Bir kişi hanımını üç talakla boşamış; daha sonra erkek bir başka kadınla evlenmiş, fakat onunla da anlaşamayıp ayrılmışlar. Ama bu esnada eski hanımı kimseyle evlenmemiş, şimdi bu adam eski hanımı ile tekrar evlenmek için görüşüyorlarmış, bunların evlenmeleri caiz olur mu? İsim mahfuz
********
Üç talakla boşamalarda artık nikâh bağı kalmaz. Dolayısiyle kadının, ilk eşiyle tekrar evlenmesinin caiz olması için ikinci bir evlilik yapmış olması ve ikinci eşinin kendisini boşamış ya da vefat etmiş bulunması gerekir. Bundan sonra şayet iki taraf da istiyorsa, ancak bu şartlarda tekrar evlenebilirler.
Bu meselede "hulle" yolunun asla tercih edilmemesi gerekir. Zira Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), hulle yapana da yaptirana da lânet etmiştir. [Bkz. Tirmizî, Sünen, Nikâh, 27, Hadis no: 1119] Çünkü hulle uygulamasında mürüvvet (insanlık-mertlik-yiğitlik) ayaklar altına atılmış olmakta, hamiyyet azlığı, izzet-i nefs (onur-haysiyet) yokluğu veya düşüklüğü ilan edilmiş olmaktadır. Bu davranışın kadının ilk kocası hakkında ne kadar âdice, incitici ve haysiyet kırıcı olduğu açıktır. Hulle yapan hakkında da, bir başkasının menfaati / yararı için cimâya tevessül etmekle kendisine yükleyeceği ayıp, öbürünün tezellülünden az olmasa gerektir. O bakımdan bu tür muamelelerden kaçınmak en ihtiyatlı, en doğru, en güzel, en isabetli yoldur. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), böylelerini emanet alınan tekeye benzetmiştir.
Âlimler, bu hadis-i şerifi esas alarak, "evlenince boş olmak" kaydıyla veya "boşamak şartıyla" yapılan nikâhların bâtıl olacağına hükmetmiştir. Hatta, İbn Ömer'den (r.anhuma) gelen bir rivayette, "Biz Rasûlullah (s.a.v.) zamanında bu çeşit muameleleri zina sayardık" buyrulmuştur.
Sübülü's-Selâm'da müellif el-Hasenü'l-Mağribî es-San'ânî (rh. v. 1208/1793) şu dikkat çekici açıklamalarda bulunmuştur:
"Bu hadis, tahlîl'in (hulle yapmanın) haram olduğuna delildir. Çünkü lânet ancak haram edileni işleyen hakkında kullanılır. Her haram edilen şey, yasaklanmıştır. Yasaklama akdin fâsid olmasını ve lâneti iktiza eder. Bu fail için de olsa, hükme illet teşkil etmesi sahih olan bir vasfa bağlı kılınmıştır. Tahlîl'de yer verilen bazı suretler zikredilmiştir.
"Akidde muhallil, 'Ben kadını helâl kılınca artık (benimle) nikâh yoktur' der. Bu şekil (bu uygulama), mut'a nikâhı gibidir, çünkü nikâh müddetini sınırlamıştır.
"Muhallil akidde; 'Kadını helâl kıldım mı boşadım demektir' der."
"Bunları söylemez ama, akid yaparken kadını helâl kılmak niyetiyle temasta bulunacağına, asıl kasdının daimî bir nikâh yapmak olmadığına niyet eder. Lânetin zâhiri bütün bu akid nevilerine şâmildir. Akdin bütün bu çeşitleri de fâsiddir."
Ancak bu mesele ile ilgili olarak şunu da kaydedelim: Hanefîler tahlîle (usûlüne göre hulle uygulamasına) fetva vermiş, bunun haram bir akit olmadığını söylemişlerdir. Bu mevzuda bu kadarla iktifa ediyor, meselenin detayına girmiyoruz.