Selemun aleykum.
Hocam arayış içerisindeyim, lütfen yardım edin ve bu mailimi lütfen ismimle yayınlamayın.
Hocam ben Allah'ı ve Allah dostlarını seven, ehli sünnet olmaya gayret eden bir insanım. 30 yıllık yaşamım boyunca evliyayı hep sevdim ve menkıbelerini okudum. Benim inancım odur ki evliyanın himmeti ALLAH'IN İZNİYLE namludan çıkan kurşunu geri çevirir. Ve Öyle Allah dostları vardır ki, Onlar ALLAH'IN İZNİYLE sormadan cevap verir ve anlatmadan gönüllerden geçeni bilir.
Bu düşüncemde yanlışmıyım?
Ben istihare ve istişarelerle bir yola girdim, şuanda girdiğim bu yolda çok bunalıyorum. Allah ( cc)’tan yardım istiyor ve dua ediyorum. Ama attığım her adım şöylediğim her söz bana pişmanlık veriyor. Keşkelerle boğuşup duruyorum (bunun doğru olmadigini biliyorum)
Demem o ki, ben Rabbimi bu kadar severken onun dostlarını severken, Rabbimin beni bu kadar yalnız, çaresiz, başarısız bırakması nedendir. Biliyorum diyeceksiniz ki dünya imtihan dünyasi, bunu biliyorum ama duamın bu derece cevapsız kalması benim maneviyatımı da bozdu. Her gece yatmadan evvel abdest alıp manevi şeyler, güzel rüyalar görmek istiyorum ama gündüzki yaşadığım sıkıntıyı görüp daha da kötü oluyorum.Artık bende bir gönül kırgınlığı var. Yolumu şaşırmış bir haldeyim ve elimden tutan yok. Çok bunaldım.
Lütfen yoldan çıkmadan yardım edin. (İsim mahfuz)
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
1- Zaten İslâm çemberi içinde olduğuna göre, neyi arıyor, neyi tarıyorsun? Bunun ötesinde aranacak taranacak bir şey var mı Allah aşkına! İlim-amel-ihlâs sacayağı tamsa kaybınız nedir? Bkz. http://www.halisece.com/islami-makaleler/334-ilim-amel-ihlas-ve-kulu-allaha-kavusturan-yollar.html Bir başka ifadeyle, insan bu dünyada şeriat-tarikat-hakikat yollarına vâkıfsa, bunların üstünde neyin araşıyışında olabilir ki! Bkz. http://www.halisece.com/islami-makaleler/390-islam-seriat-tarikat-hakikat-marifet.html Umarım maddî anlamda da aç-açık, sefil-perişan, kendi ihtiyacını kendisi göremeyecek bir şekilde engelli filan da değilsindir. Kaldı ki öyle bile olsa mü’mine teslimiyet yaraşır, isyan değil. O halde bunca nimetin şükrünü nasıl eda edebiliriz diye düşünmemiz gerekir. Rabbim küfrân-ı nimette bulunmaktan cümlemizi muhafaza buyursun. Her hâlimize hudutsuz hamd ü senâlar olsun. Rasûl-i Zîşânına, âl ü ezvâcına ve ashabına da sınırsız salât ü selâmlar olsun. Bkz.
http://www.halisece.com/islami-makaleler/71-nimetlere-karsi-sukrun-onemi.html
http://www.halisece.com/islami-makaleler/280-eger-sukrederseniz-artiririm.html
http://www.halisece.com/namaz/74-ibadetler-allahin-nimetlerine-sukurdur.html
http://www.halisece.com/islami-makaleler/448-hamd-ve-sukur-1.html
http://www.halisece.com/islami-makaleler/449-hamd-ve-sukur-2.html
2- Allah dostları için de, her şey için de geçerli olan bir vaziyettir söyledikleriniz… Tabii ki Allah’ın izniyle olmayacak, olamayacak şey yoktur âlemde… Yine O’nun izni olmadan da olacak bir şey yoktur kâinatta… Bu düşünce ve inancın yanlış olacak bir yanı olur mu? Elbette ki doğru. Hâl böyle iken farklı durumlarla karşılaşıyorsak, bil ki hata bizdedir, başka yerlerde bir ârıza aramanın bir manası yoktur. Projektörü kendimize çevirmeliyiz. Bkz. http://www.halisece.com/tasavvuf/233-tasavvuf-ve-tarikatler.html
http://www.halisece.com/tasavvuf/461-tarikat-naksibendilik-zikr-i-hafi-hatm-i-hacegan.html
http://www.halisece.com/tasavvuf/359-tasavvufta-kutub-kutbul-aktab-kutb-i-irsad.html
http://www.halisece.com/tasavvuf/368-tasavvufta-usul-ve-gaye.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/788-malumat.html
http://www.halisece.com/images/AynulHakika-HalisECE.pdf
3- İstihare ve istişaretlerle hangi yola girdin de bunalıyorsun? Bu sorunun açık cevabını bekliyorum. Ayrıca nerede ikamet ediyorsun, çevren kimlerdir, hangi insanlarla düşüp kalkıyorsun? Arkadaşların hangi yolun-meşrebin müntesibidirler? Allah yolunda, Kur’an uğrundaki hizmetlerle bir ilişiğin-ünsiyetin var mı? Yoksa sadece kendi gemini kurtarmanın peşinde misin? Eğer öyle ise dünyada huzur ve sükûn bulamazsın, haliyle saadet ve selametten de uzak olursun. Bkz.
http://www.halisece.com/islami-makaleler/222-Allah-yolunda-cihad-ve-hizmet.html
4- Allah’a dua ediyorsan, mutlaka icabet olunur, bunda şüphen olmasın. Ancak duanın icabet yönü farklı olabilir. Onun için, asla ‘dua ettim kabul olmadı’ diye düşünmemeli, ümit kesmemeli, kabul olana kadar uzun zaman sabır ve sebatla duaya etmelidir! Keza duanın icabete karîn olan vakitleri ve yerleri de mutlaka gözetilmelidir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) “Allah Teâlâ duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allah’tan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden (cömertlerin en cömerdinden) istiyorsunuz” buyuruyor. Bir başka hadislerinde de buyuruyor ki; “Dua edenin ya günahı affolur veya hemen hayırlı karşılığını görür yahut ahirette mükâfatını bulur.”
Ayrıca unutmamak lazım;
Dua bir ubûdiyet sırrıdır, kulluk vazifesidir, neticeleri de esas itibariyle ahirete bakar.
Dua, kulun dergâh-ı ilahide aczini-fakrını-çaresizliğini ilan edip bütün bu hususlarda Cenab-ı Hak’tan istimdad talebi yani yardım istemesidir.
Dua, bütün hazineler nezdinde / yanında olan, topyekûn rahmet hazinelerinin anahtarı katında / yedinde bulanan, her yerde hâzır ne nâzır olup kulunun bütünr ihtiyacını bilen, sesini-yalvarışını duyan, hâlini gören ve haberdâr olan bir Kadir-i Mutlak’ın kapısını niyazla çalmaktır.
Hâsılı, dua bir ibadettir, karşılığı mutlaka bu dünyada verilecek diye de bir kayıt yoktur. Dua edilir, dergâh-ı izzetten istenir; oradan ne gelirse ona da rızâ gösterilir. Asla isyana, hatta isyanın tozuna-dumanına-kokusuna dahi yer yoktur mü’minin hayatında…
Sen ne biliyorsun, ben ne bilebilirim, başkaları ne söyleyebilir ki; belki de istediğin şey senin hakkında hayır değil şerdir. Hz. Mevlâ onun için vermiyordur. Mevcut hâlinden râzıdır. Bize düşen de, O’ndan gelen her şeye râzı olmak, olanları gönül hoşnutluğuyla karşılamak, kısacası kader’e tam anlamıyla inanmak, boyun eğmektir. Binaenaleyh atalarımız, “Kadere inanan kederden uzak olur” buyurmuşlardır. Bkz. http://www.halisece.com/islami-makaleler/149-dua-niyaz-tazarru-ve-ilticanin-onemi.html
http://www.halisece.com/ahlak/860-sikinti-uzuntu-ve-daralmanin-caresi.html
http://www.halisece.com/islami-makaleler/373-okunan-salat-u-selamlara-meleklerin-verdigi-mujde.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2626-borc-icin-dua.html
http://www.halisece.com/namaz/458-sabir-ve-namazla-yardim-isteyiniz.html
5- Attığın adımlar yanlışsa, söylediğin sözler hatalı ise elbetteki pişman olup doğruya yönelmelisin. Mü’min için bundan daha tabii, hatta daha doğru bir davranış ne olabilir? Tevbenin ilk şartı da zaten işlediğimiz hatalardan-günahlardan dolayı “pişman olmak” değil midir? Hatta pişmanlık başlı başına tevbedir.
6- Rabbini (c.c.) madem çok sevdiğini iddia ediyorsun, eğer sevginde samimi isen, o halde O’ndan gelen her şeye (hayır-şer) râzı olmalı, bunları gönül hoşnutluğu ile karşılamalısın. Öyle değil mi? İnsan sevdiğine kırılır mı? Hele ki bu Âlemleri Rabbi olan Allahı’mız ise… Ve bu müştekî ve muztar olduğun haller için de, “imtihan” gibi lâflar da etme. Rabbimin bir cilvesidir de, daha fazla da üzerinde durma. Eğer O gerçek manada “imtihan” etse, hangi birimiz bu imtihanı kazanabiliriz ki? Geç bunları da; “Yâ Rabbi, ben âciz kulun imtihan ehli değilim; beni Rasûlünün yüzü suyu hürmetine imtihansız olarak kâmil imanla huzuru göç ettiriver” diye dua edip yalvarmaya bak.
7- Ettiğin lâflar hiç de hoş şeyler değil. Hemen hepsi isyanı çağrıştırıyor. Hâşâ, kırgınlık ne demek! Bırak kırgınlığı-şaşkınlığı-bunalımı, derhal kendine gel. Bunların hiçbiri mü’mine yakışan lâflar da değil, sıfatlar da değil. Eğer kendine gelmez, kendi kendine yardımcı olmazsan, dünya bir araya gelse sana yardımcı olamaz. Bunu bil ve Allah’a tevekkül, teslimiyet ve tâat üzere dua ve niyazı elden-gönülden bırakma. O her şeye kâfi ve O ne güzel vekildir.
O’na emanet olunuz.
Vesselâm…