Hoca Nasreddin rahmetullahi aleyh ikazlarını yaparken, öyle ulu-orta her yerde her şeyi söylemez. Fırsatı düştüğünde nazik bir şekilde araya girer ve taşı gediğine koyar. Çünkü Hoca merhum, bir hakîkati anlatmanın, bir meseleyi söylemenin pekçok yolları olduğunu bilir... Bazan cereyan eden bir hâdise, bazan geçmişte meydana gelmiş bir vak’a, bazan bir soru, bazan da bir mes’ele onun söyleyecekleri hikmetler için tam bir fırsattır.

Nitekim Hoca Efendi birgün çarşıdan geçiyormuş Kaadı (Hâkim) da bir tüccarın dükkânında oturmuş, dükkân sahibi ile yârenlik etmektedir. Kaadı Hoca Efendi’yi görünce, sohbet etmek için içeri çağırır. Hoca Efendi de bu dâvete icâbet edip dükkâna oturur. Bir aralık Kaadı Hoca Efendiye:

 

— Hoca Efendi! Çok söyleyen, çok yanılır, derler. Hiç va’z ederken yanıldığın olur mu? deyince, Hoca da düşünmeye lüzum kalmadan:

 

— Evet, Kaadı Efendi! Bir gün va’z ederken öyle coşmuşum ki, sorma, “Kaadıyâni fi'n-nâr” [İki sınıf kadı, yani rüşvet alan ve adâletsizlik yapanlar cehennemliktir] diyecek iken, “Küllü kaadın fi'n-nâr” [Bütün kadılar cehennemliktir] demişim. Bir kerede şöyle bir hata işledim: “İnne'l-füccâre lefî cahîm” [Fâcirler cehemnemliktir] diyecek yerde ağzımdan “İnne't-tüccâra lefî cahîm” [Tüccarlar cehemnemliktir] çıkıverdi...


Kadı ile tüccar fena halde bozulurlar. Bu ağır ithamın altından kalkmak için Kaadı Efendi Hoca Efendiye:

— Hoca Efendi!.. Bazan tam olarak müzevir(ara açan) e dönüyorsun. Böyle anlarda seninle kimse baş edemez. Bazan da yaban öküzüne dönersin, senin yanına hiç yaklaşılmaz.


Hoca Efendi, Kaadı'nın dersine devam eder:

Hemen oturduğu yerden kalkar, Kaadı ile tüccarın arasına oturur. (Kaadı’ya doğru dönerek):

— Bazan müzevire döndüğüm olur. Ama ne müzevirim ne de yaban öküzü! İkisinin arasında idare edip gidiyoruz, der.

 

Kaadı ile tüccar başta Hoca Efendiyi alaya alıp gülmek ve eğlenmek niyetindedirler. Fakat Hocamız, bu iki sınıfın cemiyet/toplum hayatında ne derece önemli olduğunu, mükellefiyetlerini/yükümlülüklerini yerine getirmezlerse, nasıl vahim bir neticenin ortaya çıkacağını mânidar bir şekilde dile getirmektedir.

 

Yine bu nüktesinde, cemiyeti bu iki sınıfa karşı uyarmaktadır. Bu iki meslek, bütün fazîlet ve rezîletlerin birbirlerine karşı amansız savaş açtıkları alanlardır.

 

Hoca Efendi merhum aslında şahısları değil; aksak işleyen mekanizmaları, insana yaraşmayan kıymet hükümlerini alaya almaktadır.

 

O’nun hedefi hiçbir zaman şahıslar olmamıştır. Önemli olan anlayışlarıdır. Ama meselelere bağlı oluduğu için şahıslar zarurî olarak yer almaktadır.


***

 

MUALLİM NÂCİ’DEN İKİ BEYİT

İhtilâfatıyla uğruşmakda dehrin zevk yok
Zevk ânın mersâd-ı ibretten temâşâsındadır


Kimi vicdâna dokundu, kimi cism ü câna
Zevk nâmıyla ne yaptımsa peşîman oldum.

{tortags,472,1}

Go to top