Selamün aleyküm hocam,
Şefaati inkar eden bir zümrenin varlığındna hepimiz haberdarız. Ehli sünnet akidesine göre ise şefaatin HAK olduğundan şüphemiz yok. Mevzu ile alakalı ileri sürülen en büyük delil ise Bakara Suresi 154. ayeti kerimedir.
Bu ayeti kerime hakkında izahınız nedir, bu delili söyleyenlere ne cevap vermek icap eder? Abdülhamid KARAMAN
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Bahis mevzuu ayet-i celile mealen şöyle: “Allah yolunda katlolunanlara ölüler demeyin, hayır diridirler ve lâkin siz sezmezsiniz.” [Bakara suresi, 154] Dolayısiyle şefaatle alakalı olmadığı açık. Kanaatimce siz ayet numarasını yanlış verdiniz. O halde biz, bunu bir tarafa bırakarak şefaatle ilgili ayetlere bakalım; inkâr ve itirazcıların delil olarak öne sürdükleri ayetler ile Ehl-i Sünnet’in onlara verdikleri cevapları ele alalım.
Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) ümmeti içindeki günahkârlara şefaati
Bu meselenin hak olduğu sahâbe, tâbiîn, dört imam ve Ehl-i Sünnet’ten diğer âlimlerce de ittifak edilen bir husustur. Ancak Hâricîler ve Mu'tezile ile Zeydîler gibi bid'at fırkalarının pek çoğu bunu inkâr etmiştir. Onlar diyorlar ki:
Kim Cehennem’e girerse, ne bir şefaatle, ne de başka bir sebeple ondan çıkamaz. Onlara göre, Cennet’e giren Cehennem’e girmeyecek, Cehennem’e giren de Cennet’e girmeyecektir. Kezâ onların nazarında aynı şahısta hem sevap, hem de günah olmaz.
Ancak sahâbe, tâbiîn, eimme-i erbaa ve diğerleri gibi öteki müçtehitler, Allah Teala dilediğine azap çektirdikten sonra bir topluluğun kimileri Hz. Muhammed'in (s.a.v.) şefaatiyle, kimileri başkalarının şefaatiyle, kimileri de şefaat olmaksızın Cehennem’den çıkarılacağını belirten mütevatir hadisleri kabul eder ve öylece inanırlar.
Şefaati inkâr edenler şu âyetleri delil getirirler:
“Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz”. [Bakara suresi, 48]
“Ve öyle bir günden sakının ki, o gün kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez ve ona şefaat de fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler.” [Bakara suresi, 123]
“Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir.” [Bakara suresi, 254]
“Yaklaşmakta olan o felaket (kıyamet) gününü de onlara haber ver. O dem ki yürekler gırtlaklara dayanmıştır, yutkunup dururlar. Zalimler için ne ısınacak bir dost vardır, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.” [Mü'min suresi, 18]
“Artık şefaat edicilerin hiçbir şefaati onlara fayda vermeyecek.” [Müddessir suresi, 48]
***
Ehl-i Sünnet'in inkârcılara cevabı
Yukardaki âyetlerle şefaat hakkında önemli iki husus belirtilmiş, onlara dikkat çekilmiştir. Şöyle ki:
1) Şefaatin müşriklere faydasının olmayacağı... Nitekim Allah Teala onların ahiretteki bu hallerini tasvir ederken şöyle buyurmaktadır:
"(Cennetlikler Cehennemliklere sorarlar:) Nedir sizi Sekar'a (yakıcı ateşe, Cehennem’e) sokan? diye. Mücrimler derler ki: Biz namaz kılanlardan değildik.Yoksula da yedirmezdik. Bâtıla / boş şeylere dalanlarla dalar giderdik. Ceza gününü yalanlardık. Nihayet bize ölüm gelip çattı. Artık onlara şefaatçilerin şefaatı fayda vermez.” [Müddessir suresi, 42-48]
İşte bu kimselere o gün, inkârları yüzünden şefaatçilerin şefaati fayda vermez. Çünkü onlar kâfir idiler. Ayrıca iman götürüp Cennet’e girseler dahi şefaate nail olamazlar, zira şefaate inanmamışlardı…
2) Bu âyetlerle ayrıca; müşrikler, Ehl-i Kitab ve Müslümanlar içinde Allah'ın izni olmaksızın yaratıkların şefaat edebileceğini sananlara, bu bâtıl inançta olan bid'at ehlinin ileri sürdükleri şefaat düşüncesi reddedilmektedir. Onlar sanıyorlar ki, Allah katındaki şefaat de, insanların, insanlar yanındaki şefaati gibidir. Kendisinden şefaat istenen kişi bunu, ya şefaat isteyenden birşeyler beklediği, ya da ondan çekindiği için kabul eder. Yani şefaat isteyen ile kendisinden şefaat istenenin güya karşılıklı çıkarları söz konusu olduğunu zannediyorlar. Müşrikler, Allah'tan ayrı olarak (Onun izni olmadan) meleklerden, peygamberlerden ve sâlihlerden bazılarını şefaatçiler ediniyorlardı. Onların heykellerini yapıyor, o heykellerden şefaat diliyor ve şöyle diyorlardı:
‘Bunlar, Allah'ın hâs adamlarıdır. Biz, Allah'a dua ve ibadetlerle tevessül ediyoruz (onları vesile ediniyoruz) ki, bize şefaat etsinler. Tıpkı hükümdarlara, yakın çevrelerindeki hâs adamlarıyla tevessül edildiği gibi... Çünkü onlar, hükümdarlara başkalarından daha yakındırlar. Hükümdarların izni olmasa da, onlar katında şefaat ederler. Onlardan biri, hükümdarın istemediği bir şey hakkında da şefaat edebilir. Zira hükümdarın da bunda bir çıkarı vardır. Şefaat dileyenden ya bir şeyler beklemektedir, ya da kendisine verilebileceği bir zarardan korkmaktadır.’
İşte Allah Teala, onların bu nevi şefaat inancını reddediyor ve buyuruyor ki:
“(Onun) izni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir?” [Bakara suresi, 255]
“Göklerde nice Melâike vardır da Allah dileyip râzı olduğuna izin vermezden evvel şefaatleri hiçbir şey'e yaramaz.” [Necm suresi, 26]
“(Rasûlüm!) Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona şöyle vahyetmiş olmayalım: ‘Hakikat şu ki, benden başka ilâh yoktur. Onun için bana ibadet edin.’ Böyle iken dediler ki: ‘Rahmân çocuk edindi.’ Allah bundan münezzehtir. Doğrusu melekler (Allah'ın çocukları değil,) ikram olunmuş kullardır. Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler. Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da yapacaklarını da) bilir. Onlar, Allah'ın râzı / hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun korkusundan titrerler.” [Enbiyâ suresi, 25-28]
“(Rasûlam) De ki: ‘Allah'ı bırakıp da ilah saydığınız putlarınıza istediğiniz kadar yalvarın. Onların ne göklerde, ne yerde zerre kadar güçleri yetmez. Onların, bunlarda bir ortaklığı da yok. Allah'ın da onlardan bir yardımcısı yoktur.’ Allah'ın huzurunda şefaat da fayda vermez. Ancak izin verdiği kimseninki müstesna… Nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman ‘Rabbiniz ne buyurdu?’ derler. (Şefaat sahipleri de): ‘Hakkı söyledi’ derler...” [Sebe’ suresi, 22-23]
“Allah'ı bırakıyorlar da, kendilerine ne fayda, ne de zarar verebilecek olan şeylere tapıyorlar ve ‘Bunlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir’ diyorlar. (Rasûlüm) De ki, ‘Siz Allah'a göklerde ve yerde O'nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?’ Allah onların ortak koştukları şeylerin hepsinden münezzehtir.” [Yûnus suresi, 18]
“Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la inzâr et (uyar). Öyle ki, kendileri için O'nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçı vardır. Umulur ki Allah'tan korkarlar.” [En'âm suresi, 51]
Bu mevzuda daha başka ayetler de var elbette... Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şefaat tabiri 13 defa geçmekte... Muştakları (türevleri) ile birlikte toplam sayı 32’yi bulmaktadır. Bu ayetlerde anlatılanları şöyle özetleyebiliriz:
- Allah Teala’nın izni olmadan kimsenin şefaat edemeyeceği [2/255]…
- Bazı kişilerin ahirette şefaat isteyeceği [7/53]…
- Fakat Hz. Mevlâ’nın rızâsı olmadan kimsenin şefaat edemeyeceği [21/28]…
- İnkârcı mücrimlere/günahkârlara şefaatçilerin şefaatlerinin fayda vermeyeceği [74/48]…
- Bunlara şefaat edecek kimsenin bulunmadığı [40/18]…
- Putların kendilerine (putperestlere) şefaat edemeyeceği[30/13]dir.
Hadis-i şeriflerde ise bu mesele şöyle açıklanmaktadır:
- Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) şefaatçi olacağı [Müslim, Sahih, iman, 332]…
- Kur’an’ın şefaat edeceği, [Müslim, Sahih, Müsâfirîn, 252]…
- Rasûl-i Ekrem’in (s.a.v.) şefaatinin büyük günah sahibi olan Müslümanlara [Ebu Davud, Sünen, Sünnet, 31], samimi olarak kelime-i tevhidi söyleyenlere ait olacağı [İ. Ahmed, Müsned, 3, 307] haber verilmektedir.
Yukarda zikrettiğimiz ayetlerle, müşriklerin melekler, peygamberler ve sâlih kimseler için -Allah’ın iznine tabi olmadan mutlak manada- var olduğunu söyledikleri şefaat selahiyeti reddedilmiştir. Müşrikler nihayet onların heykellerini de yaptılar ve heykelleriyle şefaat dilemelerinin, aslında kendileriyle şefaat dilemek anlamında olduğunu söylediler. Kezâ onların heykellerini yapıp bu şekilde taptılar... Allah ve Râsûlünün reddettiği, dolayısiyle kınadığı, işte bu bâtıl şefaat inancıdır. Yoksa Ehl-i Sünnet inancına muvafık şefaatin kendisi değildir.
Mevzu ile ilgili geniş bilgi için bkz.
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1622-sefaati-inkar-eden.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1225-sefaati-en-makbul-olan.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/348-himmet-ve-sefaat-arasinda-nasil-bir-bag-vardir.html