https://youtu.be/7Lf40MZThog  https://youtu.be/eh2Abmx3ejo السلام عليكم   Linklerini verdiğim ehli sünnet bildiğimiz alimler diyorlar ki:zaruret ve ihtiyaç olmadan da, keyfî olarak dahi olsa da farklı farklı amellerde farklı mezhepler taklid edilebilir.Bu telfik olmaz,telfik birbiriyle münasebetdar amelde olur diyorlar.Mesela :orucu hanefiye göre,kurbanı malikiye göre zekatı şafiiye göre namazı da hanbeliye göre taklid etse bu caizdir diyorlar.Her meselede sadece bir mezhebi taklid etmeye mecbur değiliz,böyle bir hüküm yok diyorlar.Siz ne buyurursunuz hocam?

Soru: Mehmed tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Taklit, telfik gibi meseleler, önemli mevzulardır. Dikkatli olmak lazımdır. Bu alanda ulemanın çizdiği sınırları aşmamak-taşmamak gerekir. Yoksa “Karga, kekliği taklit edeyim demiş; kendi yürüyüşünü şaşırmış.”, “Karga bülbülü taklit edeyim derken, ötmeyi unutmuş.” atasözlerimizde olduğu gibi, şaşkınlıklara düşmekten kurtulamayız.

Her insanın doğup büyüdüğü çevresi ve bu çevrenin de kendine hâs örf ve âdeti, irfanı / kültürü vardır. Kendinden maddî-manevî, görgü, bilgi vb. açıdan üstün kişileri örnek alıp onlar gibi davranmaya çalışan kişiler, kendi özünden / çevresinden uzaklaştığında, dengesiz davranışlarda bulunmaya başlarlar.

Mâlum olduğu üzere “taklit”, bir mesele hakkında, bir müctehidin, delilini bilmeden onun ictihadına göre amel etmektir. Akıllı bir kimse, bâliğ olduğunda dört hak mezhepten birisini taklit etmek hususunda serbesttir. Sonra istediği zaman da, muvakkaten veya devamlı olarak başka bir mezhebe geçebilir. Ancak şu da bir gerçek ki, kişi hangi beldede / yörede / bölgede dünyaya gelmişse, orada hâkim olan mezhebi taklit etmekte ve bu mezhebe göre hayatını şekillendirmektedir. Münasip ve muvafık olan da budur.

Binaenaleyh bir Müslümanın, tâbi olduğu mezhebin görüşlerine göre amel etmesi esastır. Bu sebeple zaruret olmadıkça, kendi mezhebine göre amel etmesi gerekir.

Bir mezhepten diğerine tamamen geçmek mümkün olduğu gibi, kendi mezhebinde çıkış yolu bulamayan bir kimse, bir âlimin rehberliğinde o hususta diğer mezhebin içtihadına-görüşüne göre amel edebilir; bu caizdir. Fakat bu taklit, keyfî ve nefisten gelen bir arzu / istek ile olmamalıdır; bir zaruret (zorunluluk) ve maslahata göre yapılmalıdır.

Maslahat nedir?

Maslahat, lûgatte “menfaat, fayda, yarar, bir şeyin düzgün, doğru ve uygun olması” anlamlarına gelir. Fıkıh usûlünde, âyet ve hadislerin yorumlanmasında veya hakkında nass bulunmayan meselelerde içtihad edilirken gözetilen ve dinî açıdan muteber olan faydalara denir. Başka bir ifadeyle maslahat, şer‘î hükümlerin ihtiva ettiği veya akıl ve tecrübe yoluyla belirlenmekle beraber bunlarla uyum içinde olan faydalar mânâsında fıkıh ve usûl-i fıkıh tabiridir. Cem’îsi mesâlih olarak gelir.

***

Taklitte dikkat edilmesi gereken hususlar

Bir meselede kendi mezhebinden başka bir mezhebi taklit eden kimse şu hususlara dikkat etmelidir:

1. Bir ibadet veya muamele başka bir hak mezhebe göre taklit edilecekse, o ibadet veya muamelenin daha önce yapılmamış olması gerekir. Meselâ, Şâfiî mezhebine mensup olan bir kimse, namaza başlamadan önce hanımına eliyle dokunduğunu namazı kıldıktan sonra hatırlasa; sonra da, “Nasıl olsa abdestim Hanefi mezhebine göre tamamdır.” deyip o meselede Hanefi'ye tâbi olsa, namazı sahih olmaz.

2. Taklit eden kimse, ‘her mezhepten kolayına gelen’i seçip ona göre amel etme gibi bir yola girmemelidir. Böyle bir hareket, farklı mezheplere göre birbirine zıt meseleleri birarada yapmak sayılır ki, “telfik” de buna denir. Telfik ise caiz değildir. Meselâ, abdestini Hanefi mezhebine göre alan kimsenin, niyet etmese de abdesti tamamdır. Çünkü bu mezhebe göre niyet abdestin farzlarından değildir. Fakat bu kişinin aynı mezhebe göre başının dörtte birini meshetmesi lâzım gelirken, bu hususta Şâfiî mezhebine uyarak başının dörtte birinden azını meshederse, bu abdest tamamlanmış sayılmaz. Böyle bir davranış “telfik” sayılacağından caiz değildir. [İbni Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, Beyrut, İhyâü’t-Türâsi’l-Arabî, 1, 51; es-Seyyid Ebî Bekir, İânetü’t-Tâlibîn, Beyrut, İhyâü’t-Türarâsi’l-Arabî, 4, 219]

3. Bir meselede bir mezhebi taklit edebilmek için, o meselede, o mezhebin bütün şart ve vaciplerini bilmek icap eder. Mesela, Hanefi olan birisi, abdest hususunda Şâfiî mezhebini taklit edecekse, abdestin şart ve vaciplerini Şâfiî mezhebine göre bilmesi ve onlara riayet etmesi gerekmektedir.

4. Keyfî olarak ve kolayına geldiği için değil, meşrû ve zarurî bir sebepten dolayı taklit etmesi lazımdır. Yoksa sadece kolayına geleni seçmek ve mezheplerin kolay hükümlerini cem etmek, caiz olmaz, şer’an memnûdur / yasaktır.

***

Hâsıl-i kelâm netice-i merâm

Bir mezhepten diğerine geçiş, kişinin muhtaç olduğu bir meselede, o mezhebi taklit etmek suretiyle olursa, bunda beis yoktur ve caizdir. Mesela hac ve umre yapan Şâfiî lerin, abdestte Hanefileri taklit etmesi gibi. Çünkü tavaf ve sa‘y vazifelerinin abdestli yapılması gerekir. Şâfiî mezhebinde ise kadına dokunmakla abdest bozulur. O kalabalıkta, farkında olmadan kadına dokunmak mümkün, hatta kaçınılmazdır. Her dokunuşta abdest almanın zahmetinden dolayı, Şâfiîler bu ibadeti yaparken Hanefileri taklit edebilirler.

Eğer taklit etmek, mezheplerin kolay taraflarını araştırmak ve ihtiyaç yokken, sırf kendi nefsinin-arzusunun tatmini için işine gelenleri yapmak niyetiyle olursa, bu caiz değildir. Çünkü bu bizi, kabul edilmeyen / caiz görülmeyen telfike ve “mürekkep icma‘” ile caiz olmayan sonuçlara götürür.

Meşhur ve yaygın teşbihle, müctehid âlimler tabiplere / doktorlara benzemektedir. Nasıl ki hasta olduğumuzda bir doktora gidiyor, onun tedavisini uyguluyor ve aynı anda iki üç farklı doktorun tedavisini uygulamak mümkün olmuyorsa; maddî ve manevî hastalıklarımızın ilaçlarını, Kitap ve Sünnet eczanesinden bizlere sunan müctehid imamları da taklit ederken, birini kendimize rehber edinmeli ve ihtiyaç yokken başka bir müctehidin kapısını çalmamalıyız.

Bununla beraber, her mezhebin azîmete, zühd ü vera’ya taalluk eden cihetlerini taklit etmek bir takva işidir. Meselâ, Hanefi mezhebine mensup bir insanın eli hanımına dokunacak olsa abdesti bozulmaz; fakat Şâfiîye göre bozulur. Bu insanın böyle bir meselede Şâfiî mezhebini taklit ederek abdestini tazelemesi bir azimettir, bir takva işidir. Yine Şâfiî mezhebine mensup olan bir insanın vücudunun herhangi bir yerinden kan çıktığında abdestini tazelemesi de, aynı şekilde azimete girer.

Yine, Hanefi mezhebinde olmayıp diğer mezheplerde olan ve ibadetlerin başlarında ve sonlarında yapılması sünnet dua ve benzeri nafile ibadetlerde o mezhebin görüşünü taklit etmek bir azimettir, sevaptır ve güzel bir harekettir.

Ayrıca aşağıdaki linklere lütfen bkz. ve dikkatle gözden geçiriniz:

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2569-taklid.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2806-burak0102.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3217-taklid-de-olcu-ne-olmalidir.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3044-zaruretsiz-baska-mezhebi-taklit.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1058-mezhep-taklidi-ii.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2060-baska-bir-mezhebi-taklit.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2788-mezhepsizlik-illetinin-tezahurleri.html

Go to top