Selamun aleyküm Hocam iki sorum olacaktı 1-Namaz da bir rekatta secdenin 2 kere yapılması gerektiği Kuran da mı var yoksa sünnetle mi sabit? 2-İslam tarihi ile ilgili kitap tavsiye edebilir misiniz?
Soru: Erkan Canlı tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
1. ‘Namazda bir rek’atta secdenin 2 kere yapılması gerektiği Kur’an’da mı var, yoksa sünnetle mi sabit?’
Zaman zaman hatırlattığımız üzere, öncelikle ahkâm-ı şer’iyyenin sadece Kitap (Kur’an) ve Sünnet’ten birine istinat etmesi gerektiği gibi mâlum, meşhur ve mecruh zannın-kanaatin-düşüncenin yanlış olduğunu ifade etmekle söze başlayalım. İfade edelim ki, sorunuzu okuyanlar da bu yanlışa düşmesin, düşenleri de uyarmış olalım. Her şeyden evvel Şer’î deliller Kitap ve Sünnet’ten ibaret değildir, İcma‘ ve Kıyas’ı da uunutmak lazım. Yani şer’î hükümlerin dayandığı aslî deliller iki değil dörttür. Bunların yanında ayrıca yedi de Fer’î deiller vardır. Detaylı bilgi için bkz.
http://www.halisece.com/islami-makaleler/312-islam-hukukunun-asli-ve-feri-kaynaklari.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/712-usul-i-fikih-fer-i-deliller.html
Bu tesbiti yaptıktan sonra gelelim sorunuzun cevabına…
Bizler, sahih iman-ibadet, namaz-niyaz nedir bilmezken bunları bize öğreten, kılınış şeklini bildiren Âlemlere Rahmet Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) bizzat kendileridir.
Bu sebeple ister namazdaki rek’at sayıları olsun, ister namaz kılarken yapılan fiilller vb. olsun; bunun neden ve niçin böyle olduğu hakkında bilgimiz, ancak bunu bize ilk gösteren Rasûl-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) bildirdiği, O’nun vârisleri olan hakikat âlimlerinin haber verdikleri kadardır. Diğer izahlar-görüşler, neticede kişilerin tahminine, ilmî-fikrî mülahazalarına dayanan kanaatleridir. İsabetli de olabilir, isabetsiz de...
Esasen biz bunların hikmetlerini bilmekle yükümlü de değiliz. Bizim yükümlü olduğumuz husus, Kitap’ta emredildiği, Rasûl-i Zîşân Efendimizin (s.a.v.) gösterdiği, İcma‘ ve Kıyas’ta açıklandığı ve mezhebimizin müftâbih olarak ortaya koyduğu ictihadî hükme göre amel ve ibadet etmektir.
Aynıca unutmamak gerekir; emirler, ta‘lîlî ve taabbudî olmak üzere iki kısma ayrılır. Geniş bilgi için bkz. http://www.halisece.com/sosyal-meseleler/1097-islam-mantik-dini-midir.html
Namazın kılınış şekli hususunda Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) , “Beni nasıl namaz kılar görüyorsanız, siz de öyle namaz kılınız” buyurmuştur. [Buhari, Sahih, Ezan, 18, Hadis no: 605, 1/226; Ahmed b. Hanbel, Musned, 5/53; Dârakutnâ, Sünen, Salât, H. no: 10; 1/346; İbn Hibbân, Salât, H. no: 2131, 5/503; İbn Hüzeyme, Sahih, Salât, 48; 1/206]
Bununla beraber namazdaki rukû ve secdenin mânâ ve hikmetleri hakkında çeşitli izahlar-te’viller-tefsirler de yapılmıştır. Bunlardan bir kısmını aktarabiliriz. Şöyle ki:
Rukû'da deve, koyun-keçi gibi hayvanların ve sürekli rukû halinde olan meleklerin ibadetlerini temsil ediyoruz.
Keza secdede ise sürüngenlerin, otların ve sürekli secdede duran meleklerin ibadetlerini temsil ediyoruz.
Secdeyi iki kere yapmanın hikmetini de bazı âlimler şöyle açıklamışlardır:
"Şeytan bir kere dahi secde etmekten ictinab etmiştir. Biz ise iki kere secde ediyoruz ki, hem Allaha şükrümüzü eda edelim hem de şeytanın yüzünü yere sürtelim."
Hâsılı, secdeyi veya herhangi bir ibadetteki fiilin / amelin nasıl veya kaç defa olacağı ile ilgili hususlar, esasen Müslümanı ilgilendiren meseleler değildir. Bize düşen; Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) eda ve ifa buyurduğu gibi namazımızı dosdoğru kılmaktır. Bunu yaptığımızda mesele bitmiştir. Bunun sebebi ve hikmeti hakkında Kur’an ve Sünnet’ten kesin bir delil var mı, yok mu istifhamlarının çok da bir anlamı yoktur.
Ancak mademki sormuşsunuz, soruluyor, o halde yukarıdaki ifadeler çerçevesinde bir nebze beyande bulunabiliriz.
Evet, namaz kılarken her rek’atta bir rukû yaparken neden iki defa secde ediyoruz? Bunun sebebi-hikmeti nedir?
Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim Allahu Teâla tarafından mûcize olarak indirilmiş ve yüce dinimiz İslâm’ın ana hatlarını çizmiş, temel kalıpları tayin ve tesbit etmiştir. Bu hatlar ve bu kalıplar içinde nasıl amel edilmesi gerektiğini ise Rasûl-i Zîşân (s.a.v.) Efendimize bırakmıştır. Binaenaleyh Fahr-i Âlem Efendimizin (s.a.v.) ibadet şekli elbetteki bizim de ibadet ederken takip edeceğimiz yol olacaktır. Zira rehberimiz-kılavuzumuz O’dur.
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz de bu ibadet şeklini bazen ilham yoluyla bazen de Cebrâil aleyhisselamın göstermesiyle almıştır. Bu itibarla, yapılan her harekete bir mânâ yüklemeye ihtiyaç yoktur. Önemli olan, emredileni emredildiği gibi yapmaktır.
Maamafih Efendimiz (s.a.v.) şöyle de buyurmuşlardır:
“O iki secde Şeytan’a karşı tavır içindir.” [Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/87; Müslim, Sahih, Mesâcid, 88; Ayrıca bkz. İbn Mâce, Sünen; Ebu Davud, Sünen; Nesai, Sünen; İbni Hibbân, Müsnedü’s-Sahih]
Bu hadis-i şerifi izah sadedinde denilmiştir ki; secdeler, Şeytan’a olan muhalefet ve karşı tavrı onun burnunu sürtecek şekilde ortaya koymak için ikidir. Ona secde etmesi emredildi, o etmedi. Biz onun bu tavrına karşılık iki defa secde ediyoruz.
Bazı âlimler bu meseleyi şöyle te’vil etmişlerdir: Secde eden kimse, birinci secdeyle topraktan yaratıldığına, ikinci secdeyle de tekrar toprağa döneceğine işaret eder. Nitekim Allahu Teâla: “Sizi yerden (topraktan) yarattık, (ölümünüzden sonra) yine ona döndüreceğiz. Hem de ondan sizi bir kere daha çıkaracağız.” [Taahaa suresi, 55] buyurmuştur.
N e t i c e
Esasen bu sorunun cevabı, “ibadet” lafzında / kavramında mündemiçtir. Mâlum, ibadet ‘kulluk etmek’ demektir. Bunu emreden ise Allahu Teâla’dır. Allah Teâla bazı emir ve nehiylerinin sebebini-hikmetini beyan buyurmuş, bazı emir ve yasaklarının ise sebeplerini bildirmemiştir. Biz bunları kul olduğumuz için, neden-niçin aramadan / sorgulamadan eda ve ifa eder, vüs’atimiz yettiğince hakkıyla-kemâliyle yerine getirmeye gayret ederiz. ‘Neden sabah namazı iki rek’at da akşam namazı üç ya da diğerleri dört? Bir rek’atta tek rukû varken, neden iki secde var’ gibi hususlara kafa ve gönül yormayız. Belki bunların sebep ve hikmetleri Allahu Teâla ve Rasûlü Efendimiz (s.a.v.) tarafından bildirilmiş, fakat biz henüz anlayıp kavrayamamış da olabiliriz... Günü geldiğinde tezahür edebilir, edecektir diye de inanabiliriz. O bakımdan bizim için aslolan;
Şâri‘ (Allah ve Rasûlü) böyle buyurup öyle emrettiğinden, emredileni emredildiği gibi yapmaktır. Gerisi lâf u güzâftır.
2. ‘İslam tarihi ile ilgili kitap tavsiye edebilir misiniz?’
İslâm tarihi ile ilgili, muhtasar ve mufassal olmak üzere hayli kalabalık bir liste vermek mümkün. Ancak ilmî usûl ve esaslar ve de müellifleri nazar-ı itibara alındığında iki temel eser aklımıza geliyor:
a) Ahmed Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası (Tarih-i Cevdet’ini de hatırlatmış olalım),
b) Mustafa Asım Köksal’ın İslam Tarihi.
Bu iki eseri satır-satır, dikkatle, taakkul, tezekkür ve tefekkürle anlamaya çalışarak okumanızı tavsiye ederim.
Bilginize, ilginize…