Muhterem Halis Bey,
1-) Şu içinde yaşadığımız zamanda mahmut efendi hz.lerine mi rabıta yapmak efdaldir yoksa Süleyman Hilmi Tunahan hoca efendi hazratlerine mi? bu hususta -gerçi Allah yolunda irtihal edenlere ölü denmez de- mürşidinizi dirilerden arayınız deniyor.
2-) Bir de Süleyman Efendi Hz.lerinden sonra peygamber varisi gelmeyeceğini söyleyen bağlıları var doğru mu? fakat mahmut efendi hzleri 15.asrın müceddidi imiş.bir mübarek müceddidiye kolundan diğeri ise halidiyye. Cübbeli ahmet hoca halidiyye kolunun diğer kollardan daha üstün olduğunu belirtiyor.bu husustaki cevabınız nedir?
3-) Peygamber varisi olabilmek için rabıta vermek şart mıdır? (altın silsileye dahil olmak için )rabıta vermeyen alimleri de altın silsileye dahil edenler var. bu şumullü sorularıma vakit ayırıp cevaplandırdığınız için teşekkür ederim.
*******
es-Selâmu aleykum…
Sorularınızın tamamına üç farklı tarzda cevap vermeyi düşündüm. Umarım sadra şifa, derde deva olur.
Cevap 1- Bu ve benzeri sorular ve cevapları kime ne lazım? Ne gibi bir fayda mülahaza edilebilir? Bunları konuşmak kime ne getirir, kimden ne götürür? Bâhusus toplum açısından? Câmialar / cemaatler zaviyesinden?.. Bazı şeyleri konuşurken, sorup soruştururken iyi hesap etmek lazım.
Herkes gittiği yoldan memnun ki o yolun yolcusu… Öyle değil mi?
Çok merak ediyorsan şayet; kolları sıvar, araştırırsın. Vardığın neticeyi kamuoyu anketi gibi başkalarıyla paylaşman da gerekmez, zarar yok, kendinde kalsın.
***
Cevap 2- Tasavvuf erbabının, malumunuz, edebiyattan mülemma’ tarzında çok hoş bir sözleri vardır. Derler ki:
“Men lem yezuk / Bilmez yazık”…
Demek ki tasavvufta öğrenmenin-bilmenin-kavramanın, idrâk etmenin, bir şeyin şuuruna varmanın tek yolu var; o da t a t m a k… “Lafla peynir gemisi yüremediği” gibi, tasavvufta da kaalin / zahirî ilmin / dış bilginin pek bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Tadacaksın, yaşayacaksın, meş'ûr ve müdrik olacaksın! Bunlardan mahrum olmayacaksın.
Hangi çeşmenin suyunun akıp akmadığını, lezzetinin ne olup olmadığını sorup anlamaya çalışmaktan ziyade, tadarak-yaşayarak öğreneceksin. Balın tadı anlatmakla anlaşılabilir mi!
***
Cevap 3- Şairin dediği gibi,
“İdrâk-i meâlî bu küçük akla gerekmez / Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez."
Bize düşen, yapmamız gereken vazife; nail olduğumuz nimetin kadr u kıymetini iyi bilmek, küfrân-ı nimetten kaçınıp şükründen geri kalmamak olmalı… Eğer nailiyet söz konusu değilse, Cenab-ı Hak’tan niyaz etmeli... Ki, sizin ifadenizle “Şu anki zamanın sahibi”ni buldursun.
Bilirsiniz, atalarımız “Nasipsiz dayak bile yenmez” demişler… Nasipte-kısmette varsa, mutlaka çıkar karşımıza… Bundan emin olunuz.
Ama nasipte yoksa, gene atalarımızın tabirleriyle, “Kısmetsiz kelp kurban bayramında sefere çıkar” sözünün neticesine mâruz kalmaktan kurtulamayız. Dünya bir araya gelse, Rasûlullah’ın (s.a.v.) vârisini bulmamız mümkün olmaz.
Mevzu ile alakalı olarak aşağıdaki linklere de bkz.
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1705-silsile-i-sadat-i-aliyye-nin-29-halkasi.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/788-malumat.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1236-selamun-aleykum-halis-bey.html