Hocam öncelikle merhabalar, Allah'ın selamı bereketi mağfireti ve rahmeti üzerinize olsun...
Zina fiilinin evli ve bekârlara uygulanan cezası nedir? Recm edille-i şer’iyeye istinat ediyor mu? Yaş durumuna göre hüküm değişir mi? Livata da zina hükmünde midir? Cezalar arasında cinsel organın kesilmesi de var mıdır?
*******
Merhabalar, bilmukabele selâm ve dualar…
Sevgili kardeşim; ben de “öncelikle” hatırlatayım:
Sorunuz, mevcut şartlar muvacehesinde hakikaten gereksiz, faydasız, sadece belli bir kesimi ilgilendiren ve onların da bu meseleleri nerede, hangi kaynaklarda bulacakları gayet âşikâr olan özel bir mesele. Yani şer’î “kadılar”ın dışında bu mevzu kimi ne kadar alakadar eder? Dünyada ise gerçekten İslâm ahkâmının tatbik edildiği bir ülke var mı? Dolayısiyle değer mi burada soru-cevap tarzındaki bir formatta bunun için bir yığın mesai sarf etmeğe? İlgilileri içinse, temel İslâmi hukuk ve fıkha dair eserlerde zaten enine-boyuna açıklanmış bahisler.
Ayrıca mesajınız, toplum için sû-i misâl teşkil edebilecek bir yığın ıtnab/gereksiz detay ile dolu olduğu için, tırpanlayıp kısaltmak zorunda kaldım. Bunu da bilmenizi, lüzumsuz sorulardan ve mesajlarınızda da gereksiz uzatma ve açıklamalardan kaçınmanızı, yalnızca zaruri ihtiyaç olan meseleleri kısa ve öz şekilde dile getirmenizi rica edeceğim. Sanıldığı kadar çar-çur edecek denli bol ve boş vaktimiz yok. O bakımdan rica ediyorum; her şeyde olduğu gibi, -bâhusus- vakit noktasında da tasarrufa riayet edelim. Lütfen…
***
Sorunuzun cevabına gelince…
İslâm hukukunda “recm” vardır. Öyle birilerinin dediği/sandığı gibi uydurma ya da bir başka şeriata mahsus hüküm değildir. Nitekim Hz. Âişe (r.anha) validemiz şöyle demiştir:
“Andolsun ki recmetme ayeti… indi. Andolsun ki bu ayetler tahtımın (karyolamın) altında bir yaprakta (yazılı) idi. Rasûlullah (s.a.v.) vefat edip biz O’nun ölümü ile meşgul olunca, evde beslenen evcil bir hayvan (koyun veya keçi), girip o yaprağı yedi.” [İbn Mâce, Sünen, Nikâh, 36, Hadis no: 1944; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 5/131, 132, 183, 6/269]
Demek ki “recm” meselesi öncelikle edille-i şer’iye-i asliyeden Kitab’a istinat etmektedir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) de tatbikatlarıyla ümmetine örnek olmuşlardır, dolayısiyle Sünnet’te de müstenidatı vardır, ayrıca sahabenin İcmaı’na da dayanmaktadır.
Bu mevzu hakkında âlimlerimizin açıklamaları şöyledir:
“Bu ayet, okunması nesh edilip hükmü mensûh olmayan ayetlerdendir. Bu hadiste sözü edilen ayetin yazılı olduğu yaprağın bir koyun veya keçi tarafından yenildiğine dair Hz. Aişe’nin (r.anha) sözünden maksat; bu ayetin, okunması gereken Kur’an’dan olduğunu söylemek değildir. Çünkü böyle bir söz, Kur’an-ı Kerim’de bir değişikliğin bulunmasını gerektirir ki, bu imkansızdır! Ve nass’a muhaliftir. Zira Kur’an-ı Kerim her türlü değişiklikten korunmuştur. Allah Teâlâ onun koruyucusudur. Nitekim Rabbimiz (c.c.) buyuruyor ki: ‘Şüphesiz Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.’ [Hıcr suresi, 9] Hz. Âişe (r.anha) bu ayetin lafzının / okunmasının mensûh olup hükmünün mensûh olmadığını söylemek istemiştir.”
Nâsih-mensûh hakkındaki eserlerde de tilâveti (lafzının okunması) mensûh, hükmü bâki âyete misâl olarak belirtilmiştir. Hz. Ömer’den (r.a.) rivâyet edildiği ve Nur sûresi’nin bir âyeti olduğu söylenen bu âyet şöyledir: “Şeyh ve şeyhuha (evli erkek ve kadın) zinâ ederlerse, hemen ikisini de Allah’tan bir ceza olmak üzere recmedin. Allah azîzdir, hakîmdir.” Hz. Ömer’in, ‘Ömer Kur'an'a ilâve ediyor' denmesinden endişe etmesem, bu recm âyetini Kur'an'a yazardım” dediğinden de söz edilir. [Bkz. Buhârî, Sahih, 93/21; Müslim, Sahih, Hudûd 8, Hadis no: 1431; Ebû Dâvud, Sünen, 41/1]
***
Zina fiilinde bekâr ve evlilerin cezası
Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur:
“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çok çirkin bir iş ve kötü bir yoldur.” [İsrâ suresi, 32] “Onlar Allah ile birlikte başka ilaha dua etmezler. Haksız yere, Allah'ın haram kıldığı kimseyi öldürmezler ve zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar. Ona kıyamet gününde kat kat azap verilir ve o azabın içinde alçaltılmış şekilde ebedî bırakılırlar.” [Furkân suresi, 68]
Bekâr erkek veya bekâr kadının zina etmesinin cezası yüz değnektir. Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
“Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Mü’minlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.” [Nûr suresi, 2]
Evli ve iffetli erkek veya kadının zina cezası ise -yukarıda da belirttiğimiz üzere- recm’dir yani taşla öldürmedir.
Ayette geçen “celde”, ete geçmemek üzere, yalnız deriyi etkileyecek şekilde vurmak demektir. Vuruşta yalnız kürk ve palto gibi kalın elbiseler çıkartılır, diğerleri çıkarılmaz.
Evli, iffetli erkek veya kadına recm cezası ise, hem Kitab’a hem de Sünnete istinat eder. Bahis mevzuu ayet, lafzan mensuh olmakla birlikte hükmen sabittir. Rasûlüllah (s.a.v.) Mâiz'e ve Benî Gâmid'ten bir kadına recm cezasını uygulamıştır. Recm'in meşrûluğu mevzuunda sahabenin de icmaı vardır.
Zina haddi Allah Teala'ya ait haklardandır. Bu, aileye-nesle ve cemiyet düzenine karşı işlenen bir suç olduğu için, ayrıca toplum haklarından sayılır.
Mezhep imamları çocuk ve akıl hastasına zina haddinin gerekmediği hususunda görüş birliği içindedir. Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Üç kişiden kalem kaldırılmıştır. Çocuktan büyüyünceye kadar, uyuyandan uyanıncaya kadar, akıl hastasından iyileşinceye kadar.” [Ebû Dâvud, Sünen, Hudûd, 17]
Ayrıca dikkat ederseniz, cezalar içerisinde “cinsel organın kesilmesi” diye bir hüküm yoktur. Dolayısiyle bu durum, İslâm fıkıh ve hukukunun dışında bir uygulamadır.
***
Zinada haddin uygulanması
Zinada had cezasının uygulanması için, erkeğin cinsel organının en az sünnet yerinin (haşefe) kadının cinsel organına girmiş olması gerekir. Bundan daha azına meselâ; öpmek, sarılmak veya uyluk arasına sürtünmek vb. hareketler haram olmakla birlikte had cezasını gerektirmez.
Küçük çocuk ve akıl hastası yükümlü olmadığı için bunların fiili de kendileri bakımından haddi gerektirmez. Diğer yandan İmam-ı Azam Ebû Hanîfe'ye (rh.) göre erkek veya kadına arkadan temasta bulunmak (livâta) zina hükmünde değildir. Çünkü bu, zina olarak nitelendirilmez. İmam Ebû Yusuf, İmam Muhammed, Şâfiî, Hanbelî ve Mâlikîler (rahımehumullah) aksi görüştedir, onlara göre zina hükmündedir.
Ölü kadın, hayvan veya ergenlik çağına gelmemiş olan ve kendisine cinsel istek duyamayan kız çocuğu ile temas da zina hükmünde değildir. Çünkü bu gibi temasları selîm fıtrat kabul etmez.
Ayrıca erkek veya kadının zinaya zorlanmamış olması da şarttır. Çünkü Raslüllah (s.a.v.), “Ümmetimden hata, unutma ve zorlandıkları şeyin hükmü kaldırıldı” [Buhârî, Sahih, Hudûd, 22; Talâk, II; Ebû Dâvud, Sünen, Hudûd, 17; Tirmizî, Sünen, Hudûd, 1; İbn Mâce, Sünen, Talâk, 15] buyurmuştur.
Zinaya zorlanan kadına had cezası gerekmediği hususunda İslâm âlimlerinin ittifakı/görüş birliği vardır.
Zinaya zorlanan erkeğe gelince… Şâfiîlere ve Mâlikîlerde tercih edilen görüşe göre böyle bir erkeğe ne had ve ne de ta'zîr cezası gerekmez. Delil, yukarıdaki hadis ve zorlanma özrünün bulunmasıdır. İmam-ı Azam Ebû Hanîfe'nin (rh.) ilk görüşüne göre zinaya zorlama Devlet başkanı tarafından olmuşsa had gerekmez. Devlet başkanından başkası zorlamışsa ‘istihsân’a göre had uygulanır. Çünkü, zorlama ancak sultan tarafından gerçekleşir. Ancak İmam-ı Azam hazretlerinin istikrar bulan görüşü ise, zorlanana had cezasının uygulanmamasıdır. Çünkü bazan erkeğin istek dışı cinsel temasa gücü yetebilir. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e (rahımehumallah) göre iki durumda da zorlanana had cezası uygulanmaz. İmam Züfer aksi görüştedir. [el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', 2. baskı, Beyrut 1394/1974, VII, 34,180; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye ve İstilâhat-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul 1968, III,197 vd; eş-Şirâzi, el-Mühezzeb, Mısır t.y., II, 267; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Mûctehid, II, 267; İbn Rüşd, Bidâyetû'l-Müctehid, II, 431; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3. baskı, Kahire,1970, VIII,187, 205; Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, 2. baskı, Dimaşk 1405/1985, VI, 27 vd.]
***
Zina haddini uygulamanın şartları
Zina eden erkek veya kadına ceza uygulanabilmesi için bir takım şartların bulunması gerekir:
(1) Zina edenin büluğ çağına ulaşması gerekir. Ergin olmayan çocuğa had uygulanmaz.
(2) Akıllı olması gerekir. Akıl hastasına had uygulanmaz. Akıllı bir erkek, akıl hastası bir kadınla veya akıl hastası bir erkek akıllı bir kadınla zina etse, bu ikisinden akıllı olana had cezası uygulanır.
(3) Ekseri fakihlere göre Müslümana ve kâfire zina haddi uygulanır. Fakat Hanefilere göre muhsan olan kâfire recm uygulanmaz, değnek vurulur. Mâlikîlere göre kâfir bir erkek kâfir bir kadınla zina etse had uygulanmaz. Fakat zinasını açığa vurursa te'dib edilir. Müslüman bir kadını zinaya zorlarsa öldürülür. Şâfii ve Hanbelîlere göre pasaportlu gayrimüslim yabancılara ne zina ve ne de içki içme cezası verilmez. Çünkü bunlar Allah haklarından olup, müste'menler bu hakları üstlenmemiştir.
(4) Zinanın istekle yapılmış olması icap eder. Çoğunluğa göre zinaya zorlanana had uygulanmaz. Hanbelîler aksi görüştedir.
(5) Zinanın insanla yapılmış olması. Üç mezhebe ve Şâfiîlerde sağlam görüşe göre hayvanla temas edene had cezası gerekmez, ta'zir uygulanır. Hayvan öldürülmez ve çoğunluğa göre onun yenilmesinde de bir sakınca yoktur. Hanbelîlere göre ise, iki erkeğin şahitliği ile hayvan öldürülür, eti haram olur ve hayvanın tazmin edilmesi gerekir.
(6) Zina edilen kadının ergin veya kendisine cinsel istek duyulan (müştehat) bir yaşta olması gerekir. Küçük kız çocuğu ile zina edilmesi halinde zina eden erkeğe de kıza da had cezası gerekmez. Ergin olmayan çocukla cinsel temasta bulunan kadına da had uygulanmaz.
(7) Zinanın bir şüpheye dayalı olmaması gerekir. Bir kimse kendi eşi veya cariyesi sanarak yabancı bir kadınla cinsel temasta bulunsa çoğunluğa göre had gerekmez. İmam Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a (rahımehumallah) göre ise had gerekir. Çünkü burada failde şüphe vardır. Mezhepler arasında ihtilaflı olan fasit nikâhtan sonraki cinsel temasa had gerekmediği hususunda da görüş birliği vardır. Velisiz veya şahitsiz evlenme halinde durum böyledir. Bu da akitte şüphe bulunduğu içindir. Evlilik ittifakla fasit olursa had uygulanır. iki kız kardeşi bir nikâhta toplamak, beşinci eşle evlenmek, nesep veya sût cihetinden haram olan bir hısımla evlenmek, iddet beklemekte olan kadınla veya üç talâkla boşadığı kadınla hulleden önce evlenmek bu niteliktedir. Ancak bütün bunların haramlığını bilmediğini iddia ederse, bunlarla olan cinsel temas haddi gerektirmez.
(8) Zinanın dâru’l-İslâm'da olması gerekir. İslâm Devlet başkanının dâru’l-harp veya dâru’l-baği (âsiller ülkesi) üzerinde velâyet yetkisi yoktur. Yani orada hadleri uygulamaya gücü yetmez.
(9) Kadının diri olması gerekir. Çoğunluğa göre, ölü kadınla cinsel temasta bulunana had gerekmez. Mâlikîlerde meşhur olan görüş ise bunun aksinedir.
(10) Cinsel temasın önden olması ve sünnet yerinin girmiş olması iktiza eder. Arkadan ilişki yani livata İmam-ı azam Ebû Hanîfe'ye (rh.) göre yalnız ta'zir cezası icap ettirir. İmam Ebû Yusuf, İmam Muhammed ve diğer üç mezhebe (rahımehumullah) göre ise livata haddi gerektirir. Yabancı bir kadına cinsel organın dışında, uyluk, karın vb. başka yerine temas ise yalnız ta'ziri gerektirir. Çünkü bu, şer'an kendisine bir şey takdir edilmeyen münker bir fiildir. Oral ise, bir Müslüman için düşünülmesi bile müstekreh/iğrenç, insan haysiyet ve şerefine son derece aykırı nefret edilecek bir fiil olmakla birlikte, o da hükmen bu sınıfa dahildir. Bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1291-kadina-livata-yoluyla-yaklasmak.html
{İstidrad: Oral'ın hükmüyle alakalı zaruri bir açıklama: Şâfiî mezhebinde buna ruhsat verilmiş. Çünkü onlarda meni temizdir, pis değildir. Kan pistir, çıkarsa abdest bozulmaz. Fakat elbisene değer-bulaşır ve dirhem miktarını aşarsa-el ayası miktarını geçerse pistir, namaza mânidir. Abdesti bozmamak başka pis olup olmamak başka şeydir. Peki meni nedir? Meni çıkar ve şehvetle vücuttan ayrılırsa gusül icap eder... Hanefî mezhebinde meni pistir, lakin kurusa ufanıp temizlenebilir. Şâfiîlerde ise meni temizdir. Bütün peygamberler ondan meydana geldi, biz buna nasıl pis diyebiliriz diyorlar. Evet Kur'an-ı Kerim'de, "Elem nahlukkum min mâin mehiyn: Sizi mehiyn (basit, alçak) bir su’dan yaratmadık mı?.. [Mürselât suresi, 20] buyruluyor. Ama alçak başka necis başkadır diyor. Ve bu oral meselesinde meni olsa da pis saymıyorlar Şâfiîler... Mâlikilerde de bu hususta bayağı bir genişlik var. Velhasıl bu mesele, mezhep ihtilafından dolayı böyledir. Hanefi mezhebine gelince; Feteva-yı Hindiye'nin Kerahiyye bahsinde, "Ve kıyle lâ-be'se bihî ve kıyle lâ yecûzü" deniliyor. Yani haram hükmü yok. Her haram caiz değildir, lâkin her caiz olmayan şey haram (hükmünde) değildir; mekruh olabilir, âdaba aykırı bulanabilir. Haram demek için nass lâzım. Takvâ başka fetvâ başkadır. Takvâ bakımından hiç böyle işlere yaklaşılmaz. Bu noktada nihai hüküm için bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/964-avret-mahalline-bakmak.html H.E.}
***
Rasûlullah Efendimizin recm uyguladığı vak’alar
Malum olduğu üzere Rasûl-i Ekrem’in (s.a.v.) evli olarak zina edene recm cezası uyguladığı tevâtüre ulaşan hadislerle sabittir. Bunlardan birinde şöyle buyrulmuştur: “Müslüman bir kimsenin kanı şu üç durumda helal olur. Zina eden evli kimse, nefse karşılık nefsi ve İslâm toplumundan ayrılarak dinini terkedeni öldürmek.” [Buhârî, Sahih, Diyât, 6; Müslim, Sahih, Kasâme, 25, 26; Ebu Dâvud Sünen, Hudûd, 1; Tirmizî, Sünen, Hudûd, 15, Diyât, 10; Nesâî, Sünen, Tahrîm, 5, Kasâme, 6; İbn Mâce, Sünen, Hudûd, Dârimî, Sünen, Hudûd 2, Siyer, II]
Asr-ı Saadet’te recm tatbik edilen olayları şöyle sıralayabiliriz:
a- Evli bir kadınla zina eden bekâr için yüz değnek ve bir yıl sürgün cezası uygulanmıştır. Allah Rasûlu (s.a.v.) bir sahabeyi kadına göndererek şöyle buyurmuştur: “O kadına git, eğer suçunu itiraf ederse, onu recmet.” [Buhârî, Sahih, Hudûd, 3, 38, 46, Vekâlet,13; Tirmizî, Sünen, Hudûd, 5, 8]
b- Çeşitli yönlerden sabit olan Mâiz vak’ası... Mâiz, zinasını itiraf etmiş ve Rasûlüllah (s.a.v.) onun recmedilmesini emir buyurmuştur. [Zeylaî, Nasbu'r-Râye, III, 314 vd]
c- Gâmidiyeli kadın zinasını ikrar etmiş ve doğumdan sonra recm uygulannııştır. [İbn Mâce, Sünen, Diyât, 36; Mâlik, Muvatta ; Hudûd, II]
Ehl-i Sünnet recmin meşrûluğu üzerinde icmada bulunmuştur. Ancak Hâricîler recmi inkâr etmiştir. Çünkü onlar tevatür sınırına ulaşmayan haberleri delil olarak kabul etmezler. [es-Serahsî, a.g.e., IX, 36]
***
Fıkıhta “ihsan” tabiri ve şumûlü
İhsan bir İslâm hukuku tabiri olarak; bir erkek veya kadına had cezası uygulanabilmesi için bunlarda şer'an bulunması gereken vasıfları ifade eder. Bu niteliklere sahip erkeğe “muhsan”, kadına “muhsana” denir. Cem’îsi/çoğulu “muhsanat”tır.
İhsan, zina iftirası (kazf) ve recm ihsanı olmak üzere ikiye ayrılır.
Zina iftirası atılan kimsenin muhsan sayılması için akıllı, ergin, hür, Müslüman ve zinadan iffetli bulunması gerekir. Bu nitelikler olunca iftiracıya âyette şu ceza öngörülür: Namuslu ve hür kadınlara zina iftirası atan, sonra da bunu dört şahitle isbat edemeyen kimselere seksen değnek vurun. Onların ebedî olarak şahitliklerini kabul etmeyin. Onlar fâsıkların ta kendileridir” [Nûr suresi, 4]
Ancak, kadın zinayı ikrar eder veya iftiracı dört şahitle bunu isbat ederse had cezası düşer.
Recm için muhsan sayılmada ise erkek veya kadında aşağıdaki niteliklerin bulunması şarttır:
- Akıllı olmak,
- Bâliğ/ergin bulunmak,
- Hür olmak,
- Müslüman olmak,
- Sahih nikâhlı bulunmak
- ve bu nikâhtan sonra eşiyle meni gelmese bile guslü gerektirecek şekilde cinsel temasta bulunmak.
Bu şartlardan herhangi birisi bulunmazsa ceza yüz değneğe dönüşür.
Bu duruma göre, küçük çocuk, akıl hastası, köle, kâfir, fâsit nikâhla evli kimse veya cinsel temas olmayan mücerred nikâhla evli kimse için “muhsanlık” söz konusu olmaz.
Diğer yandan erkek muhsanlık şartlarını taşır fakat karısı küçük, akıl hastası veya cariye olmak gibi bir sebeple muhsan bulunmazsa, ondan bu arızalar kalktıktan sonra kocası onunla eşit şartlarda yeniden cinsel temasta bulunmadıkça koca muhsan sayılmaz. Çünkü bu yedi şartın eşlerde birlikte bulunması gerekir.
İmam Ebû Yusuf'a (rh.) göre, bir Müslüman sahih nikâhlısı olan bir gayrimüslim kadınla cinsel temasta bulunmakla muhsan olur. Şâfiîler de bu görüştedir. [eş-Şirâzî, el-Mühezzeb, II, 268] Buna göre, biri küçük diğeri ergin, biri uykuda diğeri uyanık veya biri akıllı diğeri akıl hastası olan karı-koca cinsel temasta bulununca, ehliyetli olan muhsan sayılır, daha sonra başkası ile zina ederse had cezası yalnız ona uygulanır.
Muhsanlık sıfatının devamı için evliliğin devam etmekte olması şart değildir. Bu yüzden ömründe bir defa evlenen ve eşiyle cinsel temasta bulunup da, dul kalmış olan kimse de muhsan olabilir. [Bilmen, a.g.e., III, 201]