insan, Müslüman olmasa da muhteremdir. Hakkına tecavüz etmek şöyle dursun, kendisine yardım edip iyilik etmek ve kalblerini rencide edecek söz ve davranışlardan son derece uzak durmak lazımdır.

***

İslâm dini hâkimiyeti altında yaşayan gayrimüslimlere büyük haklar ve geniş hürriyetler tanımıştır. Bunları maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

1. İnanç ve ibadetlerinde hürdürler. Diledikleri gibi ibadet edebilirler. Mâbedlerine dokunulmaz. Rasûlullah (s.a.v.), "Onları ibadetleriyle başbaşa bırakınız" buyuruyor. 

2. Dinimizce, domuz gibi haram olan bir şey onlar için mubah olduğu takdirde onlara dokunmamız, zarar vermemiz caiz olmaz.

3. Evlenmek, boşanmak ve nafaka gibi, ahvâl-i şahsiye meselelerinde / özel işlerinde serbesttirler.

4. İslâm dini, akıl-ilim ve mantık çerçevesi dahilinde onlara münazara hakkını veriyor. Onlarla münazara yaparken onları rencide edecek söz ve davranışlardan sakınmak lazımdır. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur.” [Ankebut suresi, 46]

5. Yine dinimiz Hıristiyan ve Yahudilerin yemeklerini yemeyi ve kadınlarıyla evlenmeyi mubah kılmış. Allah Teala bu hususta şöyle buyuruyor "Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin (Yahudi ve Hıristiyanların) yiyeceği size helaldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mü'min kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere mihirlerini vermeniz şartıyla size helâldir". [Mâide suresi, 5]

6. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, onların ziyaretlerine gitmek ve hastalarının halini sormak mubahtır.

7. Müslümanlarla alış-veriş mubah olduğu gibi, gayrimüslimlerle alış-veriş de mubahtır.

8. Kurban kesilirse komşulara ikram etmek sünnet olduğundan, gayrimüslim komşulara da hediye olarak ikram edilebilir.

9. Gene açıkladığımız gibi Müslüman olmayan kimseye hediye vermek ve ondan hediye almak da caizdir. Çünkü Mekke-i Mükerreme fethedilmeden önce Mekke'de büyük bir kıtlık başgösterdi. Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) Mekke fakirlerine dağıtılmak üzere beşyüz altın gönderdi. [İbn Abidin, Reddü'l-Muhtâr ale'd-Dürril'Muhtâr, 2, 67]

***

S o n u ç

Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.[Maide suresi, 51] ayetine rağmen onlarla nasıl anlaşma yapılabilir, gibi bir soru akla gelebilir…Nitekim toplumumuzda bu âyet-i kerimeyi yanlış değerlendirerek, Yahudi ve Hıristiyan âlemiyle yapılan askeri paktlara ve ticarî anlaşmalara karşı çıkan bir takım kişi ve çevrelerin mevcudiyeti de hepimizin malumu…

Oysa onlarla dost olmamız; onların dünyevi bakımdan elde ettikleri faydalı ve güzel gelişmeleri, medeniyet ve tekniklerini beğenip takdir ederek almamız, kendi toplumumuza aktarmamızdır. Yoksa dinimizden-inancımızdan-ahlâki umdelerimizden taviz vermemiz değildir. Tabii bunun yanında bir başka hedef de, her türlü dünyevi emniyet-güvenlik, huzur ve sükûnun, mutluluğun temeli olan barış atmosferini korumaktır. Böyle bir dostluk ise, Kur’an-ı Kerim’de biz mü’minler kesinlikle yasaklanmış değildir.

Zira dünyada huzur-sükûn ve saadetin/mutluluğun esasının güvenlikten geçtiği açıktır. Terörün, anarşi ve kargaşanın, harplerin-darplerin-savaşların dünyayı kasıp kavurduğu günümüzde, bunun böyle olduğu çok daha net bir şekilde görülmekte ve anlaşılmaktadır.

Velhasıl, dostlarımıza karşı mertçe-yiğitçe-cömertçe davranmalı; düşmanlarımıza karşı da barış-anlaşma ve uzlaşma içerisinde olmaya çaba göstermeliyiz. Vesselâm…

Go to top