Halis ECE Hoca Efendi, 24 Kasım 2018 tarihinde vefât etmiştir. Karacaahmet Mezarlığı, 5.Ada kısmına defnedilmiştir. Cenâb-ı Hakk mekânını cennet eylesin. Geride kalanlarına da, sabr-ı cemîl ihsân eylesin.
Not: Siteye soru gönderme işlemi kaldırılmıştır. Arşiv niteliğindeki yazılarından ve soru-cevaplarından istifâde edilmesi temennîsiyle...
İnsanlar arasında bakmak ve dokunmak meselesi dört kısımdır:
a) Erkeğin erkeğe bakması
b) Kadının kadına bakması
c) Kadının erkeğe bakması
d) Erkeğin kadına bakması
Erkeğin erkeğe bakması: Erkeğin avreti (bakılması caiz olmayan yeri) göbek deliğinden dizlerinin altına kadar olan yerlerdir. Dizler avret olup göbek deliği avret değildir. Erkek, erkeğin avret yerleri hariç her yerine bakabilir. Dizlerde avret hükmü, uyluktakinden hafiftir. Dizlerini açarsa açmaması söylenir. Uyluğunu açarsa azarlanır. Avret-i galizasını (ön ve arka mahallini) açar ve bunda ısrar ederse dövülür.
Kadının erkeğe bakması ve Kadının kadına bakması: Bu durum aynen erkeğin erkeğe bakması gibidir. Yani göbeğinden dizinin altına kadar olan yeri hariç her yerine bakabilir. Ancak şehvetten emin olmazsa bakması helâl olmaz. [Molla Husrev, Düreru’l-Hukkâm, Fazilet Neşriyat, İstanbul, yyy., 1 313]
Ayrıca; elbise altını, tenin rengini belli edecek şekilde ince olursa, bununla avret yeri örtülmüş olmaz. Fakat kalın olsa da, uzva yapışsa ve uzvun şeklini alsa (uzuv belli hâle gelse), bu vaziyette örtünme hâsıl olduğu için men edilmemesi gerekir, namaz caiz olur. [Bkz. Halebî-i Sağîr, s.141] Maamafih meselenin şer’î-fetvâ yönü bu olmakla birlikte, takvâ cihetinden baktığımızda böyle bir elbisenin de, aynen şeffaf giysi gibi tesettürü temin etmediğini, dolayısiyle tecviz edilemeyeceğini mülâhaza edebiliriz. Kâmil mü’min için azîmet ve ihtiyâta uygun olan budur.
***
Erkeğin kadına bakmasına ait hükümler
1- Erkeğin nikâhı altında bulunan hanımı:
Erkeğin, nikâhlı hanımının başından ayağına kadar her yerine bakması ve dokunması helâldir. Aynı şekilde hanımı da nikâhlısı olan erkeğin her yerine bakabilir. Çünkü bakmanın ve dokunmanın fevkinde olan cimanın helâl olduğu yerde bakmak ve dokunmak elbette helâl olur. [el-Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi’, 5, 119] Beş zira veya on zira (yaklaşık 9-10 m2) büyüklüğündeki küçük odada cima için zevce ve zevcin soyunmalarında beis yoktur. [Hey’et, el-Fetâva’l-Hindiye, Dâru'l-Fikr, 1411-1991, 5, 328] Hayız (aybaşı) ve nifas (lohusalık) halinde cima helâl olmaz. Bu halde erkeğin cimâ yapmaksızın hanımının tenasül uzvunun gayrı yerlerine bakıp dokunmasının helâl olup olmamasında ihtilâf olundu. İmâm-ı Âzam Ebu Hanife ile İmam Ebu Yusuf (rahımehumallah), “Ancak izar üzerinden dokunmak helâl olur” dediler. (İzar: Belden aşağı giyilen şey.) İmâm Muhammed (rh.) ise, “Avret-i galîzasının haricine bakar ve dokunabilir” dedi. Meşayih İmâm-ı Âzam ile İmâm Ebu Yusuf’un “elbise üzerinden dokunabilir” sözünün izahında ihtilâf ettiler. Bazısı, “Bundan murat, göbeğinden dizine kadar olan yeridir, ancak elbise üzerinden dokunabilir. Diğer yerlerine çıplak olarak bakabilir ve dokunabilir” dediler. [Cevhere, Fethu’l-Kadir, Fetâvâ-yi Hindiye, Nuru’l-İzah ve Dürrü’l-Muhtar’da hilâf zikredilmeksizin “Göbeği ile dizi arası zevcine haram olur” denildi. Fethu’l-Kadir de ayrıca, “tahte’l-izar’dan murad budur” denildi. Dürer de tefsir etmeksizin “elbise altından menfaatlenmesi haram olur” dedi] Bazıları ise, “Bundan murat, göbeğinden üst tarafıdır” dediler. [el-Kâsânî, a.g.e., 5, 120] Adam bu haldeki hanımıyla helâl olduğuna inanarak cima yaparsa kâfir olur. Eğer haram olduğuna inanarak yaparsa büyük günah işlemiş olup tevbe etmesi lazımdır. Ayrıca bir veya yarım dinar sadaka vermesi müstehap olur. [Hayzın evvelinde olursa bir dinar, orta veya sonunda olursa yarım dinar sadaka verir. (Cevhere, 5 38; Fethu’l-Kadir, 1, 166)]
2- Kişinin sahip ve mâlik olduğu câriyesidir:
Başkasıyla nikâhlı olmadığı müddetçe bunların hükmü aynen nikahlı olduğu hanımının hükmü gibidir.
3- Başkalarının câriyesi:
Dizlerinden göğüslerine kadar olan yerleri hariç, diğer yerlerine bakabilir. Eğer nefsi üzerine şehvetten emin olursa, dokunmasında da beis yoktur. Eğer satın almak isterse, şehvetten emin olmasa da dokunmasında beis yoktur.
4- Zât-ı rahm-i mahrem denilen nikâhlanması kendisine haram olan yakın akrabası:
Erkek bu kadınların dizinden göğüslerine kadar olan yerleri hariç baş, kulak, göğüs, memeleri, dizlerine kadar baldırlarına ve kollarına bakabilir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyruldu: “Görünen kısımları hariç mü’mine kadınlar ziynetlerini göstermesinler, baş örtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden erkeklikleri kesilmiş hizmetçi ve benzeri tâbi kimseler ve henüz erkek ve kadın hususiyetlerinden habersiz sabî çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler”. [Nur suresi, 31] Burada ziynetten murad ziynetin kendisi olmayıp bulunduğu yerlerdir. Erkek, yakın akrabası olan bu kadınlardan bakması helâl olan yerlerine hacet/ihtiyaç anında dokunabilir ve tutabilir. Bu kadınlar da, erkeğin avretinin gayrı yerine dokunabilir. Ancak bu kadınlara bakmanın ve dokunmanın helâl olması, beyan olunduğu gibi şehvet olmadığı zamandır. Eğer şehvet duyarsa veya baktığı ve dokunduğu zaman şehvet duyacağına zann-ı galibi varsa, o zaman bakmak ve dokunmak haram olur. İsterse annesi olsun... Çünkü bu durumda harama düşmesinden korkulur. Şehvet korkusu olmadığı zaman erkeğin bu kadınlar ile bir yerde baş başa kalmasında ve bunlar ile sefere gitmesinde beis yoktur.
5- Akrabası olmadığı halde nikâhlanması haram olan kadınlar:
Bunlar; kayın valide, gelin, üvey ana, üvey kız, süt ana, süt kız kardeşler ve süt kızı gibi kadınlar olup bunlara bakmak dokunmak hususundaki hükmü bir önceki kısımda beyan olunan nikâhlanması haram olan yakın akraba kadınlar gibidir. [İbn Âbidîn, Dürrü’l-Muhtar, 5, 120 -121] Lakin bu kısımdaki kadınlara karşı daha dikkatli ve ihtiyatlı olmalıdır. Bir erkeğin mahremi olan bir kadınla bir yerde baş başa kalması mubahtır; ancak süt kız kardeşi ile genç kayın valide bundan müstesnadır, yani onlarla halvet caiz değildir. [Bkz. İbn Âbidîn, a.g.e., 6]
6- Yabancı hür kadınlar:
Bu kadınların yüzleri, bileklerinden aşağı elleri, İmam-ı Azam Ebu Hanife’den (rh.) bir rivayette topuklarından aşağı ayaklar [Ayakların altının avret olup olmamasında ihtilaf olup esah ve mutemed olan ayaklarının altının da üstününde avret olmamasıdır.] hariç diğer yerlerine bakmak haramdır. Çünkü hür kadının yabancı erkeklere karşı yüzü, elleri ve ayakları hariç her yeri avrettir. Ellerin dışında ihtilâf olundu. Esah olan içinin de dışının da avret olmamasıdır. Her ne kadar Zâhiru’r-rivaye’ye muhalif ise de. [Molla Husrev, a.g.e., 1, 59; Tahtâvî, 159 ] İmam-ı Azam’dan (rh.), kadının kollarının dirseklerine kadar avret olmaması rivayet edildi. Fakat Zâhiru’r-rivaye’de avrettir. [Bkz. Merâkı’l-Felâh] Kadın yabancılara karşı bu sayılan azasını açabilir. Ancak yabancı erkeğin bu sayılan yerlere bakması şehvet olmadığı zaman helâl olur. Eğer şehvetle bakarsa eline veya yüzüne de baksa haram olur. Çünkü Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.), “Gözler de zina eder” buyurmuştur. Gözlerin zinası şehvetle bakmaktır. Çünkü şehvetle kadına bakmak haram olan zinaya düşmenin sebebidir. Böyle olunca zaruret halinin dışında şehvetle bakmak haramdır. Hâkimin, hakkında hüküm vereceği kadının yüzüne bakması gibi ki, şehvet duysa da bakar. Aynı şekilde erkek, evlenmek istediği kadının yüzüne de bakar. Zina edenleri gören, şahitlik yapmak için bakabilir.
Yabancı kadınlar, yabancı erkeklerin dizlerinden göbeklerine kadar olan yerleri hariç diğer yerlerine şehvet duymazsa bakabilir. Efdâl olan, genç erkek ve kadınların karşı cinslere karşı gözlerini yummasıdır. Bakma hususunda, erkekliğini kaybetmiş olanlar da aynıdır. Buraya kadar anlatılanlar, kadının el, ayak ve yüzüne bakmanın hükmüdür. Bu azalara dokunmak ve tutmak ise şehvet duymasa bile helâl olmaz. Şu iki fiilden (bakmak ve tutmak) hafif olanın (bakmak) mubah kılınması daha ağır olan diğerinin de mubah olması demek değildir. Şu hüküm, her ikisinin de genç olması üzerine mebnidir. Eğer ikisi de şehvet duymayacak kadar yaşlı ise müsafaha yapmakta beis yoktur. Rasûlullah’ın (s.a.v.) yaşlı kadınlarla müsafaha yaptığı rivayet olundu. [el-Kâsânî, a.g.e., 5 120-121] Kadın şehvet duymayacak kadar yaşlı olduğu zaman onunla müsafaha etmekte ve eline dokunmakta beis yoktur. Zahire’de de böyledir. Aynı şekilde adam yaşlı olup hem kendisi hem kadın üzerine şehvetten emin olursa kadınla müsafaha yapmasında beis yoktur. Eğer kendisi veya müsafaha yapacağı kadın üzerine şehvetten emin olmazsa kaçınması lazımdır. Kadın yaşlı olduğu zaman İmam Muhammed hazretleri, erkeğin yaşlı olmasını şart kılmadan erkeğin o kadına dokunmasını mubah gördü. Lâkin dokunan kadın olursa, “İkisi de yaşlı olursa müsafahada beis yoktur” dedi. Fetva anında düşün! Muhît’de de böyledir. Şehvet çağından çıkmış yaşlı kadınları elbisenin dışında kucaklamakta beis yoktur. Ancak elbisesi altını gösterecek kadar ince olursa caiz değildir. Gıyasiyye’de de böyledir. Nefsinden emin olunca, kimsenin yaşlı kadınlarla musafaha etmesinde beis olmayınca, onlarla sefere çıkmakta veya başbaşa kalmakta da beis yoktur. Eğer nefsinden emin olmazsa caiz olmaz. Eşbah’da “Yabancı bir kadınla başbaşa kalmak haramdır. Ancak kadın borçlu olup borcunu ödemekten bir harabeye kaçarsa o harabede onu bekleyebilir. Veya kadın çirkin bir ihtiyarsa veya aralarında perde varsa durabilir.” denilmiştir.[Bkz. İbn Âbidîn, Dürru’l-Muhtar] Kınye isimli kitapta “Acûze bir kadının mahremi olmayan bir erkekle sefere çıkamayacağı hususunda icma ettiler. Binaenaleyh genç ve yaşlı bir erkekle halvette de kalamazlar. Ancak kendisi gibi ihtiyarın elini sıkabilir.” dedi. Kınye’nin “Eğer onlarla mahrem yoksa” sözü ifade ediyor ki eğer yanlarında mahrem varsa halvet olmaz. Bundan anlaşılan halvet perde çekmek ile yanlarında mahrem veya güvenilir kadir bir kadının varlığıyla kalkar. [İbn Âbidîn, a.g.e., 6, 368 ] Kadının elbisesi dar olup vücuduna yapışmakla ve ince olup altını göstermekle vücudunu vasf ederse, bakmak caiz olmayıp, erkeğin gözünü yumması lazım gelir. Çünkü bu durumdaki kadın Rasûlüllah Efendimizin(s.a.v.), “Giyinmiş çıplaklar” buyurduklarındandır. Eğer elbisesi vücudunu vasf etmezse kadının elbisesine bakmakta bir beis yoktur. Çünkü onun bakışı kadının vücuduna olmayıp elbisesinedir. [el-Kâsânî, a.g.e., 5, 123] Müctebâ isimli kitapta; “Yabancı bir kadının üst elbisesine şehvetle bakmak haramdır.” dedi. Buradaki illetin, zaruret olmaksızın helâl olmayan bir şeyden lezzet almak olması muhtemeldir. Nakş edilmiş resme bakmanın hükmünü göremedim, araştırılsın.[İbn Âbidîn, a.g.e., 6, 372]
İmâm Ebu Yusuf’tan (rh.) rivayet edildi ki; “Kadın çamaşır yıkarken veya yemek pişirirken kollarını dirseğine kadar açabilir. Şehvet olmadan bir erkeğin kadının açılmış koluna bakması mubah olur.” [Meselâ bir erkek çamaşır yıkamak veya yemek yapmak için bir kadın kiralasa kolunu açabilir denildi. (Hediyyetü’l-Alâiye, 244)] Bu anlatılanlarda kâfir kadın Müslüman kadın hükmündedir. Ancak kâfir kadının saçına bakmakta beis yoktur, diye rivayet olundu. Gıyâsiyye’de de böyledir. Müslüman kadın kâfir ve fasık kadınlarının yanında açılmaz, erkekten korunduğu gibi korunur. Çünkü o kadınlar onun vücudunu başka erkeklere anlatırlar. Sirâcü’l-Vehhac’da da böyledir. [el-Fetâva’l-Hindiye, 5, 327-329] Köle, seyyidesi olan kadına bakmakta yabancı gibidir.